| Konu: | Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 12.03.2018 |
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Anayasa Komisyonundaki görüşmeler sırasında ayrıntılı çekincelerimizi ifade ettik, alt komisyonda arkadaşlarımız çekincelerini ifade ettiler ama ne yazık ki hiçbir sonuç alamadık, bir anlamda kulaklar sağırdı. Bir kere, bu sitemimi sözlerimin başında ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa'nın 67'nci maddesi seçimlerle, halk oylamasıyla alakalı genel kurallar koymuş, seçimlerin nasıl yapılacağını, eşitlik ilkesini, gizli oyun, açık tasnifin, neler olabileceğinin kurallarını koymuş. Gelinen noktada, ne yazık ki buna ilişkin kuralların ihlal edildiği bir gerçekle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, seçim yasaları herhangi bir yasa değil, bir tütün yasası, bir fındıkla alakalı yasa değil. Bunu neden söylüyorum? Bu tip yasalarda bir ortak konsensüsün olmaması beklenebilir, eşyanın tabiatı gereğidir, parlamento hukukunun tabiatı gereğidir ama genel kuralları belirleyecek bir ortak uzlaşma noktasında, ortak bir konsensüste, oyunun kurallarını belirleyen bir yasal düzenlemenin bütün siyasi partilerin ortak bir noktada birleşeceği bir noktayla bu Parlamentodan geçmesi gerekiyorken ne yazık ki böyle bir düzenlemeyle karşı karşıya değiliz.
Bakın, öyle bir şey ki böyle bir düzenleme yapılıyor, Hükûmet sıralarında çok sevdiğim Gençlik ve Spor Bakanı oturuyor, Adalet Bakanı da oturmuyor yani Hükûmet bize, seçimle alakalı düzenlemelere gençlik ve spor tarafından, sahalardan, futboldan bakıyor.
O nedenle, bu düzenlemeyi buna ilişkin...
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Adalet Bakanı burada, gelecek biraz sonra, hava alıyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Nerede? Göremiyorum Sayın Bakanı, göremiyorum. Biraz sonra gelir herhâlde, öyle tahmin ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, çok ünlü bir müzikal var, Operadaki Hayalet. Bunu niye anlatıyorum? Bu Parlamentoda da bir hayalet var değerli arkadaşlar, bu Parlamentoda da. Bu Parlamentodaki hayalet ne? Kenan Evren'in hayaleti.
Bakın, otuz yıldır "Kenan Evren darbeci." diyoruz, "Darbe yaptı." diyoruz ama otuz yıldır bu Mustafa Kemal'in Parlamentosunda Kenan Evren'in hayaleti bizim şeyden gitmiyor değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Niye? Yüzde 10 seçim barajıyla alakalı düzenleme bir garabet gibi, bir cenaze gibi gelip şu Parlamentonun göbeğinde duruyor. Buna ilişkin bütün siyasi partiler diyoruz ki: "Bu yüzde 10 barajını kaldıralım." Ama neyse, hangi siyasal güçse, arkasında hangi güçler varsa bu yüzde 10 barajıyla alakalı düzenlemede çaresiz kalıyoruz değerli arkadaşlarım. Yüzde 10 barajını -hukukçular çok iyi bilirler- kanuna karşı hileyle aşmaya çalışıyoruz. Ne yapıyoruz? Yüzde 10 barajı orada duruyor; şimdi, bir ittifak yasasıyla, bir ittifak düzenlemesiyle karşı karşıya kalıyoruz, bununla burayı aşmaya çalışıyoruz.
Daha önceden, her 2 parti birbirinden ayrıyken meydanlara çıkıyordunuz, diyordunuz ki: "Şehitler ölmez, vatan bölünmez." Şimdi, "Şehitler ölmez sandık bölünmez." diyorsunuz, o noktaya getirdiniz ülkeyi değerli arkadaşlarım, böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.
Bakın, şimdi, burada en önemli kırılma noktalarından bir tanesi mühürsüz oyla alakalı düzenlemeler. Biraz önce değerli milletvekili arkadaşlarımız çekincelerini belli ettiler. Siz diyorsunuz ki: "Filigranlı kâğıtlar var, ilçe seçim kurulu bunun altına gereken şeyleri yapabilir." Ama böyle bir tablo yok değerli arkadaşlar. 7 kişiden oluşan bir sandık kurulunun sehven hata yapabileceğini öngörebiliyorsunuz.
