GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:63
Tarih:22.02.2018

HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de bu bölüm üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Afrin'e ilişkin, kamuoyunun da bilgilenmesi açısından güncel olan bu konu üzerine konuşmuş olacağım.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, 2011 yılında Suriye'de iç savaş başladı. Suriye'de o günden bu yana yedi yıl süren kanlı, acımasız bir savaş var. Tabii, temel olarak Suriye'de birçok grup ortaya çıktı, kimi Selefi gruplar, kimi Türkiye ve Amerika'nın o dönemde birlikte eğit donat programı çerçevesinde eğitip donatıp Suriye'ye gönderdiği ÖSO grupları vardı. Bu ÖSO grupları gittikleri gibi El Nusra, IŞİD gibi çetelere katıldılar ve sonuçta ÖSO'ya ilişkin programı Amerika Birleşik Devletleri iptal etti ve çekildi.

Tabii, bu süreç içerisinde birçok gelişme oldu. Bir taraftan yetmiş yıllık Baas rejiminin bağnaz, faşizan, dikta yönetimi altında inim inim inleyen Suriye halkları, diğer taraftan buna muhalif olarak ortaya çıkan ama tamamen Selefi, ırkçı, barbar, vahşi örgütler ortaya çıkıverdi. Şimdi, tam da bu süreçte kuzey Suriye'de, Rojava'da var olan Kürtler kendilerini korumak adına gerek Şengal'deki gelişmeler gerekse Kobani'de hatta daha öncesinde Serekani'de yapılan bu çete saldırılarına karşı örgütlendiler, kendilerini korumak adına bir araya geldiler. O coğrafyada yaşayan Çerkez, Türkmen, Keldani, Süryani ve Arap halklarıyla birlikte ortak bir örgütlenmeye gittiler ve üçüncü bir yol izlediler "Ne rejim ne de bu çeteci muhalif grup" dediler ve her iki kesime karşı da kendi bölgelerini korumaya çalıştılar. Özellikle bu süreç içerisinde en önemli yerlerden biri de belki Afrin'di. Neden Afrin'di? Çünkü bütün Suriye'de kan gövdeyi götürürken Afrin bir barış adası olarak yedi yıllık bu iç savaş boyunca kendisini bu savaşın dışında tuttu, tutmayı başardı; 400 bine yakın yerleşik nüfusunun yanında yaklaşık 400 bin civarında da mülteciye yani İdlib, Halep, Hama, Humus gibi gerek rejimden gerekse çetelerden kaçan iç mültecilere de barınak hâline geldi. O günden bugüne kadar da Afrin'den Türkiye'ye bir kaya parçası, bir taş bile atılmış değil.

Peki, ne oldu da bugün gerek Afrin'de Kürt çocukları gerekse Türkiye'de askere alınmış Kürt, Türk, Arap, Laz yani Türkiye'deki tüm yoksul halk çocukları neden ölüyor? Aslında, bunu ortaya koymak lazım. Siyasal iktidar, hem basın üzerinden hem medya üzerinden hem yaptığı açıklamalarla öyle bir hava yaratmış ki şu anda Türkiye'de, Türkiye, 1921'lerdeki gibi bir kurtuluş savaşı veriyor, bir seferberlik ilanı ve ülkemiz savaşta ve Türk'ün Türk'ten başka hiçbir dostu yok, herkes düşman. Oysa, bu gerçek değil; bu, yalan üzerinden inşa edilen bir savaş konsepti, bugün, tamamen AKP'nin kendi iktidarını devam ettirmesinin bir aracı olarak kullanılıyor. Türk'ün Türk kadar dostu var. Tarih boyunca Türk'ün Türk kadar dostu Kürtlerdir. Türkiye Kürtleri de Türk'ün dostudur -Kurtuluş Savaşı'nda bunu ispatladı- Irak Kürtleri de Türk'ün dostudur, bugün Suriye'de savaş ilan edilen Afrin Kürtleri de Türklerin dostudur; 1071'de dostuydu, 1514'te dostuydu, Kurtuluş Savaşı'nda dostuydu, bugün de dostudur. Ama siyasal iktidar kendi tekçi, Selefi ve şovenist ideolojisini Türkiye'deki tüm halka mal etmek anlamında -âdeta beka sorunu, bir Kurtuluş Savaşı sorunu gibi sorunu- kamuoyuna lanse ediyor. Bütün herkes siyasal iktidarı kandırdı, bunu defalarca itiraf ettiler ama bir gerçek var ki bu siyasal iktidar da her seferinde Türkiye'deki 80 milyonu kandırmaya çalışıyor, belli ölçülerde kandırıyor maalesef.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Afrin'de ve diğer Rojava bölgelerinde Kürtler iktidarda değil, onlar kendi meclislerini kurmuş, bu meclisin... Örneğin Cezire bölgesindeki meclisin yüzde 45'i Araplardan oluşuyor, yüzde 15'i Türkmen, Keldanilerden oluşuyor, yüzde 50 civarında Kürtlerden oluşuyor. Kobani-Cezire kantonunun eş başkanı Arap. İcra makamları hep Arap. Kasım ayında yerel seçimlerini yaptılar, demokratik bir seçim yaptılar. Ama nedir? En başta gerçeği itiraf ettiler: "Bir Kürt koridoru oluşturmak istemiyoruz." Bu, kamuoyunda tepki oluşturunca terör koridoru oluverdi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu savaş ne Kürt'e ne Türk'e bir kazanç getirmiyor. Belki toplumun büyük çoğunluğu sessizdir, belki sesini çıkarmıyor ama samimiyetle söylüyorum: Bu politika, bu, az önce ifade ettiğim Türk'ün dostu olan Kürt'ü düşman gören bu siyasal iktidar, tarihsel Kürt ve Türk birlikteliğinin arasına, o duyguya bir hançer sokuyor. Toplumun -olağanüstü hâl, kanun hükmünde kararnameler- yaratılan bu atmosfer içinde susturulması gerçekleri sizin görmenize engel olmamalı. Toplumda müthiş bir kopuş yaşanıyor, duygu kırılması yaşanıyor.

