GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:74
Tarih:20.03.2018

CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 533 olan Kanun Tasarısı'nın üçüncü bölümünde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım.

Aslında, bu kanun tasarısına -daha önceki arkadaşlarımızın da belirttiği gibi- tamamen karşı olmadığımızı, toplumun beklediği düzenlemeler olduğunu, dolayısıyla, ılımlı yaklaştığımızı her fırsatta dile getirdik. Getirdik getirmesine ama içerisindeki 8 tane maddenin de hem Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle hem de toplumsal düzeni, yasalarla kurulmuş olan toplumsal düzeni altüst etmesi nedeniyle çıkarılması gerektiğini veya değiştirilmesi gerektiğini de söyledik ama bu olmadı. Hatta, bazılarının üzerinde mutabakat bile sağlanmıştı "Evet, bunun çekilmesinde yarar var." diye, bu mutabakattan Genel Kurulda vazgeçildi değerli arkadaşlar, vazgeçildi. Değiştirmediğimiz, daha geçen gün konuştuğumuz, üzerinde mutabakat sağlandığını varsaydığımız madde -açık söylemek gerekirse- Meclis Genel Kuruluna girerken aklımıza geldiğinde vicdanımızı yaralayan bir düzenleme olarak hâlâ duruyor. Asgari ücretlilerin bile 14 bin liralık maaşa ulaştıkları anda yüzde 20 oranıyla vergilendirildiği bu toplumda, milyonlarca avro transfer ücreti elde edenler yüzde 15'le vergilendiriliyordu, bu yetmedi, bir de bu kesilen vergileri kulüplere iade kararı aldık, böyle bir yasa düzenlemesi yaptık, ademitahsis ilkesini çiğnedik. Anayasa'mızın, özellikle, mali disiplinle ilgili en önemli maddelerinden ve düzenlemelerinden birisi olan bir düzenleme çiğnendi.

Şimdi, üçüncü bölümde de asla olmaması gerektiğini düşündüğümüz bir düzenleme var. Bu düzenleme -aslında düzenlemenin mantığına karşı değiliz, yanlış anlaşılmasın- "tek hazine hesabı" daha doğrusu "tek hazine kurumlar hesabı" adı verilen bir hesap. Biliyorsunuz, devletin bütün gelirleri ve bütün giderlerinin hazineden olması ve bütçeden olması ilkesi var ancak her kurum parasal hesabını, mali hesabını değişik yerlerde tutuyor. Bazı kurumların ciddi anlamda kaynakları bankada bekletilirken bazı kurumların da giderlerini karşılamak için devletin borçlanması gerekiyor. Bu durumda, kamu kurumlarının tamamının hesaplarını tek bir banka hesabında veya bir iki banka hesabında toplamak suretiyle kısa vadeli borçlanma yönetimi konusunda bir avantaj elde etmek mümkündü. Bu düzenleme, 1995 tarihinde rahmetli Erbakan Hükûmeti zamanında canlandırıldı, daha sonraki hükûmetler bunu ciddi olarak uyguladılar. Doğru bir uygulamadır, yanlışı falan yoktur, yapılması gerekir. Yani devletin bir yerde parası beklerken başka bir yerden açık vermesi nedeniyle borç almasını kabul etmek mümkün değildir, doğru bir olay değil ancak bu, kamu kurumları arasındaki anayasal farklılıkları göz önünde bulundurmadan yapılacak bir düzenleme değildir. Bizde bir tarafta merkezî hükûmet, bir tarafta yerel yönetimler vardır. Yerel yönetimler, Anayasa ve yasaları gereği olarak kendi kararlarını alacak organların seçimle geldiği idarelerdir. Halk bu organları seçer ve bu yerel yönetimlerin bütün kararları halk tarafından seçilmiş organlar tarafından alınır. Dolayısıyla bunlar tarafından seçilmiş ve kaynakları bunlar tarafından kullanılacak olan ve mali özerklik olarak anlatılacak bu olayda yerel yönetimlerin parasını da merkezî yönetim bütçesinin içerisine katmak aslında kurulmaya çalışılan sistemi işletmemek anlamına gelir. Gözünüzün önünde canlandırın, hepiniz bir ilçeden geliyorsunuz, bir belediyeden geliyorsunuz. Yarın belediye başkanı "Benim paralarımı oraya götürdüler, yatırdılar, şimdi gittim, kapıda bekliyorum, vermiyorlar, sıraya koymuşlar, sırada verecekler." diye kapınızı aşındıracaklar. Bu işin mantığı yok. Zaten, hangi belediye gelir içerisinde, gelir fazlası içerisinde yüzüyor ki siz bunu getirip bu hesabın içerisine koymak suretiyle binlerce belediye başkanını merkeze yığacaksınız bu paralarını alabilmeleri için? Getirilen sisteme göre, belediyeler fazlalarını buraya yatıracaklar, onlar bir harcama planı verecekler "Şu tarihte şu ihalenin bedelini ödeyeceğim." veya "Şu tarihte şunu satın alacağım." ya da "Şu tarihte dağıttığım sütün parasını ödeyeceğim." diye. Gelecekler, bunu alamayacaklar. Ortaya çıkan soruna bir bakın. Tek hazine hesabı uygulaması doğrudur, yerel yönetimlerin buraya alınması yanlıştır; söylediğimiz olay bu.