Bakın, sandık kurulu başkanlarını kamu görevlisi olarak atamayla alakalı bir zorunluluk getirdiniz. Madde gerekçesinde ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki: "Sandık kurulu başkanlarının siyasi partilerin belirlemiş olduğu -hani o afaki bir kelime var- ünlü kişilerden, tanınır kişilerden atanması, yetkin olmayan kişilerin sandık kurulu başkanlığını yapmasıyla alakalı bir fiilî durumu ortaya koyar. O nedenle kamu görevlilerini buraya atarsak kamu görevlileri bunu daha iyi yaparlar, daha yetkindirler, yasayı, mevzuatı bilirler." Ama bunun yanında, kamu görevlilerinden atadığınız sandık kurulu başkanlarının olduğu bir yasal düzenlemede şimdi diyorsunuz ki: "Bu sandık kurulu başkanları mührü unutabilirler."
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturan 16 Nisan gibi bir cenaze ortada duruyorken sandık kurulu başkanları, bu 7 kişi -hadi birisi unuttu, hadi öbürü unuttu- niye unutsun değerli arkadaşlarım? Bu kadar saf mı olduğumuzu zannediyorsunuz bizim? Sehven böyle bir hata olabilir mi? Bunun altında başka bir art niyet var. Bakın, Yüksek Seçim Kurulunun 16 Nisanla alakalı bu vermiş olduğu hilkat garibesi karardaki düzenlemenin kısa öyküsünü size anlatayım: O akşam hani diyordunuz ya "Yüksek Seçim Kurulu verdi bu kararı." Hayır, arkadaşlar, Yüksek Seçim Kurulu durup dururken, resen bu kararı vermedi; o akşam saat 16.10'da, Adalet ve Kalkınma Partisinin Yüksek Seçim Kurulu temsilcisi Sayın Recep Özel -24'üncü Dönem milletvekili arkadaşımız- bir dilekçe veriyor, diyor ki: "Bakın, burada bir anormallik var..." Mühürsüz oyların sayılmasıyla alakalı itirazda bulunuyor, Yüksek Seçim Kurulu 17.10'da bir karar veriyor değerli arkadaşlarım...
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Hayır, hayır.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - 17.30'a doğru diyor ki: "Mühürsüz oylar sayılmalıdır." diyor ve genelge gönderiyorlar.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Yüksek Seçim Kurulunun kararı sandıklar açılmadan önce.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, bakın, mühürsüz oylarla alakalı genelge gönderildiği zaman... Ufak bir ayrıntı unutuluyor, Yüksek Seçim Kurulu kararlarına ilişkin genelgelerin yürürlüğe girmesi için mutlaka Resmî Gazete'de yayımlanması gerekir. Resmî Gazete'de yayımlanmayan bir düzenlemeyle alakalı bütün ilçe seçim kurullarına ve sandık kurullarına yazılar yazılıyor değerli arkadaşlarım. Peki, ne oluyor? O saatte, 16.00'da doğuda sandıklar açılmış. Biz ne diyoruz? Üç ayrı denetim mekanizması olması lazım. Evet, filigran tamam, ilçe seçim kurulunun mührü tamam ama bir tane daha bir şey olmalı değerli arkadaşlarım, o da nedir? Sandık kurulunun mührü olmalı değerli arkadaşlarım. Bakın, burada hukukçular bilirler, siz bir yasal düzenlemeyi, kanun koyucunun emredici hüküm olarak koymuş olduğu bir düzenlemeyi kalkıp da bir başka işlemle, kararnameyle ortadan kaldıramazsınız; bunu başka bir ülkede yapabilirsiniz, gidip Saddam Hüseyin'in, bir diktatörün olduğu ülkede yapabilirsiniz ama Batı demokrasilerinde bunu yaparsanız adama gülerler değerli arkadaşlarım. Çünkü orada üç tane madde var; bir, 298 sayılı Kanun'un 77'inci maddesi var, "Oy pusulaları mühürlenmelidir." diyor; geliyoruz 98'inci maddeye, "Zarflar mühürlenmelidir." diyor; 101'inci maddenin (3)'üncü fıkrası orada kaya gibi duruyor, "Mühürsüz oy pusulaları geçersizdir." diyor ama siz bunu ne yapıyorsunuz? Benim bütün bu dediklerimi göz ardı ederek bir akşamda, bir fiilî darbe yaparak bu durumu ortadan kaldırıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Bakın, başka bir şey daha yapıyorsunuz, hane bütünlüğünü sağlamak kaydıyla, ona dokunmamak kaydıyla, aynı seçim çevresi içerisindeki insanları başka sandık yerlerine gönderiyorsunuz. Önce, dinlediğiniz zaman diyorsunuz ki "Ne kadar güzel bir uygulama."
