| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 22.02.2018 |
GAYE USLUER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gönül isterdi ki ülkemizin geleceğini ilgilendiren yükseköğretim kurumlarına ilişkin bir yasayı omuz omuza, Sayın Uçma'nın söylediği gibi dayanışarak yapalım ve altına, başta da öğretim üyesi kökenli milletvekilleri olmak üzere hep birlikte imza atalım.
İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre, oyumuzun renginin ne olacağı konusundaki kısa, gerekçeli ve açıklayıcı konuşmayı yapacağım.
Bu yasaya "hayır" diyoruz çünkü bu yasanın gerekçesinde belirtilen şeffaflık, işlerin daha kolay halledilmesi, daha iyi üniversite, daha iyi eğitim, bunların hiçbiri yoktur. Bu yasanın gerekçesinin gerçekte ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu yasanın gerekçesi, ak saraydan gelen "Bu yardımcı doçentlik de nedir, nereden çıktı, bunu değiştirin." emridir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın YÖK Başkanı burada yok ama biliyorum ki ve anladık ki "doktor öğretim üyesi" adını bulurken, bulmaya çalışırken çok üzüldüler ve yoklukta, olmazlıkta uyduruk bir tanımlamayla karşımıza geldiler.
Değerli arkadaşlar, Batı'yla, Amerika Birleşik Devletleri'yle kıyaslama yapıyoruz ama eğitim sistemimizin her tarafı aynı olacak ki o kıyaslamayı yapabilelim. Bakınız, üniversiter sistemde en önemli unvan doktora derecesidir. O kadar zordur ki doktorayı almak, bizdeki gibi, ilaç dağıtır gibi doktora dağıtılmaz ne Amerika Birleşik Devletleri'nde ne Avrupa ülkelerinde, hatta ne de Asya ülkelerinde. Siz şimdi doktorayı sıradanlaştırın, sonra da çıkın "doktor öğretim üyesi" diye bir kadro oluşturun.
Değerli arkadaşlar, üniversitede 3 tane önemli öğretim üyesi kadrosu vardır: Bir tanesi yardımcı doçentliktir, bu bir kadrodur; bir diğeri doçentliktir, bu bir unvandır, kazanılarak elde edilir; üçüncüsü profesörlüktür, bu da bir kadrodur. Yani hakkıyla alınan, bileğinin hakkıyla elde edilen iki unvandan biri doktoradır, diğeri de doçentlik unvanıdır. Şimdi "doktor öğretim üyesi" diyorsunuz da -özellikle öğretim üyesi kökenli arkadaşlarım mahcup mahcup konuştular, gerekçeyi değil de gerekçede söylenmek istenenleri söylediler- soruyorum sizlere değerli arkadaşlarım: Doktor olmayan öğretim üyesi var mıdır da "doktor öğretim üyesi" diye yalandan bir kadro oluşmasına izin veriyoruz?
Değerli arkadaşlar, bu kadroyla, bu yasayla 34 bin yardımcı doçentin belki daha kolay gibi görünen unvan almasını sağlayacağız ama geride bu yasaya karşı çıkan 100 binin üzerinde öğretim üyesi olduğunu biliyor musunuz? Hâlen doçent mevkisinde olanlara, hâlen profesör kadrosunda olanlara sordunuz mu "Hangi aşamalardan geçtiniz?" diye? 15 Temmuza kadar üniversitelerde yaşananlar, intihaller, soruların çalındığı süreçler ve yalandan kurulan sözlü jürileri sizlerin iktidarınızda oldu. (CHP sıralarından alkışlar) 15 Temmuz öncesi size aitti, 15 Temmuz sonrası da size ait oldu.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Size ait oldu.
GAYE USLUER (Devamla) - OHAL koşullarında bir KHK'yle üniversite rektörlerinin AKP Genel Başkanı tarafından atanması doğru mudur? Buradan nasıl iyi eğitim olur? Buradan nasıl üniversite olur? Ve diyorsunuz k: "O rektörler -siyasi erke göbekten bağlı rektörler- yardımcı doçentleri atayacaklar." Diyorsunuz ki: "Doçentlik kadrolarına atanmayı o rektörler sağlayacak."
Değerli arkadaşlar, buradan üniversitelere özerklik çıkmaz ama buradan rektörlere özerklik çıkar. O rektörlere sağlanan özerkliğin kaynağı da ak sarayda oturan AKP Genel Başkanıdır.
Oyumuz sonuna kadar "hayır"dır. Bu vebal de sizlere yaşamınız boyunca yetecek diyorum.
Saygılarımla. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hiç konuşmaları dinlememişsiniz Hocam.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.