GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:79
Tarih:29.03.2018

NİHAT YEŞİL (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarının 16'ncı maddesi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben de konuşmama başlamadan önce, sevgili Levent arkadaşımızın gündeme getirdiği gibi... Ankara'da çok önemli iki konuyla, yangınla karşı karşıya kaldık. Biri, Cumhuriyet Dönemi'nde "Çoban Mektebi" diye anılan, Ziraat Mektebi olarak kullanılan ve tarihsel bir doku içerisinde tescillenmiş bir yapı; diğeri de tıpkı Çiftlik Bank gibi, Melih Gökçek'in Ankara'ya hediye ettiği, Atatürk Orman Çiftliğindeki o meşhur "Çadır kent" dediği oyuncakların oluşturduğu yangın. Bunlar gerçekten ülkemizin yüz kızartıcı şeyleri. Ama sayın belediye başkanımız asli görevi olan bu görevleri yapmazken ne hikmetse popülist politikalarla -tıpkı dün olduğu gibi- bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, sayın belediye başkanımız, kentimizde bir süreden beri uygulanan popülist politika belediyecilik söylemiyle kent, toplum hayatını disiplin altına almaya çalışmaktadır. Bunlardan biri, sit alanı olan Saraçoğlu Mahallesi'ndeki sorunu çözmek yerine günü kurtarıcı politikalarla Başkentimizi idare ediyor. Ulaşım planında mahkeme kararı olmasına rağmen, bunları yapması gereken, bu görevlerini yerine getirmesi gereken, asli görevini yapması gerekirken o görevleri yapmıyor. Peki, bu görevleri kim yapacak? Tabii ki yetkili arkadaşlarımız yapacak. Bizim eleştiri getirdiğimiz konu bu.

Sayın Başkan dedi ki: "Konu hakkında, gündemle ilgili konuşmuyorsunuz sorunlarla ilgili konuşmaya çalışıyorsunuz." Şimdi, elbette ki bizim bir milletvekili olarak bölgemizle, ülkemizle ilgili olan sorunları dile getirmek temel görevimizdir. Gönül ister ki bir tarafta Hükûmet ufacık bir kanun maddesi değiştirerek gelir vergisinde veya gelirde adaleti sağlayabilecekken üç kuruş paranın peşinde koşuyor ama milyonlarca, milyarlarca dolar veya milyarlarca para üzerinde birileri bu olayları yapıyor, yapanın yanına da kâr kalıyor.

İkinci bir konu: Mesela asıl 2038 Yeni Ulaşım Ana Planı varken, sayın belediye başkanı bu planı masanın üzerinde bekletiyor. 2038 Ulaşım Planı'nı yapmıyor ama ne hikmetse Ankara Çevre Düzeni Planı 2038 bilimsellikten uzak, çelişkiler yumağı olan planı hemen, apar topar 2017'de uygulamaya geçiriyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz bunları söylerken... Yani görevi olan, asli görevi olan sevgili yöneticiler bu sorunları çözmesi gerekirken çözmüyor ama olmayan şeyleri dile getiriyor. Bunu dile getirdiğimiz zaman da doğal olarak tepki koyuyorsunuz. Bu tepki doğal değildir, normal değildir. Biz görevlerinizi yapmanızı istiyoruz, bizim istediğimiz bu.

Diğer tarafta, yine Ankara Kent Planı'yla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mustafa Tuna, kentin ulaşımını popülist, günübirlik politikalarla götürmektedir. Yeni onaylanan otopark yönetmeliği zaten çelişkiler yumağını içinde taşımaktadır, Mustafa Tuna otopark popülizmi yapmaktadır.

"Park et-devam et'' sistemi için, örneğin kent merkezi çeperlerinin nasıl boşaltılacağını, araçların kent merkezine nasıl taşınacağını, onu uygulaması gerekirken, bunları yapması gerekirken ama ne hikmetse... Burada örneğin Genelkurmay binası ve arazisi, taşınacak adliye binasının arazisi vesaire "park et- devam et" sistemine dâhil edilebileceği gibi dolmuş depo durakları için de bir seçenektir.

Değerli arkadaşlar, paylaşımlı araç kullanımı yöntemiyle kent merkezlerine özel araçla seyahat yoğunluğunu düşürmek için bazı teşvik politikaları da uygulanabilir. Nitekim, Avrupa ülkelerinde kent merkezine girişlerde çipli vergi sistemi uygulaması buna en güzel örneklerden biridir. Bu uygulamayla 5 kişinin bir aracı kullanması kent merkezine yönelen araç sayısında düşüşle beraber, kendisini daha da olumlu bir noktaya taşıyacaktır.

İkinci konu, Çayyolu ilçemizde çevre yolunda, Dodurga mevkisinde yaşanan felakettir. Ankara ili Dodurga Mahallesi'nde Dodurga meskûn alanı ile güney çevre yolu arasında kalan alan; yüzey suyu ve 2 şelalesi olan vadi tabanındaki hassas ekolojik bir sistemdir. Bölgede yaban hayatı, habitat alanı olduğu bilinmekle beraber aynı zamanda hayvancılık yapılmaktadır. Söz konusu alan üzerine Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından hafriyat atıklarının dökülerek, söğüt ve meşe gibi yoğun ağaç dokusunun üzerinin olduğu gibi kapatıldığı, alanın tesviyesinin de iş makineleriyle, kayalık alanların ise patlayıcılarla patlatıldığını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT YEŞİL (Devamla) - Devam edebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yeşil.

NİHAT YEŞİL (Devamla) - Sayın Valimiz de "Ya, oradan bir sesler geliyor ama patlayıcıyla değil, biz dinamitle patlatıyoruz." gibi böyle ciddiyetten uzak bir yanıt veriyor.

Değerli arkadaşlar, burası bizim kentimiz. İşte, şehir hastanesi efsanelerini de gördük, bir efsane yarattınız. 13 tane hastanemizi kapatıyorsunuz Altındağ bölgesinde. "Şehir efsanesi" diye halka yutturduğunuz bu efsaneyi 13 tane hastaneyi kapatarak 2 tane şehir hastanesi noktasına; biri Etlik bölgesine, biri Çayyolu tarafına yüklüyorsunuz. Ve bir kentin kent olabilmesi hastaneleriyle, postanesiyle, ulaşımıyla, şehir planıyla, altyapısıyla oluşur ama bütün bu yoğunluğu 13 tane hastaneye... Düşünün, ağır bir hasta, hastalandığı zaman -kalp krizi geçiriyor- bunu kalkıp...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Helikopterle...

NİHAT YEŞİL (Devamla) - Bırakın helikopteri siz şimdi Sayın Başkan...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - O eski zamandı.

NİHAT YEŞİL (Devamla) - Yani eski zaman. Tabii, hep taşıdınız, gördük şimdi, şu anda hastanelerde insanların nasıl öldüğünü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT YEŞİL (Devamla) - Bu noktada, bilimsel anlamda, bilimsellikten uzak, gerçekten toplumun toplumsal çabalarından uzak bir anlayışla hayata geçirmeye çalışıyorsunuz. Bu da, ülkede değil hepimizde belirli olumsuzluklar yaratıyor. Bizim eleştirimiz bu. Doğru olan bir şey varsa hep beraber bunu yapalım.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yeşil.