| Konu: | Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 12.03.2018 |
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET SORGUN (Konya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin başında Gazi Mecliste coşkuyla, ayakta alkışlarla kabul edilen İstiklal Marşı'mızın kabulünün 97'nci seneidevriyesinde Akif merhuma ve kadimden beri hiç ayırt etmeksizin bütün şehitlerimize rahmet diliyorum. Akif merhumun "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın." duasına yine Gazi Meclisten "Amin." diye cevap veriyorum ve ilave ediyorum: Allah bir daha bu millete ne İstiklal Marşı yazdırsın ne de 15 Temmuzlar göstersin.
Evet, Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu süre içerisinde elbette 26 maddelik teklifin her bir maddesini ayrı ayrı, tek tek irdeleyecek değilim. Bunlar görüşülürken madde madde irdelenecek, değerlendirilecek. Ama bu teklifin tümünü, geneli üzerinde değerlendirerek dört kısma ayırabiliriz. Bir: Seçim güvenliğine ilişkin düzenlemeler var. İki: Siyasi partilerin seçim ittifakına ilişkin düzenlemeler var. Üç: 16 Nisan 2017 halk oylamasına ilişkin, ona uyum çerçevesinde yapılan düzenlemeler var ve nihayet, bunların dışında, seçimlere dair faydalı -gerekli- düzenlemeler var.
Her şeyden önce şunu açıklıkla ifade edelim ki bu teklifle getirilen düzenleme, değişiklik ve yeniliklerin tamamı ama tamamı 298 sayılı Kanun'un 2'nci maddesinde sayılan seçimlerin serbest, eşit, genel, gizli oy ve açık sayım döküm esasına dayanarak seçmen iradesinin daha fazla sandığa yansımasını sağlamayı hedeflemektedir; "Daha fazla seçmen oyu nasıl geçersiz olur?" değil, "Daha fazla seçmen oyu nasıl geçerli olur?" müspet yaklaşımını ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, kanunlar ne kadar çok şekilci düzenlemeler içerirse ömrü de o kadar kısa olur. Tali mevzuatla, yönetmelik ve genelgelerle düzenlenebilecek hususlar kanunla düzenlenmeye kalkılırsa zamanın ruhunu, gereklerini, gelişme ve değişimleri takip edemez ve eskir, değişmek zorunda kalır. Nitekim, bu kanun da böyle olmuş ve çıktığı 1961 yılından bu yana yani elli yedi yılda 38 defa değişikliğe uğramıştır. Tam da işte bu sebeple, görüşmekte olduğumuz teklifle, oy kullanma kabinlerinin, oy sandıklarının, zarf ve pusulaların ebadı, şekli, rengi, cinsi gibi seçmen iradesiyle hiç ilgisi olmayan ama hiç ilgisi olmayan, tamamen şeklî seçim materyalleri konusunda yetki Yüksek Seçim Kuruluna veriliyor. Böylece daha kullanışlı, daha ekonomik, daha güzel ve yenilikçi seçim malzeme ve materyallerinin kullanılmasının da önü açılıyor. Kanuni düzenlemeler işin esasını, ruhunu, özünü korumaya dönük olmalı, yoksa şeklini korumaya dönük değil. Yani elbisenin içindekini korumalı, insanın üstündeki elbiseyi değil, elbisenin içindeki canı, insanı korumalı. Elbise eskiyince değişir, mevsime göre değişir, coğrafyaya, şartlara göre, yaza, kışa göre değişebilir ama her yerde her zaman, daima insan vardır ve insan merkezdedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 2'nci maddesinde getirilen, yatağa bağımlı seçmenler için seyyar sandık kurulu uygulaması, gerçekten çok insani, çok medeni, alkışlanması gereken bir düzenlemedir. Böylece yatağa bağımlı seçmen sandığın ayağına gitmiyor, artık sandık seçmenin ayağına gidiyor; bu, yeni bir anlayıştır işte. Artık içimizi burkan, vicdanımızı sızlatan, sedyelerle seçmen taşıma görüntüleri de inşallah bundan sonra tarih olacak.