Değerli arkadaşlarım, seçim güvenliği ciddi anlamda hepimizin kafasında soru işaretleri olan... Siz "Aman efendim, 2019'da yapılacak seçimde olumsuz bir tabloyla karşı karşıya kalacağız." deyip muhtemel bir seçim yenilgisini önümüze gerekçe koyarak şimdiden hazırlanıyorsunuz, bunu meşru hâle getiriyorsunuz. Yok, arkadaşlar, yok öyle bir şey.
Bakın, bir siyasal iklim tersine dönebilir, bugün kendisini güçlü zannedenler yarın çok yalnız kaldıklarını hissedebilirler. 1950 seçimlerinde, 1946'da çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti aynı masaya oturdular, bu ülkenin özgürlüklerini, demokrasisini belirleyecek, belki eksiklikleri, hataları olan ortak bir seçim yasasını beraber yaptılar.
Şimdi ne yapıyorsunuz? Dediğimiz dedik, çaldığımız düdük. Yok öyle bir şey arkadaşlar. Bu neye benziyor biliyor musunuz? İki takım maç yapıyor, maçın kuralları var -Sayın Bakan da burada, benden daha iyi bilir futbolu- taraflardan bir tanesi diyor ki: "Maçın kuralları budur." Böyle bir şey yok değerli arkadaşlar, böyle bir şey yok. Oy artırmadan milletvekili artırma yasası değerli arkadaşlarım, oy artırmadan. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir adalet olabilir mi?
Bakın, bir ittifak yapıyorsunuz, bir sandık şeyi var ittifakta, orada bile adalet yok değerli arkadaşlarım.
Sevgili Balbay biraz önce söyledi, diyorsunuz ki "İttifaka oy ver, gerisini koyver." Böyle bir yasa olur mu? Böyle bir düzenleme olur mu değerli arkadaşlarım? Orada bile eşitlik yok. O nedenle, seçim yasalarıyla alakalı düzenlemeler çok tehlikeli düzenlemeler. Bütün dünya demokrasilerinde -her tarafta demiyorum, Saddam tipi demokrasilerde, diktatörlüğün olduğu demokrasilerde, Pinochet'in, Hitler'in, Mussolini'nin olduğu demokrasilerde, onların bahsettiği anlamda, onlarda demiyorum ama- bütün Batı tipi demokrasilerde siyasal partiler seçimleri kaybedecekse, öyle bir tehdit ve tehlike görüyorsa, başka bir şeyle oynamıyorlar; genel kural, önce seçim yasalarıyla oynuyorlar. Seçim yasalarıyla oynamayla alakalı bir olay var. Buradaki tablo net. Lafı evirip çevirmeye gerek yok, çok teknik şeyleri söylemeye de gerek yok, herkes biliyor, sağır sultan da biliyor; sizin yüzde 50'ye ihtiyacınız var, bu tarafın yüzde 10'a ihtiyacı var arkadaşlar. Hiç lafı evirip çevirmeye gerek yok. İki tarafla alakalı bir ortaklık yapılmış. Ama ben bir profesöre, bir akademisyene sordum. Türkiye'nin en önemli akademisyenlerinden birisine, bir anayasa profesörüne "Hocam, bununla alakalı konuşma yapacağım Mecliste. Bana doküman ne tavsiye edersiniz? Dünyada buna ilişkin örnekler var mı?" dedim. Hoca "Böyle bir kitap bulamazsın. Böyle bir kitabı henüz yazmadılar." dedi. Böyle hilkat garibesi bir düzenlemeyle alakalı, kendine özgü, "sui generis", nevi şahsına münhasır da diyemeyeceğim bir cenazeyle alakalı kitap yazmadılar değerli arkadaşlarım. Ama göreceğiz, hep beraber yaşayacağız önümüzdeki günlerde, önümüzdeki günlerde o tabloyu hep beraber yaşayacağız. Bundan dönmeyeceğinizi biliyorum. Saatlerinize bakıyorsunuz, bir an evvel bu yasanın çıkmasıyla alakalı gerekenleri yapıyorsunuz.
"Keser döner, sap döner, bir gün hesap döner." diye bir şey var. Hep beraber ülkemizdeki gelişmeleri göreceğiz. Bu düzenlemeye bu ülke layık değil değerli arkadaşlarım. Bunları dinlemeyeceğinizi biliyorum. Yanlıştan bugün olmasa da bir gün dönüleceğine inanıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.