GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:65
Tarih:28.02.2018

CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, bu yasa tasarısı Cumhuriyet Halk Partisinin de pek çok maddesinde mutabık olduğu bir düzenleme. İş yaşamı için, icra iflas düzenlemeleri için gerekli olduğuna inandığımız yapıcı bir düzenleme olduğu düşüncesindeyiz. Bu anlamda destekliyoruz elbette. Sadece elektronik tebligata ilişkin olarak bazı kaygılarımız var. Özellikle yaşlı avukatlar ya da bilgisayar kullanmayı bilmeyenler, öte yandan engelli avukatlar açısından sıkıntılı sonuçlar doğurabilir. Her ne kadar 2019'un başında yürürlüğe girse de Komisyonda bunu uzun uzadıya tartıştık. Umarım daha o maddeye gelmeden üzerinde ortak bir mutabık sonuca varabiliriz.

Değerli milletvekilleri, tabii, kuşku yok ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasal düzenlemeler yapılırken bu düzenlemeler çerçevesinde zaman zaman uyuşmazlığa düştüğümüz konular olmuyor değil, bazı düzenlemelerde şiddetli tartışmalar da vuku bulmuştur bu Meclis Genel Kurulunda ama görünen odur ki, gelinen günlere baktığımız zaman artık üzerinde mutabık olsak da ya da önemli çatışma süreçleri yaşayacak düzenlemeler de olsa Mecliste genel bir sükûnet havası hâkimdir.

Aslında şunu iyi düşünmek gerekir diye düşünüyorum: Biz Meclisi ne yazık ki iktidarıyla muhalefetiyle fiilen öldürdük değerli arkadaşlar. Meclis kendi fonksiyonel yapısından bir anlamda bizim elimizle uzaklaştırıldı. "Bu noktada asıl suçlu sizsiniz; işte, muhalefeteyken çıkıp bir sürü lüzumsuz yere bu düzenlemelerin görüşme süreçlerini uzattınız." diyebilirsiniz ama şunu söylemek lazımdır: "Suç sende" yerine "suç bizde" demeyi öğrenmeliyiz. Evet, biz, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşayanlar olarak bir anlamda Meclisi fiilen kendimiz öldürdük. Değerli milletvekilleri, buna ilişkin başka konuşmalarda değerlendirme yapacağım.

Dün Sayın Adalet Bakanımızın bir soru üzerine üzerinde durduğu bir konu var, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Kadri Enis Berberoğlu'na ilişkin. Onun durumuna dair bir hukuki değerlendirmenin yerinde olacağını düşünüyorum. Şu ana kadar bu konuda bir değerlendirmeyi özellikle yapmadım, zira süren bir yargı süreci vardı. Onu, o anlamda, yerel mahkeme düzeyinde etkilemeyi düşünmedim. Ama bu konuda Hükûmet yetkililerine gerekli bilgiyi verdik.

Kadri Enis Berberoğlu gerçekten son derece haksız, gereksiz, işlemediği bir suçtan dolayı ne yazık ki özgürlüğünden yoksun bulunmaktadır. Keza işin içine "casusluk" "devlet sırrı" "vatana ihanet" gibi kavramlar girdiği zaman neden suçsuz olduğunu anlatmak da bir hayli zor bir meseledir. Anlatamazsınız, isteseniz de anlatamazsınız çünkü önünüze hemen bir "vatan hainliği" "devlet sırrı" "casusluk" meselesi gündeme getirilecektir.

Değerli arkadaşlarım, Enis Berberoğlu, Can Dündar'ın 29 Mayıs 2015 tarihinde gazetede, Cumhuriyet gazetesinde "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlıklı haberi yüzünden beş yılı aşkın bir süre hapis cezasıyla mahkûm edilmiş ve cezaevinde hükmen tutukludur.

Enis Bey'in bu mahkûmiyetine konu olan habere dayanak olan husus ise, 19 Ocak 2014 tarihinde Adana'da cumhuriyet savcısı, özel yetkili cumhuriyet savcısı ve jandarmalar tarafından yapılan arama tutanağının haberleştirilmesi konusudur. Yani bu kişinin, bu kişilerin içeride olmalarının ve keza mahkûm edilmelerinin temel nedeni, bu olay yeri tespit ve görgü tutanağıdır.

19 Ocak 2014 tarihinde 3 tane MİT'e ait olduğu öne sürülen tır durdurulmuş, üzerlerinde toplam 6 tane konteyner bulunmaktadır, bunlarda yapılan arama neticesinde bu konteynerlerde bir malzeme elde edilmiştir. Bu malzemelere ilişkin olarak da olay yeri görgü ve tespit tutanağı düzenlenmiştir. İşte bunu haber yaptığı için Can Dündar mahkûm edilmiştir. İşte bunu Can Dündar'a verdiği iddiasıyla da keza Enis Bey beş yılı aşkın bir süre mahkûmiyete maruz kalmıştır.

Şimdi, burada bir soru sormak lazım, vicdanlara hitap ederek bir soru sormak lazım. Peki, bu olay yeri görgü ve tespit tutanağını düzenleyen cumhuriyet savcısı Aziz Takçı ve Jandarma görevlileri şimdi nerededirler? Bu cumhuriyet savcısı Aziz Takçı ve Jandarma görevlileri şu anda FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olmak suçundan tutuklu olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılanmaktadırlar.