Değerli arkadaşlar diyoruz, tek hazine hesabı uygulamasını yapalım ama belediyeleri bunun içerisine koymayın, başımıza bela olur, yani teknik olarak olması gibi ciddi anlamda hizmet sorunu yaratır. Yazıktır, gerçekten yazıktır, bu kadarcık bir şeyi bile anlatmaktan âciz bir hâlde oluyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Tasarının içerisinde bizleri çok rahatsız eden bir uygulama daha var değerli arkadaşlar. Bu Meclis kanun yapıcı; tabii bunu şu andaki fiziki durumu itibarıyla söylemiyorum, mecazi anlamıyla ve gerçek durumuyla söylüyorum. Bu Meclis kanun yapıcı, kanun yapıyor. Kanunların da Anayasa'ya uygun olması gerekiyor. Bizim Anayasa'mız... Öyle sürekli olarak yasalarını değiştiren, hukuk devleti ilkesiyle çelişen kararlar verecek veya yasalar yapacak bir Meclis değil burası yani biz Anayasa'mıza aykırı davranamayız. Bu Meclis kanunlarını yaparken esas hakkındaki düzenlemelerini doğrudan doğruya Anayasa'yla bile bağlı kalmayarak evrensel hukuk kurallarına bağlı olarak alır. Yerel yönetimlerin özerkliği evrensel bir hukuk kuralıdır. Bu evrensel hukuk kuralını çiğneyerek onların özerkliğini ortadan kaldıramazsınız. Özerkliğin temelinde mali özerklik yatar. Mali özerkliği olmayan hiçbir kuruluş ne bağımsız kuruluştur ne de özerk kuruluştur, kendi kendimizi aldatmayalım, olay budur. Bu konudaki uyarının dikkate alınmasını umuyoruz. Bununla ilgili olarak verdiğimiz önerge -ilgili maddeler görüşülürken yeniden konuşulacak- belediyelerin yani yerel yönetimlerin bu kapsam dışına çıkartılmasıdır.

Değerli arkadaşlar, son olarak bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu ön dikkat çekme olayı, zamanı geldiğinde yeniden anlatılacak. Bizim hukukumuzda bir kanunlar hiyerarşisi vardır. Önce Anayasa vardır, sonra uluslararası anlaşmalar vardır, onun altında kanunlarımız vardır, kanunların altında da tüzükler, yönetmelikler gelir. Kanun uygulamasında bu sıraya uyarsınız siz. Dolayısıyla bu Meclis bir uluslararası anlaşmayı oylamak suretiyle bir düzenleme yaptıysa bunu ancak o uluslararası anlaşmada değişiklik yaparak değiştirirsiniz, burada kanun yaparak uluslararası anlaşmayı değiştiremezsiniz. Yaparsak ne olur? Hiçbir anlamı olmaz, uluslararası anlaşmalar konusundaki güvenilirliğimizi de ortadan kaldırırız. Bunu yapmak zorundasınız. Dolayısıyla bu kanun tasarısının 89'uncu maddesinde bu konuyu konuşacaksınız. Türkiye 2 tane nükleer santrali nedeniyle Japonya ve Rusya'yla anlaşma yaptı. Bu anlaşmaları Meclis olarak onayladınız. Özellikle Rusya anlaşmasıyla Akkuyu Nükleer Santrali'nin yapılması sırasında taraflara düşen yükümlülükler teker teker sıralandı, sonra denildi ki "Bu koşullarda yapılacak bu santralin elektriği on beş yıl boyunca 12,53 sentten satın alınacak." Anlaşma bu mu? Bu. Şimdi getirdiğimiz kanunla bir değişiklik daha yapıyoruz, kanunla diyoruz ki "Ya, bu yatırım devletin beşinci bölge için getirmiş olduğu süper teşviklerden de yararlansın." Yararlandırabilirsiniz, yararlansın ama bunu uluslararası anlaşmayla yapıp o 12,53 sentlik fiyatı da yeniden gözden geçirmeniz lazım. 75 milyar lira teşvik verip, bütün teşviklerin hepsinden yararlandırıp hâlâ 12,53 sent orada durursa, 4 sente devlete elektrik satan kurumlara karşı yaptığınız haksızlığın mutlaka bir bedeli olur.

Bu düzenlemelerin, büyük bir kısmını desteklediğimiz kanun tasarısının içerisinde olması rahatsızlık verici bir olay. Bu düzenlemelerin yeri burası değil, bu düzenleme başka yerlerde yapılmalı, başka şekilde düzenlenmeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, son sözüm. Söylemeye çalıştığım olay şu: Eğer yaptığımız düzenlemeler Anayasa'yı ve Anayasa'nın getirdiği sistemi bozarak düzene aykırı getiriliyor ise bunları yaparken ciddi anlamda değerlendirmemiz gerekiyor. Hele yerleşmiş bir hukuk düzenini çiğneyerek uluslararası anlaşmalarla yapılmış ki Anayasa'ya aykırılığı bile iddia edilemez çünkü bu niteliği itibarıyla Anayasa'dan da önde sayılır. Anayasa'ya aykırılığı bile iddia edilemeyen bir uluslararası anlaşmayla verilmiş bir düzenleme ve hakkı kanunla iyileştirme veya kötüleştirme gibi bir hakkımız da yoktur.

Bu düzenlemede bunların da dikkate alınacağını umuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)