| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 22.02.2018 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halk arasında yardımcı doçent kanun teklifi olarak da bilinen 519 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, dün de vurgusunu yaptım; söz konusu kanun teklifini, Sayın Cumhurbaşkanının bu yardımcı doçentlikle ilgili itirazları sonucunda, talebi üzerine -daha hafif olması anlamında "talebi üzerine" diyorum- bir anda YÖK Başkanı, bütün YÖK, Üniversitelerarası Kurul, rektörler, huzurunuzda bütün milletvekili arkadaşlarımız, önce ilgili bakanlıklar harıl harıl çalışarak hazırlayıp Meclisimizin gündemine, huzurumuza sundu ve bizler de bunu konuşuyoruz, tartışıyoruz. Teklifle gelen madde yardımcı doçentliğin varlığını ortadan kaldırmıyor, adını değiştiriyor. İçerik değil, şeklî; belki ufak tefek atamayla ilgili... Olumlu değil, hatta tam tersine olumsuz sonuçlar yaratacak maddeler manzumesi olarak bir torba yasa şeklinde huzurumuza geliyor, biz de tartışıyoruz.
Evet, iktidar partisinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekillerinin oylarıyla, her zaman olduğu gibi, yine geçecek. Bu konuyu dün değişik boyutlarıyla ifade ettim ama bir başka konuya da ben dikkatinizi çekmek istiyorum. Biliyorsunuz, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'deki taşeron işçilerle ilgili sözde "Kadroya geçiriyoruz." gibi bir düzenleme aslında kadroya geçirme değil, tam tersine şeklî bir düzenleme ve hatta iyi bir etki yaratmadı, sonuç itibarıyla ne yazık ki bir sürü mağduriyeti ortaya çıkardı, üzülerek söylüyorum. Örneğin, daha geçtiğimiz günlerde, İzmir'de "Kadroya geçeceğim." heyecanını taşıyan 2.500 işçi bir anda kendisini sokakta buldu. Emekli, daha önce emekli olup çalışan, emekliliğe hak kazanmış olan, hatta yaş itibarıyla henüz yaşını doldurmadığı hâlde emekliliği hak eden ve hükümlü statüsünde olanların tamamı yeni durumda şirkete maalesef alınamadı. Ortaya çıkan büyük bir mağduriyet var, bu insanlar açlığa terk edilmiş durumda.
Değerli arkadaşlar, önceki düzenleme taşerondu. Taşerona karşıydık çünkü emeğin sömürüsü diyoruz taşerona, çünkü hakkın gasbedilmesi diyoruz, işçiyi köle gibi çalıştırma düzeni, köleleşme düzeni, köleleştirme düzeni diyoruz. Taşeron değil, çalışanların tamamının eşit statüde, eşit işe eşit ücret bağlamında kamuda çalıştırılması gerektiğini söylüyoruz.
Sonuç değişti mi? Kamuda 657 sayılı Kanun'a tabi memur statüsü yine var; sözleşmeli personel, sözleşmeli memur statüsü yine var; kadrolu işçi yine var, "belediye şirketi" dediğimiz kamu kaynaklı şirketlerde çalışan ve belediyelerde -varsa, verilmişse kendilerine- grevli, toplu iş sözleşmeli sendikal hakları olan işçi statüsünde olanlar yine var. Daha önce özel sektörde, taşeron işi yapan diğer şirketlerde belediyeye hizmet alımı sözleşmeleriyle hizmet veren işçiler şimdi belediyenin şirketine aktarılıyor; değişen hiçbir şey yok, hatta statüleri bile korunarak, ücret iyileştirmesi söz konusu olmadan, çalışma koşulları iyileştirilmesi söz konusu olmadan, hatta ve hatta ücretlerinde bir artış da önlenerek yeni durumda alınıyor.
Ama diğer yandan hükümlülerin, hükümlü statüsünde olanların 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30'uncu maddesine göre, özel sektörde ve kamuda belirli oranlarda -ki kamuda yüzde 3 oranında engelli, yüzde 2 oranında hükümlü- çalıştırılma zorunluluğu varken bunu bile yok sayarak hükümlü statüsünde olanların bu belediye şirketlerine geçişi ne yazık ki söz konusu olamıyor. Sadece İzmir'de 2.500'ün üzerinde bu statüdeki işçi şu anda bütün aileleriyle sokakta, aç, perişan hâlde. Türkiye geneline yaygınlaştırdığımızda 150 bin, 180 bine varıyor.
Sayın Bakan, sizden ricam, bunlara bir çözüm getirmeniz, bu çözümü getirmeniz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.