Peki, bir soru daha sormak lazım bu noktada. Bu evrakı düzenleyen, olay yeri görgü ve tespit tutanağını düzenleyen kişiler FETÖ'cü ise ve o FETÖ suçundan dolayı yargılamaları tutuklu olarak devam etmekte ise o zaman FETÖ'cü denen kişilerin düzenlediği tutanak devlet sırrı sayılıyor ve bu belgeyi temin etti diye Enis Bey cezalandırılmış olmuyor mu? Ne zamandan beri bir terör örgütünün düzenlediği evrak devlet sırrı sayılmıştır? Yani FETÖ/PDY terör örgütünün bizzat düzenlediği, düzenlettirdiği bir evrak devlet sırrı sayılarak bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde milletvekili olmuş bir kişinin özgürlüğü kısıtlanmış, 5,5 yılı aşkın bir cezaya mahkûm edilmiştir. Şimdi, şöyle düşünmek lazım: Hukuk adına bu karar utanç vericidir ama aynı zamanda da insan aklıyla alay etmedir.

Değerli arkadaşlarım, burada birkaç kanıta da yer vermek istiyorum. Bu savcı Aziz Takçı, olay günü yani 19 Ocak 2014 günü aramayı yaptırmış. Aramayı yaptırdıktan sonra bir tutanak düzenleyerek Jandarma kriminal laboratuvarına yazı yazmış "Ekte gönderdiğim malzemelerin kriminal olarak incelemesini yapın ve raporu bana gönderin." diye. Ne yazmış bu yazıda? Yazıda "mühimmat" demiş. Yani daha olay günü o devlet sırrını ifşa eden bizzat cumhuriyet savcısının resmî yazısı zaten.

Öte yandan, olaydan, 19 Ocak'tan birkaç gün sonra, 21 Ocak günü Aydınlık gazetesinde bu MİT tırlarında 19 Ocakta yapılan arama sonucunda füze ve mühimmat bulunduğu haberi yapılmış. Keza bu haber bir de resimle pekiştirilmiş. Kaldı ki Cumhuriyet gazetesindeki bu yayından sonra 5 Aralık 2015 günü Aydınlık gazetesinin başyazısı şu şekildedir: "Evet, MİT tırları haberini Cumhuriyetten önce yaptık, gelsinler tutuklasınlar." Yani devlet sırrını daha -ki o onda bence devlet sırrı da yok ama- baştan ifade edenler Aydınlık gazetesinin yöneticileri. İş bununla da kalmamış. Değerli arkadaşlarım, bu haberden önce Hollanda istihbaratının eline dahi bu belgeler geçmiş, devlet sırrı sayılan belgeler Hollanda devletinin dahi eline geçmiş.

Bir diğer noktaya daha değinmekte yarar görüyorum, o da şudur: Adana Emniyet Müdürlüğünün 13 Ocak 2015 tarih ve 2015/100 sayılı yazısı var. Bu yazı aynen şöyle -yazıda eki de var, Adana Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılmış bir yazı- diyor ki: "LazepeM adlı Twitter hesabında bu devlet sırrı niteliğindeki belgelerin tümü yayınlanmıştır. İki, ayrıca 17 farklı site de bu devlet sırrı niteliğinde sayılan belgelerden almışlardır ve bunlara erişimin yasaklanmasını talep ediyoruz." Ne zaman bu talep yazısı var? Talebin ekinde de bütün devlet sırrı sayılan belgelerin hepsi var, dosyada var bunlar. Ve bu yazı Can Dündar'ın yazısından tam dört ay önce yayınlanmış yani dört ay önce devlet sırrı bizzat internet ortamında ve her hâlükârda bilgiye sunulmuş durumda.

Şimdi, tüm bunlar varken Enis Berberoğlu'nun hapse mahkûm edilmesini anlamak mümkün değil. Hadi hapse mahkûm edildi -kabul edilebilir bir şey değil ama- neden tutukluluk hâlinin devamına karar verildi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - Hemen tamamlıyorum.

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

Buyurun.

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - Bu da başka bir eleştiri konusudur. Aynı suçtan aynı cezayı verdiğiniz Can Dündar, Erdem Gül'ü tahliye ediyorsunuz ama Enis Berberoğlu bir milletvekili, yasama görevini yapmasından alıkonularak cezaevinde tutuluyor; bunu kabul etmek gerçekten hiç doğru bir şey değildir, hiç doğru bir yaklaşım değildir, hukuk adına yakışmaz ve ne yazık ki, vicdani kanaatlerine göre karar vermesi gereken hukuk adamlarının böyle bir tabloya alet olmalarını da kabul etmek doğru değildir. Bunu şöyle nitelendiremezsiniz, "Efendim, takdir yetkisidir, hukuk işliyor, bunun sonucu olarak bu karar verilmiştir." diyemezsiniz. Şu anlattığım örnekler hukuk öğrenimi görmemiş, eğitimi almamış, hukuktan bir anlamda uzak insanların bile kabul edebileceği bir tutum değildir.

Hukuk adamlarını hukuk içinde davranmaya davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.