| Konu: | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 15.02.2018 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 23'üncü maddesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, "yatırım ortamının iyileştirilmesi", çok güzel bir kavram, çok anlamlı bir kavram. Ülkemizin de en çok ihtiyaç duyduğu şey bu değil mi? Üretim. Üreterek büyüyen bir ülke olma özlemi; hatta katma değeri yüksek, getirisi yüksek üretime ve istihdam yaratan üretime yönelik bir gelişme, bir kalkınma. Öyle geçici, öyle bugünü kurtaran veya istihdam yaratan değil ama birilerinin cebinin daha da çok dolmasına yönelik bir yatırım değil.
Değerli arkadaşlar, söz konusu kanun tasarısının bütünü üzerinde şunu söyleyebilirim ki bürokratik süreçlerin rasyonel hâle getirilerek gerek zaman ve gerek maliyet anlamında iyileştirme sağlanması aslında iyi bir şey ama bunun yasa değişikliği değil, o bürokratik süreçlerin iyileştirilmesi adına daha doğru bir karar olacağını özellikle belirtmek istiyorum.
Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu diye bir kurul var. Şimdi, bu neoliberal ekonomi politikalarının Türkiye'yi içine soktuğu rekabetçi anlayış ve yatırımcıyı, özellikle özel sektör girişimlerini, yabancı yatırımcıları kendi topraklarınıza, kendi vatanınıza davet etme, cezbetme anlayışı ve buna yönelik yapılan çabalar bir kere üzerinde özellikle durmamız gereken ve dikkatle durmamız gereken konular. Bu Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kuruluna baktığımızda bu politikaların gereği olan bir kurul oluşturulmuş. Bu politikaların gereği olan, hep dile pelesenk ettiğiniz, özellikle siyasal iktidarın bu yönetişim modeli, yönetişim yani bir yanda hükûmet, devlet, devleti temsil eden, yöneten hükûmet, diğer yanda özel sektör ve üçgenin bir diğer ucunda da halk ve kamu veya diğer ifadeyle halkın temsilcileri olan STK'ler. Oysa bu kurula baktığınızda STK diye bir yapıyı görmüyorsunuz. Özel sektör ve Hükûmet el ele, kol kola yatırım ortamını iyileştiriyor.
Peki, değerli arkadaşlar, eğer ekonomik kaygılar ekolojik kaygıların önüne geçerse bu ülkede ne üretim yapacak toprak kalır ne tarihî ve doğal kaynaklarımız kalır ne kültürel değerlerimiz kalır, hepsi yok olur gider. Ne adında? "Kamu yararı" adında ki hukukta ben hâlen daha bir metin görmedim ki kamu yararı şudur densin. Dolayısıyla topraklarımızın, tarım alanlarımızın, sularımızın, havamızın kirletilmesinin önünü açan bir süreç. Hep "sürdürülebilirlik" diyoruz. "Sürdürülebilirlik" tanımı, kavramı, aslında günü kurtaran ve geleceği yok eden bir kavram değil. Geleceği bugünden daha iyi koşullar altında gelecek nesillere teslim ettiğimiz bir kavramdır sürdürülebilirlik.
Şimdi değerli arkadaşlar, burada özellikle üzerinde durmak istediğim bir genelge var. Uluslararası normlarda anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, bunlar bu silsileyle kendilerini gösterir. Genelgeler ise baktığımızda aslında bu tüzük ve yönetmeliklerin içeriklerinde, yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında yol gösterici, aydınlatıcı, dikkat çekici amaçlı metinlerdir. Bir yasal metin değildir genelge. Buradan 2009 yılında yayınlanmış olan -ki o dönem daha bakanlık bile Çevre ve Orman Bakanlığıydı, adı bile eski hâlde- hâlen uygulanan bir genelgeye dikkatinizi çekmek istiyorum, 2009/7 sayılı Genelge. Yatırımcının yapmak istediği yatırımın eğer hakkında ÇED olumlu kararı alınmışsa ve buna itiraz edenlerin mahkemelerden aldıkları iptal veya yürütmeyi durdurma kararları varsa, bu genelgeyle hukuk normlarını bir kenara bırakarak, genelge marifetiyle mahkeme kararlarını yok sayan -ki anayasal bir zorunluluktur o kararları Hükûmetin, devletin, kurumların kabul etmesi ve uygulaması- bir anlayışla, arkadan dolanarak, yeniden inceleme değerlendirme kurullarının oluşturulup ÇED'i, mahkemenin iptal ettiği ÇED'i aynı koşullarla yeniden verme çabası. İşte bu sayede çevre talan ediliyor, bu sayede doğal kaynaklar yok ediliyor. En basit...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika ...
BAŞKAN - Tamamlayın. Peki, Sayın Sındır.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Çok basit bir örnek vermek istiyorum. Çok örneği var. Az önce 3'üncü havalimanıyla ilgili yer konusunda yapılan itirazlara ve mahkeme kararına rağmen aynı genelgeyle arkadan dolandı.
İzmir Efemçukuru, İzmir'in tepesi, yanı Çamlı Barajı. Buradaki altın madeni kapasite artırmak istiyor, itiraz ediliyor; halk, STK'ler, kamuyu temsil eden halk itiraz ediyor ama mahkeme kararına rağmen, yürütmeyi durdurma ve iptal kararına rağmen, arkadan dolanarak ÇED olumlu raporu yeniden veriliyor mahkemeyi yok sayan.
Bu hükümleri eğer biz bu genelgeyle, kanunları yok sayan bir anlayışla yatırımı iyileştireceksek bu ülkede yarın ekin ekecek toprak bulamayız, yiyecek gıda bulamayız, gelecek nesillerimize sürdürülebilir bir gelecek sunamayız diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)