| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 22.03.2018 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce Müslüman âleminin Regaip Kandili'ni kutluyor, barış, özgürlük, demokrasi ve kardeşliğe vesile olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, grup önerimiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Bildiğiniz gibi, Türkiye siyaset tarihinde, özellikle hukuk alanında, geçmişten beri, her dönemde siyasallaşan bir yargı söz konusu ve her dönemin olağanüstü koşullarında olağanüstü mahkemeler eliyle mevcut iktidarların her zaman muhalifleri susturma, ezme, onlara düşman hukuku uygulama süreçlerini yaşadık. İşte geçmişte istiklal mahkemeleri, sıkıyönetim mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler gibi her dönem siyasal iktidarların etkilediği mahkemeler oldu. Ama günümüzde de AKP iktidarı özel yetkili mahkemelere değil bir bütün olarak tüm yargı üzerinde bir tahakküm oluşturmuş durumda ve geçmişin aksine, geçmişte özel yetkili mahkemeler ama şimdi tüm mahkemeler adeta rehin alınmış durumdadır. Bunun iki tane somut örneğini vermem bile yargının ne kadar siyasallaştığı, AKP iktidarının tahakkümü altına girdiğini açıkça ortaya koyacaktır.
Birincisi: Bildiğiniz üzere, Şahin Alpay ve Mehmet Altan'la ilgili Anayasa Mahkemesi hak ihlaline ilişkin bir karar verdi, tahliye kararı verdi ama bu karar yerel mahkeme tarafından kabul edilmedi ve bu Anayasa Mahkemesinin kararına saygı duyulmadı. E, niye duyulmadı? Çünkü geçmişte Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararlara AKP Genel Başkanı "Ben saygı duymuyorum." demişti. İşte oradan cesaret alan yerel mahkeme de bir üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamadı, saygı duymadı. Ha, ne oldu? Bakın, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland bir açıklama yaptı, ne dedi? "Eğer Anayasa Mahkemesine iç hukukta etkili bir başvuru yolu olarak saygı duyulmuyorsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki tüm davalar kabul görecek." dedi. Akabinde hemen Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu toplandı, karar verdi.
İkinci örnek şu: Birkaç gün önce sarayda hâkimlerin kuraları çekildi ve yirmi dört saat içinde Danıştay Başkanının kızı 2 defa terfi ettirildi; bir, Elâzığ hâkimliğine atandı, yirmi dört saat içinde bu kez Yargıtay tetkik hâkimliğine atandı. Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanı güya durumu düzeltmek adına bir açıklama yaptı ama özrü kabahatinden büyük. Ne dedi? "E, sadece bu değil, 27 tane." Yani 27 tane torpilli var. Biz bir tek torpilli biliyormuşuz, 27 tane var.
Şimdi değerli arkadaşlar, bu iki örnek Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere tüm vekillerimiz, tüm gazeteciler ve partimizin tüm yöneticilerine yönelik partimiz üzerindeki uygulamaların da açık bir örneğidir. 2016'nın 4 Kasımında gerçekleştirilen yargı darbesiyle birlikte yargıda bir kere aleniyet ilkesi yok edildi. Mekânlar... Anayasa'nın 37'nci maddesine göre "tabii hâkimlik" ilkesi ve "tabii mahkeme" ilkesi ihlal edilip cezaevleri içerisinde, kampüsler içerisinde adliyeler oluşturuldu. Delillere ulaşma imkânları ellerinden alındı. Bütün tevsii tahkikat talepleri mahkemelerce reddediliyor. Öyle bir aşamaya gelindi ki günümüzde hiçbir mahkeme siyasal iktidarın âdeta zımni onayını almadan bir karar veremiyor. Diğer bir deyişle, siyasal iktidarın düşman hukuku, siyasi öç alma yöntemi yargı eliyle gerçekleştiriliyor. Halk arasında bir deyim vardır: Minareyi çalan kılıfını uydurur. Şimdi, adaleti ve hukuku çalan AKP bu adalet ve hukuk hırsızlığını yargı eliyle kılıfına uydurmaya çalışıyor. Onun için de, bugün yaşanan hukuksuzluk, adaletsizlik, en başta da dönüp AKP'nin başına bela olacaktır.
AKP'nin çok sevdiği Fatih Sultan Mehmet'in meşhur bir sözü vardır. Ne diyor Fatih Sultan Mehmet? Diyor ki: "Kadıyı satın aldığın gün adaleti satın alıyorsun."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Evet, "Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaletin öldüğü gün de devlet ölür." Şimdi, AKP'nin yaptığı şey tam da budur. Hem kadıyı satın alıyor, adaleti öldürüyor hem de aslında adaleti öldüren AKP, "Adalet mülkün temelidir." bütün mahkemelerde yazan cümlenin tam tersine, devleti öldürüyor. Dolayısıyla AKP'nin bugün sadece partimize değil, tüm muhaliflere yönelik hukuksuzluğu, hem usule ilişkin hem esasa ilişkin tüm hukuksuzlukları aslında düşman hukukudur ve muhalifleri susturma, onları yargı eliyle rehin alma yöntemidir.
Bu nedenle, verdiğimiz önerge kapsamında bir araştırma komisyonu kurulmasını Meclisten talep ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)