| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 20.03.2018 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben maddenin dışında bir konuya değinmek istiyorum.
Biliyorsunuz Birleşmiş Milletlerin bir raporu yayınlandı, Türkiye'de OHAL'in derhâl kaldırılmasına ilişkin bir talepleri de oldu ve Türkiye'de süren olağanüstü hâlin insan hakları ihlalleri ve demokratik özgürlükçü düzen açısından büyük sıkıntılar yarattığını ifade ediyor Birleşmiş Milletler. Asıl burada Birleşmiş Milletlerin Türkiye'de olağanüstü hâlin kaldırılmasına ilişkin talebi anlaşılır bir durum. Bu sadece Birleşmiş Milletlerin talebi değil biz muhalefet partilerinin de ortak talebidir. Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra devlete karşı ve bir sefere mahsus ilan edilen olağanüstü hâl neredeyse iki yıla yaklaşıyor, on sekiz-on dokuz ay geçti. Dolayısıyla Birleşmiş Milletlerin de bu talebi aslında anlaşılır bir talep.
Burada asıl anlaşılmayan, anlamakta zorluk çektiğimiz husus şu: Birleşmiş Milletlerin bu talebine karşı iktidar partisinin vermiş olduğu cevap. Yani Birleşmiş Milletler gibi Türkiye'nin de üyesi olduğu uluslararası önemli bir kurumun bu talebine karşı Hükûmet verdiği cevapta "Bu metin bir şey ifade etmiyor." diyor. İlginç, Birleşmiş Milletleri kale almıyor. Yine Birleşmiş Milletlerin hazırladığı rapor için ne diyor? "Terör örgütleri propagandasıyla bire bir örtüşüyor." diyor. Yani Birleşmiş Milletlerin kullandığı, hadi, Türkiye'de AKP iktidarına karşı çıkan, eleştiren, düşüncesini ifade eden herkes terör örgütüyle iltisaklı diye damgalanıyor, bunu anladık da Birleşmiş Milletleri de ne yapıyor? "Terör örgütünün propagandasıyla bire bir örtüşüyor." diyerek de âdeta Birleşmiş Milletleri terör örgütünün sözcüsü yapıyor. "Birleşmiş Milletlere zarar verdi. Üzüntü duyuyoruz." diyor. Yani Birleşmiş Milletler ne yapacak? Sadece Türkiye'yle ilgili kararlar mı alıyor? Dünyadaki antidemokratik tüm uygulamalara karşı Birleşmiş Milletler, varsa insan hakları ihlalleri, varsa demokrasi ve özgürlüğü engelleyen bir sistem, bunu elbette eleştirecek.
Yine, neredeyse, raporu hazırlayan Birleşmiş Milletler görevlilerini terör örgütlerinin sözcüsü olarak ilan ediyor.
Şimdi, bir başka husus, yine bununla bağlantılı, tam da Birleşmiş Milletlerin izah ettiği, aslında hukuksuzluğu, olağanüstü hâl durumunu ifade eden başka bir durum, hepinizin bildiği üzere, Anayasa Mahkemesi Şahin Alpay ile Mehmet Altan hakkında hak ihlali kararı vermişti ve bu hak ihlali kararı yerel mahkeme tarafından âdeta kabul edilmedi. Basit bir deyişle, yerel mahkeme "Anayasa Mahkemesinin hiçbir kararını tanımıyorum, kabul etmiyorum." tutumu içerisine girdi. Bu cesareti nereden aldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Elbette siyasal iktidardan alıyor. Yargı siyasal iktidarın denetimine geçerse işte yerel mahkeme de bir üst mahkemenin kararını kale almaz. Ama mesele sadece bununla bitmedi, işte Şahin Alpay ile Mehmet Altan'ın bu davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gitti. Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir karar verdi ve karar bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kurum sitesinde yayınlandı. Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Şahin Alpay ile Mehmet Altan hakkında açıkladığı gerekçesinde neler diyor: "Özgürlük ve güven hakkı, ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine hükmetti." Evet, doğru bir hükümdür. Bir kişinin suçlu olup olmaması, yargılanma süreci ayrı bir şeydir ama onun haklarının ihlal edilmesi ayrı bir durumdur. Mevcut vesayet yargısı bunları takmıyor.
Şimdi, sadece bu kararı vermekle yetinmedi, 21.500 avro da manevi tazminata hükmetti. Şimdi, bu karardan sonra, aynı şekilde, Anayasa Mahkemesi de hak ihlali kararını yerel mahkeme kabul etmeyince, bildiğiniz üzere, ikinci defa, yeniden bu kararı verdi. Tabii, bir taraftan -işte çelişki- bu, hak ihlalleri kararı veriliyor ama alelacele bir de yargılama sonuçlandırılıp ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları veriliyor.
Türkiye'de yargının geldiği durumu ortaya koyan, âdeta kanıt ve belge niteliğindeki durumlarla karşı karşıyayız. Dileriz, umarız Hükûmet bu hukuksuzlukları dikkate alır ve yeniden demokratik sisteme dönüş yapar diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)