GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü'ne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:21.02.2018

LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü dolayısıyla söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Bengal halkının tarihsel toprakları iki ülke arasında parçalanmıştı. Bengalliler öz topraklarında yabancı görüldüler. Pakistan'da Cinnah iktidarının ilk işi, Bengal dilini asimile etmek için çeşitli oyunlara başvurmak ve kültürel asimilasyon oldu, Bengal dili ve alfabesini yasaklayarak Urducayı zorunlu dil hâline getirdi. Çünkü Cinnah yönetimine göre Bengal dilini talep etmek komünistlerin, yabancıların, hainlerin ve fesatların bir oyunuydu ama Bengal halkının cevabı Bengal dil hareketini korumak oldu. Ana dil için büyük gösteriler düzenlediler. 21 Şubat 1952'de ana dilini talep eden göstericilere ateş açıldı ve onlarca kişi katledildi. Sonraki süreçte Cinnah yönetimi geri adım atmak zorunda kaldı, Bengalce de ikinci resmî dil oldu. Bangladeş'te 21 Şubat Dil Şehitleri Günü olarak kabul edildi. Bu bağlamda, UNESCO da 1999'da kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla 21 Şubatı Dünya Ana Dili Günü olarak kabul etti. Çünkü UNESCO'nun yayımladığı Tehlike Altındaki Dünya Diller Atlası verilerine göre 6 bin dilin yüzde 43'ü tehlike altındaydı.

Yine, Türkiye'de 15 dil şu an yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Aynı atlasta Kapadokya Yunancası, Ubıhça ve Mlahson da ölü diller arasında gösterilmektedir. Oysa Anadolu, Mezopotamya ve Trakya coğrafyaları geçmişten günümüze sayısız dile beşiklik etmiştir. Bu dillerin her biri, bu topraklara tarihsel bir miras olarak büyük zenginlik kattı. Tek dile dayalı ulus devlet anlayışına geçildiği günden bu yana -bu diller bir arada özgürce konuşularak geleceğe taşınmışken- bu dillerin birçoğu kendi kaderine terk edilmiş bulunmakta. Fakat tek dil fikriyatıyla bu coğrafyanın kadim dilleri bir zenginlik olarak değil, bir tehdit olarak görüldüğü için dilkırım politikalarına maruz bırakıldı. Dolayısıyla Türkçe dışındaki diller anayasal olarak tanınmadı, güvence altına alınmadı ve kamusal alanda kullanımı devlet politikası olarak desteklenmedi ve yasaklandı.

Değerli milletvekilleri, "Dillerin Katli-Bir Dilin Ölümü Bir Milletin Ölümüdür" kitabının yazarı David Crystal "Dillerin ölümünü neden umursamalıyız?" sorusuna şöyle cevap verir: "Çünkü çeşitliliğe muhtacız; dil, kimliği ifade eder; diller, tarihin ambarıdır; diller, insanlığın toplam bilgisinin bir parçasıdır; diller, başlı başına ilgi kaynağıdır." O hâlde, kendi ana dilleri söz konusu olduğunda "Dilini kaybeden dinini kaybeder." diyenler ana dilimizi, Kürtçeyi neden yasaklıyorlar? Dünyanın öbür ucundaki yurttaşları için ana dilde eğitim talep edenler hangi hakla Kürtleri ana dillerini talep ettikleri için bölücü ilan edebiliyorlar? Bu tavrı bencil, ırkçı ve çifte standart olarak görüyor, şiddetle reddediyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Çok büyük düzenlemeler yaptık.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Bugün, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Uluslararası Sözleşme başta olmak üzere birçok uluslararası metinde ana dil ve ana dilde eğitim hakkı güvence altına alınmıştır. Türkiye'ye düşen görev, dil haklarına ilişkin modellere yönelik çekinceleri kaldırmasıdır. Bugün idari anlamda çokça atıfta bulunduğumuz Fransa'da ve birçok ülkede ana dil anayasal güvence altına alınmıştır. Türkiye, UNESCO'nun 2003 yılında Paris'te kabul ettiği ve Türkiye'nin 2006 yılında taraf olduğu Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi'nin bile gereğini yapmıyor. Oysa bu sözleşmede ana dile ayrı bir önem atfedilmiştir. Dolayısıyla Türkiye'de de UNESCO'nun Ana Dilleri Koruma Programı'nın yürürlüğe konulması gerekmektedir. Aynı şekilde, dillerin saygınlığını artırmak, azami derecede gelişmelerini sağlamak ve dilsel düzensizlikleri ortadan kaldırmak amacıyla, Birleşmiş Milletler tarafından, Katalonya'nın başkenti Barcelona'da 1996 yılında ilan edilen Dil Hakları Evrensel Bildirgesi'nin önemli bir çalışma olduğunu hatırlatmak istiyor, Nelson Mandela, Noam Chomsky, Dalai Lama ve Yaser Arafat gibi isimlerin de destek verdiği bu bildirgeyi Türkiye de derhâl imzalamalı ve yürürlüğe koymalıdır.

Her dil bir insansa ana dil bir evrendir diyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)