Seçim güvenliğine ilişkin, seçim güvenliğinin sağlanmasında güçlük çekilen bir kısım yerlerde, seçimlerin temel ilkeleri korunmak şartıyla, sınırlı istisnai düzenlemelerle seçmen iradesinin hiçbir baskıya maruz kalmadan, özgürce sandığa yansımasını sağlayıcı düzenlemeler getiriliyor.
Sandık bölgesi, sandık alanı, sandık çevresi; bunlar sadece sandıkla ilgili kavramlar. Bu kavramlar her zaman tartışmalara, kavram kargaşalarına sebep olmuş ve sıkıntılar meydana getirmiştir. Burada da işte bir sadeleştirme ve net bir tanımlama yapılmaktadır.
Çok önemli bir değişiklik de sandık kurulu başkanlarının ilçede görev yapan bütün kamu görevlileri açısından hiçbir ayrım gözetmeden ama hiçbir ayrım gözetmeden kurayla belirlenecek olması. Böylece "Sandık başkanları senin listenden oldu, benim listemden oldu." tartışmasına son verilecek, ayrıca kamu görevlilerinin eğitim seviyelerinin ortalaması, bütün Türkiye eğitim seviyesinin ortalamasıyla karşılaştırıldığında herhâlde sandık başı iş ve işlemleri daha düzenli yapılabilecektir diye söylersek acele etmiş olmayız.
Yine, teklifin 8'inci maddesi, sandık çevresinde cebir, şiddet veya tehdit hâllerinde seçmenin de kolluk güçlerine bizzat ihbarda bulunmasını düzenliyor. Buna muhalefetten birçok arkadaşımızın itiraz ettiğini biliyorum ama bunun, herhâlde çağrı ile ihbarın farkını yeterince kavramamaktan kaynaklandığını düşünüyorum.
Biliyorsunuz sandık başkanının ve sandık kurulunun çağrı yetkisi var ama seçmene üstelik "bizzat" şartı getirilerek ihbar yetkisi, daha doğrusu imkânı tanınıyor. Biraz önceki konuşmalarda dinlediğimde komşuların denetiminden söz eden arkadaşlarımızın bu ihbarın gelmesinden niçin rahatsız olduğunu doğrusu kavramakta güçlük çekiyorum. İhbar, haber vermedir. Bu metinde böyle bir şey olmasa bile sandık başında bir cebir, bir şiddet, bir tehdit olduğunda seçmenin vatandaşlık görevi olarak...
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Balyoz davası da tıpkı böyle bir ihbarla başlamıştı, otoparktan ihbar gelmişti.
AHMET SORGUN (Devamla) - ...insani vatandaşlık görevi olarak bizzat kolluk güçlerine gidip bunu haber vermesinde ne mahzur var, doğrusu bunu kavramakta güçlük çekiyorum.
Bir başka husus, geçtiğimiz yıl 16 Nisanda Anayasa değişikliğini yaptık. Buna uyum çerçevesinde milletvekili seçilme yaşı 25'ten 18'e indirildi. Buna paralel olarak belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri, belediye meclis üyeleri ve muhtarlar için de seçilme yaşı 25'ten 18'e indiriliyor, şimdiden gençlerimize hayırlı uğurlu olsun diyebiliriz.
Bu teklifin kamuoyunda mutlaka en çok tartışılan, tartışmada karşılık bulan düzenlemesi hiç şüphesiz -biraz önce de konuşulduğu gibi- ittifaka ilişkin olanlar. Peki, bugüne kadar hiç ittifak yapılmadı mı? Eğer yapılmadı diyorsanız 1991 seçimlerinde yapılan neydi?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Siz karşıydınız bunlara ya. Hani bunlara karşıydınız?
