GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:21.02.2018

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 519 sıra sayılı, kısaca yardımcı doçentlik kadrosunun kaldırılmasına dair diye bilinen kanun teklifinin 4'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, maalesef üzülerek söylüyorum ki şu anda huzurunuzda bir konuşma yapıyorum ama karşımda memleket savaş hâlinde, terör belası sadece sınır içi değil, sınır ötesini aşmış; siyasetin kin, nefret, öfke dili, toplumu ayrıştıran, ötekileştiren dili cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş boyutlarda; ekonomi, işsizlik, yoksulluk sorunlar yumağı ve bizim, üreterek ve sürdürülebilir değil, betonlaşarak geçici bir büyümeyle kendimizi kandırdığımız bu dönemde ihtiyacımız olan, kalıcı istihdam yaratan, katma değeri yüksek, yenilikçi, ileri teknolojik ürünleri -kiloda hafif, pahada ağır olan- üreten bir ekonomiye ihtiyacımız ortadayken, kalkmışız "Üniversitelerde yardımcı doçent kadrosu olmasaymış iyi olur."muş, "Şu yardımcı doçentlik olayı nedir ya?" diye koca koca rektörlerin huzurunda, ahbaplarıyla, yakınlarıyla yapılan görüşmelerde bunun ne kadar önemsiz, ne kadar gereksiz bir şey olduğunu duyunca "Şunu bir kaldırın artık." talimatıyla şu Mecliste, şu yüce Mecliste bu kadar yoğun gündemin yanında biz bunları konuşuyoruz.

Bakın, ne demişti Sayın Erdoğan? "Allah aşkına, şu yardımcı doçentlik olayı nedir ya? Bunu gözden geçirin. Dünyanın kaç yerinde var, bunu da söyleyin, pek görmüyorum. Bunu, birileri birilerini oyalamak için yapmış. Bizim hocalara ihtiyacımız var. Bu yardımcı doçentler hoca değil, bunlar milleti oyalamak için ortaya çıkartılmış. Artık doktoradan sonra yardımcı doçentlik olmayacak." ifadesi yine kendisine ait. "Bunun bir aldatmaca olduğunu da bilirim. Yardımcı doçentliğin sadece siyasi bir karar olduğunu... Bu ara unvanı aradan kaldırıp doktoradan direkt doçentliğe geçilmesini temin edeceğiz." gibi laflar, sözler asılsız, hiçbir doğru dayanağı olmayan sözler.

Bir kere, yardımcı doçent olanlar doktoradan sonra olur ama doçentlikten önce yardımcı doçent olma gereği zaten yoktu, doktoradan doçentliğe direkt sınavla geçebiliyordunuz, eserleriniz ve arkasından sözlü sınav. Dolayısıyla şu söylenen sözler... Dünya literatürüne baktığınızda, dünya üniversitelerine baktığınızda profesörlük, doçentlik ve asistanlık arasında bir ara kadro olarak kimi yerde "assistant professor" kimi yerde farklı isimlerde kendini gösteren bir ara kadro.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bize getirilen söz konusu değişiklik, bir kere sadece adına doktora, öğretim üyesi diyerek isim değişikliğinden öte, birtakım kadro değişikliğinden ya da kadroya alımlarda hatta tam tersine kadroların siyasallaşmasından ve rektöre ve dekana biat kültürünü öne çıkaracak bir kadrolaşmanın önünü açacak bir düzenlemeden öte hiçbir şey değil.

Bakın değerli arkadaşlar, üniversitelerde biz bunları mı konuşacağız? Bunlar mı üniversitelerin, akademinin, AR-GE'nin, Türkiye'de az önce bahsettiğim ileri teknolojik düzeyde üretimin, katma değeri yüksek üretimin esas sorunu, çözüm hususları?

Bakın değerli arkadaşlar, bu elimdeki OECD raporu. AR-GE 2016'da 0,94, Türkiye 33'üncü sırada OECD üyesi ülkeler arasında ve OECD ortalamasının üçte 1'ini biz gayrisafi millî hasıladan AR-GE'ye aktarıyoruz, üçte 1'i oranında bir oran olarak.

Yine Türkiye üniversitelerinin geldiği durum, yine OECD üyesi ülkeler, Türkiye 29'uncu sırada patent sayısı itibarıyla ve -evet, dikkatli dinleyiniz- OECD üyesi ülkelerde üretilen bin patentin birisi sadece Türkiye'den çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, bir dakika ek süre veriyorum.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Üniversitelerin geldiği durum bu, AR-GE'ye yapılan harcamalar ortada, Türkiye üniversiteleri bir çöküşün içerisinde, atanan rektörler üzerinden bir biat kültürü hepimizin malumu ve atanan rektörler üzerinden artık umudunu yitirmiş, bilimsel özerklikten vazgeçmiş, artık araştırma geliştirme, proje üretmekten bile imtina eden, üzerine ölü toprağı serpilmiş üniversiteleri yardımcı doçent kadrosunu kaldırarak falan da değil, adını değiştirerek -böyle bir palyatif, geçici- yukarıdakinin dilekleri, arzuları, istekleri yerine gelsin diye bu yüce Meclis bunları konuşuyor.

Değerli arkadaşlar, son sözüm, yazıktır diyorum, günahtır diyorum. Bu ülkeye yazıktır, üniversitelere yazıktır, Türkiye'nin geleceğine yazıktır. Kendimizi kandırmayalım diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)