GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 689 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/835) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:56
Tarih:07.02.2018

CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL'de Hükûmete verilen yetki darbeyle, FETÖ'yle mücadele etme yetkisi. Ancak, OHAL'in ilan edildiği 20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana, OHAL'de verilen yetkinin dışına çıkıldığını görüyoruz.

OHAL sayesinde AKP'nin Meclisi kenara getirip Türkiye'ye keyfî bir yönetim çabası kurma girişimini asla göz ardı edemeyiz. OHAL'de alınan tedbirler güya ilgili tehlikeye karşı koymak amacına yönelik öyle mi? Peki, o zaman Kamu İhale Yasası'ndaki değişiklik, Bankacılık Kanunu'nda yapılan değişiklik, İşsizlik Sigortası Kanunu'nda yapılan değişiklik; Toplu İş Sözleşmesi, Sendikalar Kanunu'nda yapılan değişikliğin OHAL'le ne alakası var? AKP iktidarında çıkarılan OHAL KHK'leriyle Meclis iradesi açıkça ve aleni bir şekilde gasbedilmektedir. Bir yandan Meclis iradesi yok sayılırken bir yandan da haklarında hiçbir hüküm bulunmayan binlerce kamu görevlisi sırf muhalif yurttaşlara gözdağı vermek için görevlerinden ihraç edilmektedir. Bu insanlar görevlerinden ihraç edildiğinde hiç düşünüyor musunuz ne yer, ne içerler? Bir kişiyi ihraç ediyorsunuz, bir aileyi perişan ediyorsunuz. Ama, gerçi AKP Isparta İl Başkanınız bu memurlarla, ihraç edilen memurlarla ilgili "Ne yiyip ne içerler, nasıl geçinirler?" sorusuna "Ağaç kökü yesinler." demişti. Bu ülke bunu da unutmadı.

İhraçlarla ilgili diyorsunuz ki: "Kamudaki FETÖ'cüleri temizleme ihtiyacı doğdu, onun için biz OHAL KHK'leri çıkartıyoruz." Bir zamanlar liyakati yerle yeksan edip kendi elinizle devlet kadrolarına yerleştirdiğiniz FETÖ'cüleri şimdi suçlu suçsuz bakmadan çıkardığınız KHK'lerle ihraç ediyorsunuz. Hani, tabiri caizse, çıkardığınız OHAL KHK'leriyle yaptığınız ihraçlarda sapla samanı karıştırdınız, at izi it izine karıştı. Suçlu suçsuz, gerçekten FETÖ'cü mü değil mi bakmaksızın neredeyse önünüze gelen herkesi, muhalif gördüğünüz herkesi OHAL KHK'leriyle ihraç ediyorsunuz. Bakın, size tarihten bir örnek vereceğim.

Sayın Başkan, lütfen salonun sessizliğini sağlar mısınız.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Salon sessiz ya.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

BURCU KÖKSAL (Devamla) - Lütfen dinleyin. AKP Grubu, dinleyin, size söylüyorum. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisini dinlemediniz, dinlemediğiniz için de hep hata yaptınız. Basiretsizliklerinizi gördük. Onun için, dinleyin Cumhuriyet Halk Partisini. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Lütfen Sayın milletvekilleri, yerlerimize oturur muyuz.

BURCU KÖKSAL (Devamla) - Tarihten bir örnek vereceğim: Kurtuluş Savaşı'mızda millî mücadeleye katılmamış, millî mücadeleye karşı çıkmış kamu görevlilerinin devletten temizlenmesi ihtiyacı doğmuştu. O gün dahi Meclis, bu Gazi Meclis bu işi yaptı, yürütmeye bırakmadı. Ne yaptı? O gün Mecliste 2 ayrı kanunla hem askerî hem de sivil kamu görevlilerinin görevden alınmalarına ilişkin düzenlemeler yapıldı ve nihayetinde 1928 yılında bu 2 kanun, 1923 ve 1926 tarihli bu 2 kanun kapsamında alınan ihraç kararlarını yeniden incelemek üzere bir kurul oluşturulmasını öngören bir yasa çıkarıldı. O günün Türkiye'si, o günün genç cumhuriyeti bugünden çok daha demokrat, çok daha hukuka saygılıydı. O günün Türkiye'si millî iradenin tecellisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde çare aramıştı ama bugünün Türkiye'sinde AKP iktidarı çareyi millî iradenin tecellisi Millet Meclisinde değil, çareyi Beştepe'deki kaçak sarayda arıyor ne yazık ki. İşte bu yüzden bu sıkıntıları yaşıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Ama o günün Türkiye'sinin bir farkı var. O günün Türkiye'sinde bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk vardı ve Mustafa Kemal Atatürk demokrasiye inanıyordu, cumhuriyete inanıyordu, millî iradeye inanıyordu. İşte, o yüzden o gün bu hatalar yapılmadı. Ama bugün bu ülkeyi âdeta bir tek adam yönetiyor, iki dudağının arasından çıkan kararlarla karar alıyorsunuz. Nerede sizin millî iradeniz ya? Halktan aldığınız yetkiyi böyle mi kullanıyorsunuz? Bu insanlar böyle mi oy verdi size? "Gelin, tek adamın dediğini yapın, sarayın istediği şekilde bu ülkeyi yönetin." diye mi bu yetkiyi aldınız siz? Hiç mi sorumluluğunuz yok millî iradeye, seçmenlerinize?

