GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:63
Tarih:22.02.2018

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 519 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerine söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de son yıllarda üniversite ve üniversite eğitimine ilişkin politikaların geldiği en önemli nokta, eğitimin toplumsal hareketlilik, toplumsal adalet, barış ve eşitlik gibi temel özelliklerinin ikinci plana itilmesi ve üniversitelerin giderek piyasanın taleplerine uygun bireyler yetiştiren kurumlar hâline gelmesidir. Artık bilimsel araştırmada itici güç olarak "merak" demode bir kavram hâline dönüşmüştür, bunun yerine araştırmalar piyasa ve sermaye gruplarının hizmetinde gerçekleştirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, son dönemde bilim emekçisi olmanın giderek daha zorlu bir uğraş hâline gelmesi gerçekliği söz konusudur. Bilim insanlarının yaşam ve çalışma koşullarına ilişkin yapılan araştırmaların bulguları, iş güvencesizliğinin, işten atılmaların, özlük hakları konusundaki eşitsizliklerin ve geçim kaygısının tetiklediği ekonomik sorunların bilim emekçileri üzerinde büyük bir baskı yarattığı yönündedir.

Değerli milletvekilleri, 2006'dan sonra, her ile bir üniversite politikasının yarattığı bir kısır döngü söz konusudur. Öyle ki her açılan yeni üniversite öğrenci sayısını da hızlı artırmakta ve yetişmiş akademisyen ihtiyacı da sürekli büyümektedir. YÖK'ün 2016 verilerine göre, son on dört yılda akademisyen sayısı yüzde 100'den fazla artmıştır. Ancak kendi içimizdeki bu rakamlara bakıp kendimizle övünmeyi bir kenara bırakarak dünyanın geri kalanında ne olup bittiğine bakmamız gerekir. Örneğin, ABD'de her yıl 61 bin, Rusya'da 27 bin, Almanya'da 25 bin, Japonya ve İngiltere'de ise 17 bin doktora öğrencisi mezun olurken Türkiye'de bu rakam sadece 4.500'dür ve asıl ihtiyacı karşılayabilmesi için bu rakamın en az 3 katına çıkarılması gerekmektedir.

Ülkelerin nüfusuna göre doktora yapmış insan sayısına bakıldığında ise durumun vahameti daha da iyi anlaşılmaktadır. Çin'de her bin kişi başına 2,2; ABD'de 1,5; Avrupa Birliğinde 1,5 doktora mezunu düşerken Türkiye'de bu oran ne yazık ki sadece 0,4'tür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir akademisyen öyle hemen, kolayca yetişmiyor; dört yıl lisans, iki yıl yüksek lisans ve dört yıl doktora öğrenimiyle en az on yıl gerekiyor. Özgün bir doktora tezini ortaya koyabilme sürecinin zorluğu, bu süreyi on iki-on üç yıla çıkarabilmektedir. Bu rakamların üstüne, doçent olmak için gereken ders verme deneyimi, çalışma ve yayın için en az üç dört yıl ve profesör olmak için de bir beş yıl daha eklemek gerekmektedir. Dikkatinizi çekerim, en az yirmi yıllık zorlu ve bir o kadar da zahmetli bir sürecin sonucunda fikirleri ve verdiği dersleri olgunlaşmış, ulusal ve uluslararası yayınlar yapmış, yüksek lisans, doktora tezleri yönetmiş ve jürilerde bulunmuş nitelikli bir akademisyen ancak yetişmiş olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, darbe girişiminin hemen ardından, üniversitelerden 4.225 akademisyen hızla görevlerinden uzaklaştırılmıştır. 15 vakıf üniversitesi kapatılarak bu kurumlarda çalışan 2.808 öğretim elemanı bir gecede işsiz kalmıştır. Hükûmet YÖK'ü kaldıracağına YÖK'ü daha da kurumsallaştırmıştır. Merkezî otoritenin etkin olduğu, üniversite özerkliğinin olmadığı bir yerde özgürlükler gelişebilir mi? Tarih, akademik özgürlük ve üniversite özerkliğinin ihlal edilmesinin her zaman entelektüel gerileme dolayısıyla sosyal ve ekonomik bir duraklamayla sonuçlandığını bizlere göstermektedir.

Ülkemizdeki bu kaygı verici gidişatın tersine çevrilmesi ve evrensel standartlarda bilim özgürlüğünün üniversitelerimizde tesisi için gerekli adımları bir an evvel, vakit kaybetmeksizin atmanın ve herkesin soluk alabileceği gerçek bir üniversiteyi yaratmanın siyasi iktidarın hepimize borcu olduğunu bir kez daha belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.