GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:60
Tarih:15.02.2018

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Tasarının ikinci bölümünde, KOBİ'lerin sahip oldukları her türlü taşınır ve hakkın rehinine imkân sağlanmakta, rehin edilen taşınır varlık kapsamına herhangi bir işleme gerek kalmaksızın faiz, sigorta gibi hukuki getiriler ile taşınır varlığın doğal ürünü veya ikamesi olan yeni taşınır varlığın sicile otomatik olarak kaydolması hususu açık bir şekilde düzenlenmektedir. Her tacirin kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı ticaret sicili müdürü veya yardımcısı huzurunda yazılı beyanda bulunmak suretiyle vermesi, anonim ve limitet şirketler tarafından fiziki ortamda tutulacak defterlerin kuruluştaki açılış onaylarının yalnızca ticaret sicili müdürlüklerince yerine getirilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, şirketlerde organ temsilcisi, bağımsız temsilci ve kurumsal temsilciye ilişkin uygulamada yaşanan problemlerin önüne geçilmesi amacıyla Türk Ticaret Kanunu'nun 428, 430 ve 431'inci maddeleri yürürlükten kaldırılmaktadır.

Tasarı yatırım ortamının iyileştirilmesi adıyla ve iddiasıyla hazırlanmıştır ancak bu kanun tasarısıyla yapılan düzenlemeler olumlu olmakla birlikte, yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda çok yetersiz görülmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yatırım ortamının iyileştirilmesine, iş ortamının ıslah edilmesine, ülkemizin yatırımcı dostu hâline getirilmesine, işlem sürelerinin ve maliyetlerin azaltılmasına yönelik çabaları desteklemekteyiz. Partimizin seçim beyannamesinde bu konulara yönelik detaylı politikalar yer almaktadır.

KOBİ'lerin Türkiye ekonomisi üzerindeki yeri tartışılmaz bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır ancak KOBİ'lerin yaşadıkları sorunlar kendilerinin baş edebilecekleri ölçeğin oldukça üzerindedir. KOBİ'lerin gerek finansman gerekse borç sıkıntısı had safhadadır. BDDK verilerine göre KOBİ kredileri her geçen yıl yüksek oranda artarak 2017 yılı itibarıyla 513 milyar liraya ulaşmıştır. KOBİ'lerin takibe düşen kredi borçları da hızla artmakta olup 25 milyar liraya varmıştır. 2017 yılında KOBİ kredileri yüzde 22, takipteki kredi tutarı ise yüzde 17 oranında artmıştır. KOBİ'lerin takipteki kredi oranı toplam takipteki kredi oranının üzerindedir.

Esnafımız ve KOBİ'ler borç ve yüksek faiz sarmalından kurtarılmalıdır. Piyasanın canlanması, KOBİ'lerin ve esnafın rekabet gücünün artırılması amacıyla geniş kapsamlı bir program açıklanmalı, bölgesel, sektörel ve millî yenilik strateji ve politikaları ivedilikle uygulamaya konulmalıdır. KOBİ'ler ve esnafın vergi ve prim oranlarında indirim yapılmalıdır. Elektrik, su ve doğal gazda esnafımıza indirimli özel tarifeler getirilmelidir.

KOBİ'lerin katma değeri yüksek mal ve hizmet üretmeleri desteklenmeli, AR-GE yatırımı yapmaları ve araştırmacı istihdam etmeleri özendirilmeli, markalaşmaları, kurumsallaşmaları ve yenilikçi iş modelleri geliştirmeleri sağlanmalıdır. KOBİ'lerin her kademedeki insan gücü kapasitesi artırılmalı, nitelikli insan gücüne dönük eğitim-sanayi iş birliği politikaları desteklenmeli, çıraklık ve kalfalık destekleri etkin bir şekilde hayata geçirilmelidir.

Uygulamada çıraklık ve staj çalışmaları emeklilik hizmeti yönünden sayılmamakta, boşa gitmektedir. Çırak ve stajyer olarak çalışanların ellerine sigorta kartı ve sigorta numarası verilerek "Sigortalısın." denilmekle birlikte çalıştıkları süreler emeklilikte hiç sayılmamakta, borçlanma imkânı da verilmemektedir. Mesleki eğitimin ve çıraklık eğitiminin özendirilmesine de katkıda bulunmak amacıyla çıraklık veya staj süreleri hizmete sayılmalı, geçmiş süreler için borçlanma hakkı verilmeli ve emeklilik için sigortalılık başlangıç tarihi olarak dikkate alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ekonomiyi büyütebilmek için yatırıma, yatırım için de kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye'de birçok sektörde kapasite kullanım oranı yüzde 80'leri aşmış olup bu durum yeni yatırım ihtiyacı olduğunu ortaya koymaktadır. Ekonomik büyümenin birinci kaynağı sabit sermaye yatırımları, ikinci kaynağıysa ülke genelinde verimliliğin artırılmasıdır. Daha fazla üretim, daha fazla ihracat, daha fazla istihdam ve daha fazla gelir için daha fazla yatırıma ihtiyaç vardır ve bunun yolu öncelikle yurt içi tasarrufları artırmaktan geçmektedir. İkinci olarak da hem kendi kaynaklarımızı hem de yurt dışından kullandığımız kaynakları verimli, üretken alanlarda kullanmaktır. Burada kamu otoritesinin ülkedeki kaynak tahsisini doğru yönlendirmesi büyük öneme sahiptir.

