| Konu: | Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 27.02.2018 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, az önce kıymetli annesi Saadet Tüzün'ü kaybettiğini öğrendiğimiz Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün'e hepimiz adına başsağlığı ve sabır diliyorum. Saadet anneye Allah'tan rahmet diliyorum.
Haksız ve hukuksuz bir biçimde özgürlüğünden dokuz aydır mahrum bırakılan İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu ile Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen tutuklu yargılanan milletvekillerimize ve gazeteci meslektaşlarıma özgürlük ve adalet dileklerimle sözlerime başlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, hafta sonu Alpullu'da, Uşak'ta, dün ise Afyon'da şeker fabrikaları önünde yüzlerce şeker fabrikası emekçimiz ve pancar çiftçilerimizle bir araya geldik. Bugün Elbistan'da, yarın Kırşehir'de onlarla birlikte olacağız. Alpullu, Afyon, Bor, Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Turhal ve Yozgat'taki en değerli fabrikalarımızda çalışan emekçilerimize buradan bir kez daha selam olsun. Bu ülkenin cumhuriyetle yaşıt en yerli ve en millî varlıkları olan şeker fabrikalarımızın satılmaması için onlarla birlikte direniyoruz, onlarla birlikte direneceğiz.
Değerli arkadaşlarım, Afyon'da, Alpullu'da şunu gördüm: İşçi karşı, çiftçi karşı, esnaf karşı, o şehirde yaşayan halk karşı, buna rağmen satılacaklar. Bu fabrikalar satılırsa satılsın, bana ne diyemeyiz. Turhal aynı zamanda Ankara'dır. Afyon aynı zamanda Eskişehir'dir. Alpullu İstanbul'dur, tüm Türkiye'dir. Bakın, Eskişehir'de seksen dört yıldır üreten Kazım Taşkent Şeker Fabrikamız var. Kampanya dönemlerinde orada bine yakın emekçimiz bazen yirmi dört saat aralıksız üretim yapıyor bu ülke için. Binlerce pancar çiftçisi oradan geçimini sağlıyor. Tek fabrika Türkiye ekonomisine her yıl 500 milyon lira katkı sağlıyor. Eskişehir şimdilik satış listesinde yok diye rahat olabilir miyiz? Hayır, asla çünkü biliyoruz ki sıra yarın bize de gelecek. İşte o yüzden, bu haklı direnişe, bu dayanışmaya Eskiheşirli emekçiler, çiftçiler ve tüm Eskişehir halkı yürekten katılmakta. Şimdi, bu fabrikaları sattığınızda elinize ne geçecek değerli arkadaşlarım? On beş yılda 62 milyar dolarlık ulusal varlığımızı sattınız ama ülkenin iki yakası bir araya gelmiyor, borcumuz 3 katına çıktı. Fabrikayı almaya gelen üretmeye gelmiyor değerli arkadaşlarım, işte örneği: Et Balık Kurumunu özelleştirdik, yerinde AVM var; et ithaline ise ülke mahkûm edildi. SEKA, TEKEL, Süt Endüstrisi Kurumu hep yok pahasına elden gitti değerli arkadaşlarım. Şimdi gözünüzü şeker fabrikalarına diktiniz. Fabrikalar satılınca ne olacak? Pancar üretimi bitecek, kendi şekerimizi üretemez hâle geleceğiz, yurttaşımız sağlıklı olmayan, doğal olmayan tatlandırıcılarla beslenecek. Sadece bizim çocuklarımız değil, bu büyük hataya ortak olanların çocukları da aynı kaderi paylaşacak. Gelin, bu fabrikaları satmayalım. Gerekli yatırımları yaparak bu fabrikalarımızı daha verimli, daha üretken hâle getirelim. Ulusça zenginleşelim, bizim tek isteğimiz budur.
Değerli arkadaşlarım, ulusça karşı karşıya olduğumuz bir başka tehlike daha var. Enerji yatırımları gerekçe gösterilerek yüzyıllardır bizleri besleyen verimli topraklarımız yağmalanmakta. İşte, en yakın örneği memleketim Eskişehir'den. Daha dün, bu Hükûmet kendisi Alpu Ovamızı büyük ova ilan etti, "Bir çivi dahi çakılamaz oraya." dediniz. Şimdi aynı yere, Eskişehir'imizin kalbine zehir solutan bir "Kömür santrali yapacağız." diyorsunuz. Eskişehir halkının tamamı, her görüşten, her partiden Eskişehirli "Temiz havamıza, suyumuza, bereketli topraklarımıza kıymayın." diye itiraz ediyor. Halka kulak vereceğinize rantçılara kulak veriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Eskişehir halkı olarak temiz bir çevre arzumuzu tüm Türkiye'ye duyurmak için geçtiğimiz cumartesi günü bir miting düzenlemek istedik. Aralarında milletvekilleri, belediyeler, her düşünceden partiler, sivil toplum örgütlerinin de bulunduğu tam 114 kuruluş sadece tek bir mesaj haykırmak istedik, "Eskişehir kıymetlidir." diyecektik. Buna izin verilmedi değerli arkadaşlarım; gerekçesi OHAL olarak gösterildi, Afrin Operasyonu olarak gösterildi. Size sormak isterim: Temiz bir hava istemenin, bereketli topraklar üzerinde yaşamak istemenin ne alakası var FETÖ'yle, 15 Temmuzla, Afrin'le? Tam tersine, değerli arkadaşlarım, nasıl ki 15 Temmuz gecesi darbeci hainlere karşı bu yüce Mecliste birlikte olduysak, nasıl ki Afrin Operasyonu'na katılan kahraman ordumuz için hep birlikte dua ediyorsak bu mesele de aynıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Eskişehir'de, Bursa'da, Çanakkale'de, Tekirdağ'da, Artvin'de, Türkiye'nin dört bir yanında zehir solutacak, kanser yayacak bu santrallere karşı yine birlikte "Dur." demeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika alabilir miyim, bitiriyorum?
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Tabii.
Bu vesileyle son olarak şunu da söylemek isterim: "OHAL'e artık yeter." demeliyiz. Bakın, temiz hava istemeyi bile yasaklayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Emekçilerin grev hakkına, sanatçının tiyatrosuna, aşureye, lise pilav gününe bile OHAL yasağı getirdiniz değerli arkadaşlarım. Ellerine silah dahi almayan gazeteciler, insan hakları aktivistleri aylardır cezaevlerinde. En son Halkevleri Genel Başkanı Dilşat Aktaş görüşleri nedeniyle gözaltına alındı. Doktorlar, avukatlar, mimar ve mühendisler, tüm meslek örgütleri hedefte; korkutulmak, sindirilmek isteniyor. Türkiye'nin ihtiyacı kutuplaşma, yasaklama, baskı değil, demokrasi, uzlaşı ve hukuk devletidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)