GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:69
Tarih:12.03.2018

TUFAN KÖSE (Çorum) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Sayın Bakanın az evvel verdiği cevaplarla konuşmama başlamak istiyorum. Türkiye'de yargıya güven de kalmadı, yargının bağımsızlığı da yok, bunu hepimiz biliyoruz, gözlemliyoruz. Sayın grup başkan vekili de işin esasında bir gerçeği ifade etti.

Siz yoktunuz geçtiğimiz günlerde -Sayın Bakan gitmeden Sayın Bakana söyleyeyim- burada, bir hukuk fakültesinin 1'incisi adli yargının mülakatında elendi. Siz biliyorsunuz, adli yargının mülakatında hukukla ilişkili hiçbir şey sorulmaz, baba adı, ana adı filan gibi şeyler sorulur, 7 kişi aynı anda alınır. Aynı fakültenin yedi yılda, sekiz yılda mezun olanları bir kısım referanslarla o mülakatı geçtiler, Sayın Bakan duymuştur umarım.

Değerli arkadaşlarım, yine Sayın Bakan duysaydı keşke, hiç dinlemeden gidiyorlar. Şimdi, bu mühürsüz oy konusu çok önemli. Bugün bizim yapacağımız düzenleme işin esasında bir yolsuzluğa, bir hukuksuzluğa kılıf uydurmak, 16 Nisanda yaşadığımız yolsuzluğa, hukuksuzluğa. Bakın, kanun metni çok açık, birçok şeyle beraber söylemiş, demiş ki: "Sandık kurulunun mührünü taşımayan oylar geçersizdir." Net, kanun açık. Yok Anayasa'da seçme seçilme hakkı, yok millî irade sandığa yansıyacaktı, yok sandık kurulunun hatasından bunları nasıl sorumlu tutarız falan diye bunların hiçbirisi gerekçe değil. Bakın, eğer biz hukuk devletiysek o kanun da orada durduğu sürece o kanunun iptal edileceği yer belli, değiştirileceği yer belli. Bunlar yapılmadığı sürece bunu uygulamak zorundayız. Bunu YSK uygulamadı. Ben Sayın Bakana sormak istiyorum, biraz sonra sorar Spor Bakanımız Adalet Bakanına: Yarın YSK "İlçe seçim kurulunun mührünü taşımayan birçok pusula geldi, birçok zarf var. Millî irade sandığa yansımayacak, ilçe seçim kurulunun hatasını bu millet çekmek zorunda mı, ben onları da geçerli sayıyorum." dese biz ne yapacağız? Yani filigranlı oy pusulaları bugün çıkmış değil, filigranlı oy pusulası o kanunda sayılmış, yazılmış, filigranlı oy pusulası olacak, ilçe seçim kurullarının mührü olacak, sandık kurulunun da mührü olacak ki hangi oy hangi sandıkta kullanıldı bilinsin. Bu seçim güvenliği millî irade kadar önemli arkadaşlar. Eğer güvenli bir seçim yapmazsanız, o oyları düzgün saymazsanız millî irade sandığa yansımamış olur. Yani insanları aldatmayalım, bu konu çok net, çok açık; eğer sandık kurulunun mührü yoksa geçersiz. Biz şu anda, geçen sene yaşadığımız bir hukuksuzluğa ve yolsuzluğa kılıf hazırlamanın derdindeyiz.

Şimdi, biz bu kanunu Komisyonda çok konuştuk, kısa kısa geçeceğim oralardan. Biz ne zaman bir eleştiri getirsek Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar hemen "Aa, o değişti, 15 Temmuz oldu." diyorlar. Sanki 15 Temmuz sadece Milliyetçi Hareket Partisine yapıldı. O akşam biz buradaydık, üzerimize bombalar düşerken dönemin Adalet Bakanı filan kol kola geziyorduk. "Bu ittifaklar" diyordu, "Artık iş birliğini, diyalogları, demokrasiyi daha da genişletelim, daha da büyütelim." diyordu. Bunların hiçbirisi kalmadı bakın arkadaşlar. İki tane parti, bir de kendilerine "millî, yerli ittifak" filan diyorlar. Millî, yerli ittifakmış, biz ne oluyorsak! Biz millî değil miyiz? Bakın, millî ve yerli ittifakı, şu anda bizim milletvekillerimiz, Kars'ta, Erzurum'da, Erzincan'da NBŞ'nin holdinglerine, kartellerine karşı şeker fabrikalarının önünde kurdular, veriyorlar bütün partilerin tabanlarıyla birlikte. Bu, millî ve yerli bir ittifak değil.

Değerli arkadaşlarım, biz ne zaman öyle desek "15 Temmuz" dediler, işte "mühürsüz oy pusulası" desek "filigranlı oy pusulası" dediler. "CHP'nin Maltepe İlçe Başkanı şöyle demiş, bir dilekçe vermiş." dediler. Biz doğrusu olsun çabasındayız kardeşim. Biz ilçe başkanının itiraz dilekçesiyle eğer kendimizi bağımlı kılacaksak buradaki 550 milletvekili yani yazıklar olsun bize. Millî irade burası, biz doğrusunu bulalım diye buradayız.

Bir YSK Başkanı var esir alınmış. 16 Nisanda hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin yüz elli yıllık parlamenter demokrasisini -ne uğruna olduğunu biz biliyoruz ama burada söylemeyeyim, gerekirse söylerim de- sattı, bitirdi 2,5 milyon mühürsüz oyla.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, yine, kendi dönemlerinde çıkan bir kanun vardı. Ben bu bölümde teknik konuşma yapacağım. İşte, siyasi partiler sandık kurulu başkanlarını atıyordu. İyi yönleri vardı, kötü yönleri vardı, ayrı bir şey. Şimdi daha çok kötü yönleri var diye bunu değiştirdik, yeniden sandık kurullarını liyakatli devlet memurları arasından ilçe seçim kurulu ya da il seçim kurulu seçecek, koyacak. Yani bir sandık kurulu o mühürleri mühürleyecek, liyakatli olacak, öyle anlaşılıyor. Hâl böyleyken mesela bir düzenleme yapılmış, diyor ki: "Eğer sandık kurulu başkanı kolluk kuvvetlerini çağırmaz ya da çağıracak durumda olmazsa..." Bu ne demektir? Çağırmaz ya da çağırmak durumunda olmazsa, herhangi bir vatandaş da kolluk kuvvetlerine sandık kurulunda yaşanan bir olayı ihbar edebilir. Yani polis eline sopayı alacak, sandık kurulunu basacak. Bunun anlamı budur arkadaşlar. Bu yasayla birlikte siz yeniden sopalı bir seçim getiriyorsunuz. Yazık ediyorsunuz bu memlekete. Yani birisi üç gün daha iktidarda fazla kalacak, birisi Parlamentoda temsil edilecek diye yüz elli yıllık, iki yüz yıllık parlamenter demokrasi geleneği olan bu ülkeye yazık ediyorsunuz, etmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Köse.