| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 08.02.2018 |
CHP GRUBU ADINA CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, herhâlde bu uzun çalışma gününün son konuşmacısıyım. Uluslararası bir sözleşme üzerine söz aldım ama samimi duygularımı paylaşacağım. O yüzden sabrınızı ve anlayışınızı talep ediyorum.
Herkesin bildiği ve her fırsatta dile getirdiği gibi, çatısı altında olduğumuz Gazi Meclis, vatan topraklarının büyük bölümü düşman çizmeleriyle çiğneniyorken bile açık ve faaldi. Ne dedelerimiz varmış. Onlarla ne kadar övünsek az; övünüyoruz. Görünüşe göre, dedelerimizin dedeleriyle de övünüyoruz, onların dedeleriyle de çünkü bize övünülecek miraslar bırakmışlar. Hepsine müteşekkiriz, her fırsatta bunu dile getiriyoruz. Bize çok anlamlı ve çok değerli miraslar bıraktılar her biri ama biz tez zamanda onca mirası yere savurduk. Torunlarımız bize "Onca mirası ne yaptınız?" diye sorduğunda verecek cevabımız olmayacak. "Millî Mücadele zamanında dahi açık ve faal olan bir Meclisi, bir darbe teşebbüsünü bahane edip askıya almışlar, mâni olamamışsınız." diye bize sorduklarında onlara verecek cevabımız olmayacak.
Bunu CHP'li bir vekil olarak söylüyorum ama sadece CHP'li vekiller için hayıflanıyor değilim. Burada çok sayıda AKP'li vekil arkadaş da bulunuyor. Onlara kızıyordum, içerliyordum önceleri ama artık kızamıyorum bile, sadece acıyorum. Muhalefeti hiçe sayan, Meclisi çalıştırmayan mevcut iktidar, kendi vekillerini bile dikkate almıyor, onlara bile güvenmiyor. Onlar kendi seçim bölgelerine, memleketlerine gittiklerinde sanki iktidar sahibiymişler gibi itibar görüyorlar ama burada, bu çatı altında hiçbirimizin bir diğerinden farkı yok. Bizim bir mazeretimiz var, muhalefetiz malum ama AKP'li vekillerin bir mazereti de yok, acıklı durumdalar.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Bu kafayla iktidar olamazsınız.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Elbette, sadece AKP'li vekiller değil acıklı durumda olanlar, kırmızı plakalı araçlarıyla sanki bir iş yapıyormuş gibi, bir işe yarıyormuş gibi, Ankara trafiğini altüst eden bakanlar, Sayın Başbakan, onlar daha da acıklı bir hâlde. Kâğıtlar geliyor, imzalanıyor, gidiyor ama kimin, neyi imzalayacağı başka bir yerde belirleniyor. Kâğıtlar bakanlık dışında hazırlanıp uygun yerlere servis ediliyor. Yani sadece Meclis değil çalıştırılmayan, Hükûmet de çalıştırılmıyor, Hükûmet de acıklı hâlde.
Eh, sonuç olarak, memleket topyekûn olarak acıklı hâlde, yolunda giden bir şey yok ama vekiller sanki vekilmiş, Başbakan sanki Başbakanmış, bakanlar da sanki bakanmış gibi yapıyorlar. Hep birlikte de memlekette sanki işler yolundaymış gibi. Madem işler yolunda, neden olağanüstü hâl var? Neden memleketi KHK'lerle yönetiyorsunuz? Memleket ancak olağanüstü hâlle, kanun hükmünde kararnamelerle yönetilebilecek hâldeyse bu kostaklanma hâli neden?
Gençlerin memleket için sıklıkla kullandığı bir cümle var, diyorlar ki: "Aslında vatandaşı olmasan eğlenceli bir ülke." Kimsenin kendilerine bir şey sormadığı, yukarıdan "Şurada parmak kaldıracaksınız, şurada reddedeceksiniz." diye direktifle çalışan arkadaşlar, seçim bölgelerinde, memleketlerinde sanki o memleketin en akıllısıymış gibi, sanki iktidar sahibiymiş gibi muamele görüyorlar. Her birimizin şuradaki hâlini biliyoruz. Oradaki tavırlarınıza bakıp şu çatı altındaki hâlinizi görünce gülmemek, eğlenmemek elde değil. Kontrastın böylesini değme komedi yazarı bile yazamaz. Ama işte kahkahayla gülünecek bu hâl, memlekette iktidar partisinin bir Meclis grubunun olmadığını gösteriyor. İnsanın gülme isteği anında ortadan kalkıyor. Koskoca bakanlık binalarının, koskoca ve şatafatlı makam odalarında oturan bakanlarımızın, kırmızı plakalı araçlarına binerken sergiledikleri heybet, eminim, dosta güven, düşmana dehşet veriyordur. Ama, herhangi birinin kendi fikri olamayacağını, bir yerde hazırlanıp gelmiş KHK'lere riayet etmekten başka hiçbir seçim şansının olmadığını bilince o heybet birden çok gülünç oluyor.
Erdoğan grup toplantısında konuşurken en görünür yerde olmak için birbirlerini yerken zaten o heybetten hiç de eser göremiyoruz. Gülmeye hasret kaldığımız Türkiye'de malum görüntülere bakınca insanın içinden şöyle doyasıya bir kahkaha atmak geliyor. Ama, işte memleketin gülünç olan bakanları... Memleketin bakanları bu kadar gülünç olunca memleketin bu kadar acıklı hâlde olmasında şaşılacak bir şey yok. Gençler haklı, eğer başka bir ülkede olsa bütün bu olanlar, bu kadar çok sayıda bu kadar etkisiz eleman bu kadar önemli insanlarmış gibi salınsa dinlenip dinlenip gülersin. Ama kendi başına en son ne zaman bir karar verdiğini unutmuş olan bu kadar insan, kendini pohpohlayan dostlarının yanında "Her şey benden sorulur." edasıyla çalım satarken gülmeyecek de ne yapacaksınız?
Yukarıdan korku pompalanıyor, herkes korkutuluyor, en çok da siz korkuyorsunuz, size de yazık. Aşağıda, biz fanilerin dünyasında her yerde sadece nefret ve öfke var, sadece nefret ve öfke. Ne çok nefretiniz, ne çok öfkeniz varmış. Sizin yerinize sizin bütün işlerinizi bilabedel, gönüllü olarak üstlenen sevgili patronunuzun ne dinmez öfkesi ne dindirilemez nefreti varmış, insan ona da acıyor.
Polonyalı yazar Kosinski'yi bilirsiniz. Annesi ve babası, o daha bebekken Naziler tarafından alınıp götürülmüş, bir daha da anasını babasını görmemiş. Yıllar sonra ünlü bir yazar olduğunda gazetecinin biri sormuş: "Naziler hakkında ne düşünüyorsun?" "Mutsuz insan olmalılardı." demiş Kosinski, "Mutlu olsalardı bu kadar zulmü niye reva görsünler?"
Sizlere Kosinski'nin Nazilere baktığı gözlerle bakmak lazım. Eğer içinizde zerre kadar merhamet, zerre kadar sevgi, zerre kadar insanlık olsaydı bütün bunları yapamaz, bu olup bitene göz yummazdınız. Eh, içinde zerre kadar merhamet, adalet, sevgi olmamak da zor iş herhâlde.
Aslında söyleyecek çok şey, hazırladığım çok laf vardı ama görüyorum ki sevgili vekillerin sabrı tükendi, ciddi bir uğultu var, dinlemiyorlar, o yüzden ben ne kendimi yorayım ne de sizi yorayım. Herkese iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yüksel.