GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:65
Tarih:28.02.2018

TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ahmet Yıldırım'ın dün burada milletvekilliğini düşürdük, özellikle iktidar partisinin milletvekillerinin oylarıyla. Herhâlde dünya siyaset tarihinde Cumhurbaşkanına hakaret etti diye milletvekilliği düşürülen ilk milletvekili olması gerekiyor. Ben bunun Türkiye'nin 2018 yılında yakaladığı demokratik derinliğe uygun olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki bizim Cumhurbaşkanımız 2018'den sonra bir siyasi partinin de Genel Başkanı. Bir siyasi partinin genel başkanı kamuoyu önünde kendisine yapılan eleştirileri hakaret olarak artık kabul edemez. Bu anlamda ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi şahsiyetine bu kararın uygun düşmediğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, az evvel de söyledim, Sayın Adalet Bakanı da burada zannedersem, Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesini 2017 Haziranında okul birinciliğiyle bitiren bir arkadaşımız var: Veli Umut Köse. Bu arkadaşımız girdiği hâkimlik sınavının mülakatında kendisine hukuka ilişkin herhangi bir soru sorulmamasına karşın; 7 tane öğrencinin, 7 tane hâkim adayının üç dakika içerisinde sorgulanmasına karşın, mülakata alınmasına karşın elenmiş Sayın Bakanım. Veli Umut Köse elenmiş. Aynı fakültenin yedi yılda, altı yılda okulu bitiren mezunları var. Çeşitli vesilelerle ve çeşitli referanslarla hâkimlik sınavına girmişler, kendisinin bana ilettiğini söylüyorum. Köse soy ismi bir akrabalık bağı değildir. (Uğultular)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, uğultuyu keselim lütfen, Sayın Köse'yi dinleyelim.

TUFAN KÖSE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dinlerseniz, sevgili iktidar partisi milletvekili arkadaşlar...

Bana söylediği şu: 15 Temmuz gecesi falan ildeki tümen komutanının referansıyla bir arkadaşı mülakatı kazanmış. Hâlbuki okulu yedi yılda bitirmiş ve diyormuş ki: "Ben hâkim olamam, hâkimliği beceremem, savcı olacağım." Sayın Adalet Bakanına bu adaletsizliği bildirmek istiyorum.

Tabii, bu arada Sayın Cumhurbaşkanının başdanışmanı var bir tane, diyor ki: "Yargıdaki Alevi hâkimiyetine son verdik." İsmini vermeyeyim, kendileri biliyorlardır. Değerli arkadaşlarım, yargıda bir Alevi hâkimiyeti filan yok, tarihin hiçbir döneminde de olmadı, geçmiş dönemdeki HSYK'de de olmadı. Eğer Aleviler yüksek yargıda hâkim olsalardı bugün daha adaletli bir düzen olurdu. Adaletsiz ve zalim düzene dik duran, karşı duran, ülkemizde yaşayan 20 milyona yakın Alevilerdir. Sayın Bakanım, bu konuyla özellikle ilgilenmenizi istiyorum, diliyorum.

Tabii, bir Deniz Yücel meselesi var, bir yerli ve millî meselesi var ülkemizde maalesef. Ne söylesek yerli ve millî olmamakla suçlanıyoruz. Bir grup da özellikle Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri yerli ve millî olduklarını söylüyorlar. Şimdi, Deniz Yücel gazeteci. Yıllarca söyledik; bir yıldan, bir buçuk yıldan beri söylüyoruz: Tutuksuz yargılansın. Gazeteciler, siyasetçiler, milletvekilleri tutuksuz yargılansın diyoruz. "Efendim, teröristsiniz siz, terörle iş birliği yapıyorsunuz. Vatan haini!" Hep suçlamalar bu yönde. Merkel geliyor, bir görüşme yapılıyor ve Merkel'in -bana göre- emriyle ve talimatıyla Deniz Yücel serbest bırakılıyor ve siz yerli ve millî oluyorsunuz, serbest bırakanlar, talimat alıp da serbest bırakanlar.

Şimdi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir yıl önce bir söz söylüyor: "AB üyesi devletlerin liderleri gittiler, Papa'nın huzurunda birleştiler, kutsal ittifak kuruyorlar ve dürüst davranmıyorlar." Çok sürmedi, geçtiğimiz günlerde, geçtiğimiz ay içerisinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan gitti; Papa'yla -üstelik de 12 şehidimizin olduğu gün- bir görüşme yaptı. Acaba o da mı aynı ittifakın bir parçası oldu, Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş Başkanı olduğu gibi?

Öyle bir noktaya geldi ki değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanımız Papa'yı ziyaret ediyor, Sayın Cumhurbaşkanımız kilise açıyor, Sayın Cumhurbaşkanımız Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş Başkanı oluyor, "Türk" ibaresinin Türkiye Barolar Birliğinden, Türk Tabipleri Birliğinden kaldırılmasını istiyor, Yahudi Üstün Hizmet ve Cesaret Madalyası alıyor, Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte bir ittifak kuruyorlar, bu yerli ve millî ittifak oluyor; bizler de demokrasiyi savunduğumuzda, insan haklarını savunduğumuzda, basın özgürlüğünü savunduğumuzda -ne oluyoruz- vatan haini oluyoruz, terörist oluyoruz. Bu anlayışı bırakmazsak 21'inci yüzyılda Türkiye'ye yakışan, ülkemize yakışan bir demokrasiyi hayata geçirme ihtimalimiz olmaz.

Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köse.