| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 21.02.2018 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşan arkadaşlarım, gerek bölüm üzerine gerek geneli üzerine, aslında yeterince ifade ettiler. Kavramlarının uluslararası literatürde de karşılığı olmayan, aslında kısaca bir kadrolaşma yasasını konuşuyoruz. O yüzden, ben bugün size biraz dostlarımdan söz etmek istiyorum, farklı bir konuda konuşmak istiyorum. Ama bu dostların yaşlıca olanlarından, yani yaşıtlarımdan söz etmek istiyorum. Gençlerin yaşadıkları ne kadar içimi yaksa da onları bu seferlik bir kenara koymak istiyorum.
"Bizim kuşak kadar gerçekten bedel ödeyen bir başka kuşak var mıdır?" diye sormak istiyorum. Siz bazen hâlâ mağdurmuş gibi konuşuyorsunuz ya, inanın insanın artık buna isyan edesi geliyor.
Şimdi, Celalettin Can; Türkiye'nin 12 Eylülden sonra cezaevinde en uzun yatan insanlarından biri, on dokuz yıl cezaevinde yattı Celalettin. Ve Şamil Altan, Onur Hamzaoğlu, daha niceleri... Cezaevinden çıktığında, yıllar önce Celalettin'le yaptığım söyleşide 78'lileri şöyle anlatıyordu: "70'li yıllarda, daha doğrusu 73-74 ile 80'li yıllar arasında 18-20 yaşlarında olan bir kuşak olarak 68'lilerin, Mahir Çayanların, Deniz Gezmişlerin, dünya çapında ise Che Guevara'nın etkisi altında kalan, bağımsızlıkçı, yurtsever, antiemperyalist, antifaşist, ülkeyi ve ahaliyi seven, hatta kendisinden daha fazla seven, hayatın her alanından bir gençlik grubu diyebiliriz." Böyle tanımlamıştı 78'lileri.
Şimdi, ben sormak istiyorum: Gerçekten bu insanlar tıpkı benim gibi, ben yaşlarda ve aslında çoktan emekli olup gezilere gidecek, işte, kahvede tavla oynayacak, kitaplar okuyacak -hani, dizi de pek kalmadı ama- dizi izleyecek ve kestane pişirip yiyecek insanlar. Peki, biz deli miyiz, yani zorumuz ne gerçekten, neyle uğraşıyoruz? Hani, bunları yapmak dururken neden kalkıyoruz, bir Celalettin Can oluyoruz, 78'liler girişimini kuruyoruz? Sadece kendimiz için değil, o dönemde mağdur olan herkes için, memnu hakların iadesi için uğraşıyoruz. Ve bu Mecliste gerçekten çok uzun zaman tartışılıyor, üç saat süren tartışmaların sonunda belki son yirmi yılın, daha da fazla herhâlde, en büyük oy çoğunluğuyla bu kabul ediliyor ve memnu haklar iade ediliyor. Ondan sonra, kalkıyor devlet ona diyor ki "Akil insan olur musun?" Ve şimdi de, Celalettin hep aynı Celalettin ama devlet de hep aynı devlet olduğu için, savaş karşıtı olduğu için dün Celalettin'i tekrar içeri atıyorlar.
Sonra bir başka dost Onur Hamzaoğlu oluyoruz ve "Dilovası'nda anne sütüne bile zehir karışıyor, halk sağlığı ciddi tehdit altında" diyoruz; kızıyorlar, için için biriktiriyorlar, bu hafızayı bir kenarda tutuyorlar. Sonra HDK sözcüsü oluyoruz, barış akademisyeni oluyoruz, akademiden bir KHK'yle atılıyoruz; yetmiyor "Savaş halk sağlığına zararlıdır." diyoruz ve bizi içeri atıyorlar.
Şamil Altan oluyoruz, sosyalist oluyoruz. Cizre'si, Şırnak'ı tarumar olurken "Acaba ben bu işin ucundan bir tutsam bu ülkenin normalleşmesine katkım olur mu?" diyoruz, Barış Bloku'nu kuruyoruz, onun üyesi oluyoruz ama oluyor, yetmiyor yine içeri alıyorlar. Kalkıyoruz bir Gültan Kışanak oluyoruz; 12 Eylül zindanları, işkenceleri yetmiyor, kalkıp bir de Diyarbakır Belediye Başkanı oluyoruz, ondan sonra yetmiyor, çatışmaları önlemeye girişiyoruz, gelip bir de bu Mecliste Darbe Komisyonuna ifade veriyoruz, verdiğimiz akşam alıyorlar, hapse atıyorlar.
Sonra benim gibi bir Filiz oluyoruz; kalkıyoruz 17 yaşımızda, ne o, bildiri dağıttık diye 12 Eylül öncesinde cezaevleriyle tanışıyoruz. Ondan sonra, kalkıyoruz "Feminizm, feminizm" diye tutturuyoruz. "Bu ülkede kadın hakları olmadan, kadınlar özgürleşmeden asla olmaz. Erkek şiddetine başkaldırıyoruz" diyoruz, bir de yetmezmiş gibi HDP vekili oluyoruz. Gerçekten hepimizin saçları ak arkadaşlar, bembeyaz ama içimiz de ak, alnımız da ak, bunu söylemek isterim. Biz tavla oynamayı bilmiyor muyuz zannediyorsunuz, tatil yapmayı, başka bir hayat yaşamayı bilmiyor muyuz zannediyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, kısa bir süre istiyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, bir dakika.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, bütün bunları biliyoruz, biliyoruz ama ağırımıza gidiyor, içimiz açıyor ve o yüzden de biz hakikaten bu ülkenin demokratikleşmesi için yıllardır mücadele ediyoruz. Ve bu arada "yargı margı" demeyin bize demek istiyorum. Arkadaşlarımızı siyaseten serbest bırakın. Biz yaşamı böyle gördük, böyle sevdik. Hani "tarzım bu" "sitilim bu" diyorlar ya, bizim de tarzımız bu, umutsuz vakayız yani. Ak saçlılara, 78'lilere dokunmayın artık.
Bugün çok saygı duyduğum birisiyle ilgili bir haber daha öğrendim, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Mazlum-Der eski Başkanı. Bugün Ömer Faruk Gergerlioğlu'na iki buçuk yıl hapis cezası verildi. Ne mi yaptı Gergerlioğlu? "Ölünce farkımız kalmıyor birbirimizden, çocuklarımızın tabutu yan yana duracağına dirileri yan yana dursun; eşitçe, kardeşçe ve omuz omuza." yazdı. Onu da saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)