"Afrin'i koruyacağım." Kardeşim, Afrin'i kimden koruyorsun? 400 bin Kürt yaşıyor; babayı oğuldan mı koruyorsun, anneyi kızından mı koruyorsun, kimi kimden koruyorsun? Afganistan'dan, Pakistan'dan, Hindistan'dan, Cezayir'den, Tunus'tan devşirilmiş paramiliter ÖSO güçleri Afrin'in nereden sahibi oluyor? "Afrin'in sahiplerini yerleştireceğiz." Bunu itiraf edin: Kürtleri boşaltacağız Afrin'den, demografik yapıyı değiştireceğiz. Niye değiştiriyorsunuz? Çünkü defalarca bu iktidar itiraf etti: "Dünyanın neresinde olursa olsun bir Kürt oluşumu bizim için beka sorunudur."

Siz, Pers İmparatorluğu'nu güya rakip görüyorsunuz, tarihsel mücadele verdiğinizi söylüyorsunuz ey siyasal iktidar. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bir referanduma gitti, Kerkük'ü teslim ettiniz Perslere, Hanekin'i Perslere teslim ettiniz, Telafer'i teslim ettiniz, Tuzhurmatu'yu teslim ettiniz. Şimdi Haşdi Şabi çeteleri hem Sünni Kürtleri katlediyor, şehirlerden kovuyor hem Sünni Arapları kovuyor. Peki, sesiniz çıkıyor mu, gık çıkıyor mu? Hani Türkmenler katlediliyordu daha düne kadar, mesele Kürtler olunca Türkmenler katlediliyordu; şimdi, Kürtler yok, Kerkük'te, Hanekin'de, Tuzhurmatu'da, Telafer'de Haşdi Şabi var ve boşaltıyor; Sünni Türkmenlerin tümü Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne kaçıyor, şehirler boşaltıldı. "Petrollere aman Kürtler sahip olmasın." E, iyi, olmasın; kim sahip şimdi? Şimdi Persler sahip. Pers İmparatorluğu'nu şimdi getiriyorsunuz Afrin'e sokuyorsunuz, getiriyorsunuz İdlib'e sokuyorsunuz. Siz bu yanlış politikalarınızla bir yere varamazsınız. Siz bu yanlış politikalarla çevrenizdeki doğal olan Kürt coğrafyasını ya da hinterlandını, ittifak yapmak yerine, tarihsel dayanışma, konuşma, sorunları çözme yerine işte, ABD emperyalizmine, rejime, İran Pers İmparatorluğu'nun kucağına atıyorsunuz ve bunun farkında değilsiniz ya da bilerek yapıyorsunuz ya da Kürt düşmanlığı sizin açınızdan Amerika'dan daha tehlikeli, Şia imparatorluğundan daha tehlikeli ya da ne bileyim, rejimden daha tehlikeli görünüyor.

Değerli milletvekilleri, bu, çözüm değil; bu, olsa olsa, az önce de ifade ettiğim gibi tarihsel kopuşu getirir. Bu Parlamentonun görevi bunu görmektir. Yoksa, medya üzerinden işte, iktidarı devam ettirmek adına, Rus İmparatorluğu'nun ihtiyaçları doğrultusunda ya da onların Türkiye'yi kullanma adına, Türkiye'yi NATO'dan koparma adına birtakım tavizlere kanıp kendi ülkemizi, kendi coğrafyamızı... Orta Doğu'nun bataklığına girmenin, yeni düşmanlıklar yaratmanın bu ülkeye, Türkiye halklarına zarardan başka, savaştan başka, acıdan başka getireceği bir şey yok. Defalardır bu kürsüden ifade ediyoruz, anlatmaya çalışıyoruz ama algılar öyle bir oluşmuş ki bizim her konuşmamız, her anlatımımız aykırı, her ifade ettiğimiz şey yanlış; tek doğru var, o da AKP'nin tekçi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Tamamlayayım Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayın, buyurun.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Şartlandıkları tek bir şey var: "Biz biliyoruz, doğrusu bizimdir." Bakın, Rusya Dışişleri Bakanlığının 2 yetkilisi geçen gün açıkça ifade ettiler, ne dediler: "Tayyip Erdoğan'ın iktidarda kalmak gibi bir derdi var ve bu nedenle bize ihtiyacı var. Bizim de Türkiye'yi Batı'dan koparmak, Türkiye'yi yanımıza çekmek gibi bir derdimiz var. Bu nedenle biz Tayyip Erdoğan'ı korumaya devam edeceğiz." Rusya'nın tek mantığı bu, tek mantalitesi bu. Batı'yla olan elli yıllık, yetmiş yıllık ittifakı, dostluğu bozup "Kullanabildiğim ölçüde Türkiye'yi kullanayım, Türkiye üzerinden mümkün mertebe yerleşmeye çalışayım." Gerisinde Türkler ile Kürtler düşman olmuş, Amerika ile Türkiye'nin ilişkileri dağılmış, İran gelip bütün Irak'ı ele geçirmiş, ta Afrin'e kadar Persler bir egemenlik inşa etmiş, Rusya'nın çok da umrunda değil diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.