AHMET SORGUN (Devamla) - 2010-2017 referandumlarında, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapılan neydi o zaman?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hani koalisyonlar bitiyordu?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Hani sıkıyönetim bitecekti?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, gürültü oluyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
AHMET SORGUN (Devamla) - Elbette onlar da bal gibi bir ittifaktı ama o ittifaklar kaçak göçek, gizli saklı, deyim yerindeyse merdiven altı ittifaklardı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hastanın evine sandık da şimdi hiç duyulmamış bir olay.
AHMET SORGUN (Devamla) - Şimdi, bunun yerine açık, dürüst, şeffaf ittifakların önündeki engeller kaldırılıyor, engeller; mecburiyet getirilmiyor. Yapılacak ittifaklara bir isim koyma veya koymama, yapılmış bir ittifaktan süresinde vazgeçme gibi esneklikler ve özgürlükler de düzenlemenin içinde.
Ayrıca, bu düzenlemeyle -hep tersinden bakılıyor- bir kısım küçük siyasi partilerin birleşerek baraj problemini aşmasının önündeki engeller de...
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - "Küçük siyasi parti" diye kime dediniz?
AHMET SORGUN (Devamla) - Bu sadece bir parti için değil, başka siyasi partiler için de... Niçin bugün neredeyse barajı savunur hâle geldiğini gördüm muhalefet partilerinin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Tabii, yüzde 50 barajı yerine yüzde 10'u makul bulabilir insanlar.
AHMET SORGUN (Devamla) - Üzerinde en çok tartışma yapılan konu, fazlasıyla da haksız tartışma yapılan konu, hiç şüphesiz, oyların geçerliliği veya geçersizliği.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Küçük siyasi parti kim?
AHMET SORGUN (Devamla) - Bildiğiniz gibi, bu iki husustan meydana geliyor: Bir, bir oy pusulasının kendi zarfından başka bir zarfa konulması. İki, zarfın veya pusulanın sandık kurulunun ihmali, hatası sebebiyle mühürlenmemiş olmasından veya daha doğru bir deyimle eksik mühürlenmiş olmasından, bu deyimin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Birlikte yapılan seçimlerde oy pusulalarının tek zarfa konulması, dolayısıyla da tek sandığa atılması düzenlemesi, bundan kaynaklanan gereksiz oy iptallerinin önüne geçecek.
Değerli milletvekilleri, gelelim eksik mühre, üzerinde en çok spekülasyon yapılan konu bu. Gerek zarfın gerek oy pusulasının, sandık kurulunun unutması, hatası, kusuru sebebiyle mühürlenmemiş olması...
NİHAT YEŞİL (Ankara) - Görevi ihmaldir, görevi ihmal.
AHMET SORGUN (Devamla) - ...durumunda oyun geçerli olup olmayacağı sürekli, ta başından bu tarafa, doğrudur, tartışma konusu olmuştur; sürekli il, ilçe seçim kurullarını, Yüksek Seçim Kurulunu hep meşgul etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan bütün siyasi partiler ve diğer siyasi partiler olmak üzere, bağımsızlar olmak üzere hep bu konuya itiraz etmişler. Burada yapılan itirazlar ve Yüksek Seçim Kurulunun verdiği kararlar elimizde. Bu konuda ısrarla denmiştir ki bütün siyasi partilerce: "Neden seçmenin hatası olmayan bir hususta, sandık kurulunun hatasından dolayı ceremeyi seçmen çeksin?" İtiraz edilmiştir ve Yüksek Seçim Kurulu da buna dayanarak 1984 yılından bu tarafa aidiyeti sabit olan, filigranıyla, seçim kurulunun mührüyle, amblemiyle sahteliği asla iddia edilmeyen oyların geçerli olduğuna hükmetmiş ve bu konuda da içtihatları müstakar hâle gelmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Fazla basılan pusulayı ne yapacaksınız? Bu ülkede sorular çalındı ya.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Tanal, dinliyoruz. Dinliyoruz Sayın Tanal, lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, "filigranlı" diyor. Bakın Değerli Başkanım, Yüksek Seçim Kurulu fazla basıyor.