Faaliyetlerinde hukuka aykırılık var mı, yok mu; FETÖ'yle irtibatlı mı, değil mi diye doğru dürüst bakılmaksızın yüzlerce sivil toplum kuruluşu kapatıldı, üniversiteler kapatıldı, şirketlere el konuldu ve üçüncü kişiler alacaklarını talep edemez hâle geldi. Örneğin, kapatılan bir STK'ya veya üniversiteye iş yapmış, mal satmış, FETÖ'yle hiçbir ilişkisi bulunmayan temiz bir şirketin bundan doğan bir alacağı varsa bu alacağını alamamasının darbeyle, terörle ne alakası var? Ben bunu soruyorum, bu adamın suçu ne?

Bakın, ben hukukçuyum. Hukukta iyi niyetli üçüncü şahsın iyi niyeti korunuyor ama AKP Türkiyesi'nde maalesef iyi niyetli üçüncü şahsın iyi niyeti korunmuyor, yeni bir düzen getirdiniz âdeta.

Belediye başkanlarınız resmen baskıyla görevden el çektiriliyor. Balıkesir Belediye Başkanı ne demişti hatırlayalım: "Yolsuzluğunuz yok, usulsüzlüğünüz yok, başarısızlığınız yok, FETÖ bağlantınız yok ama evinize, ailenize kadar ulaşan tehditler var. Katlanacak bir durum olmanın ötesine geçmiştir." diyor. Bunun adı istifa değildir, bunun adı açıkça zorbalıktır.

Şimdi, istifa eden bu belediye başkanlarıyla ilgili derhâl soruşturma başlatılmalıdır. Eğer bu başkanlar suçsuzsa neden zorla istifa ettirildi? Suçluysa da istifa etmekle bu işi çözemezsiniz, yargı önünde mutlaka ama mutlaka hesap vermelidir.

Adaleti yok ettiniz siz. Adaletin olmadığı bir yerde devlet olmaz arkadaşlar. Kendi adaletinizi kurmaya kalkıyorsunuz. Lütfen, bu ülkede bunu yapmayın, en büyük zararı buradan veriyorsunuz.

OHAL KHK'lerinin belki de en görünmeyen mağdurları, okulları kapatılan askerî öğrenciler, bunların hepsini sorgusuz sualsiz FETÖ'cü ilan ettiniz, "vatan haini" diye âdeta fişlediniz bu çocukları. Ne diyorlar biliyor musunuz: "Biz soru çalmadık, hakkımızı istiyoruz, hakkımızı verin." diyorlar. Bir güvenlik soruşturmasını dahi bu çocuklara çok görüyorsunuz. Bakan Bey'le görüştüm, diyor ki: "Bu okulların hepsini FETÖ ele geçirmiş, bu çocukların hepsi FETÖ'cü." Nereden biliyorsunuz? "Öyle bir yapılanma var. E, arada tek tük belki suçsuz olabilir." Böyle bir kanıya nasıl varılır ya? Bir insanla ilgili araştırma, soruşturma yapmadan "Bu FETÖ'cü" diye nasıl söyleyebiliyorsunuz? Kaldı ki, iddia ettiği gibi tek tük FETÖ'cü olmayan öğrenci varsa bile biz bir kişinin hakkını dahi korumak zorunda değil miyiz arkadaşlar? Böyle bir adalet olur mu? Bu hakkaniyete sığar mı? 16 binin üzerinde askerî öğrenci çalınan hayatlarını, kırılan onurlarını ve şereflerini istiyorlar sizden, bunu bir an önce, bu ayıbı bir an önce giderelim.

Hukuk işlemiyor bu ülkede ve yargısız infazlar da maalesef, son hızla devam ediyor. Türkiye'ye artık hukuk devleti diyemeyecek hâle geldik. OHAL rejimi resmen kalıcı olmaya başladı. Bakın, bir hukuk devleti her şeyden evvel anayasaya ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelere bağlı olan bir devlettir. Peki, bakıyorum Türkiye'ye OHAL'de, maalesef, Anayasa, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi, adalete erişim hakkı, basın ve ifade özgürlüğü, üniversitelerin özerkliği başta olmak üzere hukuk devletinin temel niteliklerinin en önemli mekanizmaları devre dışı bırakılarak hukuk güvenliği maalesef, yok edilmiş. Ve avukat ile müvekkilini aynı statüye koyan, avukatlık mesleğini icra edilemez kılan, savunma hakkını kısıtlayan öyle düzenlemeler getirilmiş ki hukuk devletiyle bağdaştırılamıyor, bu OHAL'in en büyük ayıplarından birisi.

Ve OHAL'i siz maalesef, daha önce yapamadığınız düzenlemeleri yapmak için bir fırsat avcılığına dönüştürdünüz. OHAL, sizin iktidarınızı sürdürmeniz ve siyasi rakiplerinizi ya da kendinize muhalif gördüklerinizi yok etme aracı değildir. Bunu hiçbir zaman unutmayın.

Buradan sesleniyorum: Her zaman da söylüyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak: Gelin, olağanüstü hâli kaldıralım. Huzurlu ve güvenli yarınlar için bu ülkenin insan haklarına saygılı, demokrasiye bağlı, üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü benimseyen, yoksulluğu ve yolsuzluğu tarihe gömmüş bir Türkiye'ye ihtiyacı var. Gelin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) - Lütfen... Tamamlayacağım, bir dakika süre istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

BURCU KÖKSAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Diyorum ki: Gelin, olağanüstü hâli kaldıralım, piyasalar nefes alsın. Gelin, olağanüstü hâli kaldıralım, Türkiye'de yatırımları teşvik edelim, böylece işsiz binlerce gencimize istihdam olanağı sağlayalım. Ve gelin, olağanüstü hâli kaldıralım, Türkiye'deki bu demokrasi ayıbına hep beraber bir son verelim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)