| Konu: | İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 27.02.2018 |
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, elimizdeki tasarının başlığı "Yatırım Ortamının İyileştirilmesi İçin..." diyor yani bizim anladığımız, Türk ve yabancı yatırımcıların Türkiye'ye daha fazla yatırım yapabilmesi amacıyla birtakım iyileştirmeler geliyor ama tasarının başlığı ile tasarının içeriğine baktığımızda aslında öyle olmadığı görülüyor. Hukuk sosyolojisi dersinde birinci sınıfta gösterilen ders şudur: Kanunlar toplumda hasıl olan ihtiyaca göre çıkarılır. Bu kanun neyi düzenliyor? Nasıl iflas edileceğini, nasıl konkordato ilan edileceğini yani nasıl batılacağını yani batmanın vatandaş için nasıl kolaylaştırılacağını gösteriyor. Yani bizim anladığımız, toplumda hasıl olan ihtiyaç, ekonomi kötü gittiği için nasıl batılacağı, "yatırım ortamının iyileştirilmesi" diye de söyleyince makyajlamış oluyoruz.
Kanunla ilgili aslında çok çok fazla -teknik konu- muhalefet edeceğimiz şey yok. Ben sizinle Adalet Komisyonunda daha önce paylaştığım bir meseleyi paylaşmak istiyorum. Ahmed Muhyiddin, 1800'lü yılların sonlarında Mekke'de doğmuş, Hindistan'a göçmüş, Hindistan'da İngiliz istibdadına karşı Müslüman harekâtının başına geçmiş, defalarca tutuklanmış ve 1921 senesinde, bundan yaklaşık bir asır önce tutuklanmalarının birisinde mahkemede bir müdafaada bulunmuş. Bu müdafaa "Ölümsüz Müdafaa" diye 48 dile çevrilmiş, Türkçeye de çevrilmiş. O müdafaadan çok kısa bir pasaj okuyacağım size. Mahkemede yargılanırken şu savunmayı yapmış Mevlâna Ebü'l-Kelâm Âzâd: "Bu durum asrımızdaki diğer durumlar gibi benzersiz bir durum değildir. Hâkim kuvvetler taşkınlık ederek hürriyet ve hakka karşı tecavüz silahlarını kaldırınca mahkemeler hükûmetlerin elinde birer alet olurlar ve hükûmetler bunlarla kimleri mahvetmek istiyorlarsa onları mahvederler. Bu, tarihî bir hakikattir ve hiçbir şekilde şaşılacak bir durum değildir çünkü mahkemelerin elindeki kuvvetin sınırları kanunlarla çizilmiştir. Bu yapıları dolayısıyla mahkemeler adalet icrası için de zulüm uygulamaları için de kullanılabilir. Adil bir hükûmetin elinde bu kuvvet adaleti temin ve hakkı hak sahibine vermek için en büyük vasıtadır fakat zalim hükûmetlerin elinde aynı kuvvet intikam, zulüm, hakka mukavemet ve tecdide engel olmak için en müthiş silahtır.
Tarih gösteriyor ki mahkeme salonları savaş meydanlarından sonra en müthiş zulümlerin işlendiği sahnelerdir. Harp sahnelerinde nasıl birçok masum kanlar dökülüyorsa mahkemelerde de nice nice masum insanlar idama mahkûm ediliyor, öldürülüyor ve zindanlarda çürütülüyor. Nice peygamberler, hâkimler, âlimler ve salihler mahkemelerin huzurunda caniler gibi durmuşlardır. Gerçi zamanın geçmesiyle eski zamanların birçok fenalıkları ortadan kalktı. Artık miladın ikinci asrındaki ruhani mahkemeler, Orta Çağ'ın engizisyonları mevcut değildir fakat o eski mahkemelerde mevcut olan ruhi durumdan asrımızın kurtulduğunu iddia edemem. Evet, korkunç esrarın dayanağı olan o müesseseler yıkıldı fakat kendini beğenmişliğin ve zalimliğin korkunç esrarıyla dolu olan kalpleri kim değiştirebilir?" (CHP sıralarından alkışlar)
Hindistan hilafet kuramının en önemli kuramcılarından olan, Osmanlı halifelerini savunan, Müslümanların Müslümanlara karşı yabancı devlet orduları yanında savaşmamasını savunan ve Müslümanların asla Kudüs'ten vazgeçemeyeceğini savunan Mevlâna Ebü'l-Kelâm Âzâd, bu savunmasından sonra ömür boyu hapse çarptırıldı. Hindistan'a demokrasi geldiğinde aynı Mevlâna Ebü'l-Kelâm Âzâd Hindistan'da Millî Eğitim Bakanı oldu, 1958'te ölünceye kadar bu görevde bulundu ve Hindistan'da Gandhi'yle, Nehru'yla beraber millî kahraman olarak anıldı.
Takdirlerinize sunuyorum efendim.
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)