AHMET SORGUN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, sahteliği asla iddia edilmeyen, resmiyeti her şeyiyle sabit olan...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bu ülkede sorular çalındı, bu ülkede liyakat yok ki.
BAŞKAN - Sayın Tanal, söz hakkı sizde değil, Sayın Sorgun'da.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - E, bana sordunuz, ben de açıklama getiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen, ben size sormadım "Lütfen konuşmayın." dedim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Anladım da ben açıklama getiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sorgun.
AHMET SORGUN (Devamla) - Süreme ilave eder misiniz Sayın Başkan.
Evet, sahteliği asla iddia edilmeyen, resmiyeti her şeyiyle sabit olan bu materyaller üzerinden fırtına koparmak her şeyden önce ülkemize ve seçmen iradesine açıkça bir haksızlıktır diye düşünüyorum.
Nihayet, teklifin tamamına bir bütün olarak baktığımızda, daha çok oyun kullanılmasını kolaylaştıran, daha çok kolay sayım dökümü sağlayan, daha az şekilci, daha çok oyun geçerli olmasını, daha az oyun iptal edilmesini hedefleyerek seçmen iradesinin sandığa azami şekilde yansımasını sağlayan bir düzenleme olduğu çok açık görülmektedir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Bizim oylarımızı da siz atın, tamam olsun.
AHMET SORGUN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, teklif, siyasi partiler ve seçmen açısından var olan hiçbir hak ve özgürlüğe sınırlama ve yasak getirmiyor, asla. Metindeki 26 maddenin hiçbirinde, var olan hiçbir hak ve özgürlük ne eksiltiliyor ne geri gidiyor ne sınırlandırılıyor. Bilakis, aksine, var olan bir kısım yasak ve engeller kaldırılıyor, bu çok net.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Olağanüstü hâli kaldıracak mısınız?
AHMET SORGUN (Devamla) - Var olan bütün yasak ve engeller kaldırılıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Olağanüstü hâli kaldıracak mısınız?
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Kaldırılan yasaklar hangisi?
AHMET SORGUN (Devamla) - Bu görüştüğümüz konu ne? Olağanüstü hâlle ne alakası var?
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Tanal, sus, dinle, öğren.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Nasıl ne alakası var?
BAŞKAN - Sayın Sorgun, siz Genel Kurula hitap edin lütfen, cevap vermeyin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Olağanüstü hâle bağımlı yaşıyorsunuz Sayın Başkan.
MURAT EMİR (Ankara) - Genel Kurula hitap edin, alay etmeyin Genel Kurulla.
AHMET SORGUN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, elbette bütün düzenlemelerde olduğu gibi bu düzenlemede de birtakım eksiklikler olabilir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - OHAL bağımlısı oldunuz.
AHMET SORGUN (Devamla) - Muhalefete göre ideal düzenlemeler, en mükemmel düzenlemeler olmayabilir, bu mümkündür de. Aslolan, ideali, mükemmeli yakalamaya çalışmaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Doğru, buna katılıyorum.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Hayır, hangi yasakları kaldırdınız?
AHMET SORGUN (Devamla) - Eskilerin deyimiyle kul kusursuz olmaz, kul kusurdan ari değildir.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Yok canım, partinde ne var, kusursuz yahu.
AHMET SORGUN (Devamla) - Konuşmamı bu konuda Hazreti Mevlâna'nın hepimize ders olacak bir uyarısıyla tamamlıyorum.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Keşke o derse bir çalışsanız yahu, o dersten biraz alsanız payınızı.
AHMET SORGUN (Devamla) - Hazreti Mevlâna buyurur ki: "Yüzde inat etme, doksan da olur/ İnsan dediğin noksan da olur/ Sakın ben ben deme, elde neler var, sen yoksan da olur/ Kusursuz dost arayan, dosttan da olur" diyor, teklifin ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz açısından hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi tekrar tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sorgun.