Bir ülkenin kendi kaynakları yetersizse dış kaynak kullanabilmesi son derece önemlidir. Bir o kadar daha önemli olan da bu dış kaynağın nerede kullanıldığıdır. Bu kaynak eğer üretken alanlarda yatırıma harcanıyorsa verimli kullanılmış demektir. Hem yatırımlarımızın düşük olması hem de kaynakların üretken alanlarda kullanılmaması imalat sanayinin millî gelir içindeki payının azalmasına, üretimin, teknoloji seviyesinin düşmesine, ekonominin ihtiyaç duyduğu malların ithal edilerek cari açığın yükselmesine, sonuç olarak da ülke gelirinin düşmesine neden olmaktadır. Elde edilen kıt ve maliyetli kaynakları inşaata, betona gömen, özelleştirme yaparak ve yabancılara toprak satarak otomobil ve cep telefonu ithal eden bir anlayışla ekonomik bir atılım gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Hem sanayimiz hem de ihracatçımızın ithalata bağımlılığı kaygı verici boyutlara yükselmiştir. Ara malı ithalatı toplam ihracattan fazla duruma gelmiştir, bunu sadece enerji ithalatıyla ya da altın ithalatıyla açıklamak mümkün değildir. Bakınız, 2017 yılında ara malı ithalatı önceki yıldakine göre yüzde 28 oranında artarak 171,5 milyar dolara ulaşmış olup aynı dönemde 157 milyar dolar olan toplam ihracat rakamının çok üzerindedir. Türkiye için sürdürülebilir olmayan bu tablo sanayide ihtiyacımız olan üretim yapısına erişmemiz için büyük bir engel teşkil etmektedir.

2012 yılında uygulamaya konulan teşvik sistemiyle ülkemizin ithalat bağımlılığının azalacağı ve buna bağlı olarak cari açığın aşağı çekileceği söylenmiş, teknolojik dönüşüm sağlayacak yüksek ve orta ileri teknoloji içeren yatırımlara süper destekler sağlandığı ifade edilmiştir. Bu teşvik paketinin en önemli ayaklarından biri stratejik yatırımlar konusuydu, uzay endüstrisi, otomotiv, kimya, makinayla ilgili yapılacak büyük yatırımları kapsıyordu. Çok havalı konuşmalar yapıldı ama sonuçta, atılan taş ürkütülen kurbağaya değmedi, beklenen düzeyde yatırım yapan çıkmadı; açıkçası, Hükûmet kendi çaldı kendi oynadı.

Üretim ve ihracatımızın teknoloji seviyesi düşüktür. Türkiye, bilim, teknoloji ve yenilik performansında dünyada hâlâ çok gerilerde bulunmaktadır. Kaynakların daha fazla imalat sanayisine yönlendirilmesi ve AR-GE desteklerinin daha nitelikli hâle getirilmesi gerekmektedir. Teknolojide atılım yapmadan, eğitimin ve iş gücünün kalitesini artırmadan orta gelir tuzağından çıkma imkânımız yoktur.

Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları artarak devam etmektedir. Türkiye, ekonomi alanında hızla reform gündemi oluşturmalı ve bunu uygulamalıdır. Bir an evvel bu ülkede olumsuzlukları giderecek, iş dünyasına güvence verecek adımların atılması gerekmektedir. Ülkemizde yeni bir sanayi politikasına ihtiyaç duyulduğu açıktır. Burada temel amaç piyasa ekonomisi odaklı ve özel sektöre dayanan, rekabetçi ve sürdürülebilir millî bir sanayiyi oluşturmak ve ihracat kapasitesini artırmak olmalıdır. Ülkeler arası rekabette avantajlı duruma geçebilmemiz AR-GE çalışmalarına gereken önemin verilmesine, bilgi ve teknoloji yoğun yüksek katma değerli ürünleri ihraç edebilmemize bağlıdır. Bu da ancak ve ancak iyi bir ekonomik yol haritası kapsamında gerçekleştirilecek yapısal değişiklikler, beşeri sermaye yatırımları ve öngörülebilir bir ekonomik faaliyet alanıyla gerçekleştirilebilecektir.

Tasarının hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)