GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:69
Tarih:12.03.2018

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de bu saatte günaydın demek istiyorum, hepinizi selamlıyorum.

Evet, ben de 534 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 21'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. 21'inci madde de teknik bir madde, 2839 sayılı Yasa'nın 34'üncü maddesinde birtakım değişiklikler yapıyor ve son bir fıkra olarak bu kez ittifak milletvekillerinin nasıl paylaştırılacağına ilişkin bir düzenleme. Yani bir önceki konuşmamda izah ettiğim ittifak oyları ve ittifak payları paylaştırıldıktan sonra ortaya çıkan, ittifakın her bir siyasi partisine düşen milletvekillerinin paylaşımını düzenliyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, arkamızda "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diyor. Egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olmasının kamusal alanda, yönetimsel alanda ifade edilebilmesinin temel dayanağı anayasal kurumlardır. Bunların başında da hiç şüphesiz yasama, yargı ve yürütme gelmektedir. Dolayısıyla egemenlik, bu anayasal erkler eliyle kullanılıyor.

Şimdi, 18 Nisan 2017'deki referandumdan bu yana, sistemde ve bu egemenliğin kullanılması noktasında önemli bir değişiklik yaşandı ve bugün burada tartıştığımız yasa teklifiyle de bu egemenliğin kurumsallaştırılması yani kullanımının kurumsallaştırılması hedeflenmekte. Peki, nasıl kullanılıyor bu egemenlik, nasıl kullanılacak? Gerçekten, bundan sonra egemenlik kayıtsız şartsız milletin midir yoksa egemenlik bundan sonra kayıtsız şartsız tek adamın mı olacaktır?

Şimdi, biz hem Anayasa değişikliğini hem bu teklifi bir arada düşündüğümüzde, bundan sonraki seçim süreçlerinde şeklen yurttaş oy kullanmış olacak ama egemenliğin kullanımı ve tecellisi tek adamın iradesine göre gerçekleşecek. Ha, bu nasıl gerçekleşecek? Bakın, mevcut Siyasi Partiler Kanunu'nu hepimiz biliyoruz ve mevcut partilerin iç tüzüğünü de biliyoruz. Bunu niye izah ediyorum? Hepimiz çok iyi biliyoruz ki seçim sürecinde milletvekilleri aday adayları tamamen, mevcut mevzuata göre, Siyasi Partiler Kanunu ve partilerin iç tüzüğüne göre parti genel başkanları tarafından belirleniyor. E, şimdi, yüzde 50+1'i hedefleyen -ki Anayasa değişikliğiyle ismi Cumhurbaşkanlığı ama bana göre başkanlık sisteminde- başkan aynı zamanda siyasi partinin de genel başkanı olduğuna göre, teşekkül edecek yasama meclisi onun iradesi doğrultusunda teşekkül edecek ve eğer başkanlığa ya da Cumhurbaşkanlığına seçilirse doğal olarak Parlamentodaki çoğunluk da onun iradesi olacak. Ama bununla bağlantılı olarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmı Cumhurbaşkanı tarafından, diğer bir kısmı da yine başkanın seçtirdiği ya da iradesine göre hareket eden Meclis çoğunluğu tarafından atanacağına göre artık yargı, yürütme ve yasama tek elde birleşmiş oluyor.

Şimdi, böyle bir sistemde yani kuvvetler ayrılığının aksine kuvvetler birliğine dönüştüğü bir sistemde, Parlamento dışından teşekkül edecek hükûmeti ve dolayısıyla hükûmetin başını kim denetleyecek? Denge, denetim sistemi nasıl oluşacak? Meseleyi biz burada konuşuyoruz -birbirimizin hoşuna gider, gitmez- birbirimizi farklı sıfatlarla niteleyebiliyoruz ama her konuşmamız tutanaklara geçiyor ve bu, tarihe mal olacak. Önümüzdeki süreçlerde göreceğimiz bir dikta rejiminin, totaliter rejimin olumlu ya da olumsuz her sonucu, vebali, bizim bu kürsüden yaptığımız konuşmalar, yaptığımız önermeler bize hayır veya günah olarak yansıyacak, gelecek nesil bizi bu şekilde değerlendirecektir. Onun için, biz, konuşmalarımızda ısrarla burada önerilerimizi dile getiriyoruz, sakıncalarını belirtiyoruz ama görünen o ki bir karar verilmiş ve iki partinin önümüze koyduğu bu teklif yine çoğunluğun oyuyla kabul görecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.