| Konu: | 672 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/758) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 06.02.2018 |
CHP GRUBU ADINA GAYE USLUER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz haftadan beri bu yüce Meclis çatısı altında KHK'leri konuşuyoruz. Aslında, bu konuştuklarımız cumhuriyet tarihinin utanç merdivenleri, bir bir çıkıyorsunuz bu KHK'lerle o kara utanç merdivenlerini. Ben, şimdi, sizlere 672 sayılı kara merdiveni anlatacağım. Hani, FETÖ'yle ilişkisi olmayan, barış bildirisine imza attıkları için ihraç ettiğiniz akademisyenlerin çoğunlukla olduğu KHK. Hani, Millî Eğitim Bakanlığının içini FETÖ'yle doldurduğunuzun ilanı olan ihraçların olduğu KHK.
Bakın arkadaşlar, OHAL KHK'leri yürütmeyi yasama organına göre öne çıkaran anayasal düzenlemelerdir. Dikkatinizi çekiyorum, KHK'ler anayasal düzenlemelerdir yani KHK'ler hukuki süreçlerdir, keyfî değildir. Belki de her şeyden evvel şunu sormak gerek: Bu duruma nasıl geldik? Eğer din siyasete alet edilmeseydi, eğer kamu hizmetine alınmada "Görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez." ilkesi göz ardı edilmeseydi, eğer bir dinsel cemaat, önce seçim yoluyla belirlenen bir siyasal partiyle birlikte yönetim olanağına sahip olup daha sonra onu iktidardan uzaklaştırmak için silahlı örgütlenme gücüne erişebilir miydi? Haksızsam söyleyin lütfen.
672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ironik bir yanı var, bu KHK 1 Eylülde ilan edildi. 1 Eylül Dünya Barış Günü. Cümle içinde "barış" kelimesini kullandım, umarım kimsenin zoruna gitmemiştir. Malum, malum, son günlerde "barış" diyen herkese bir terörist yakıştırması yapılıyor. Tarihlere olan takıntınızı biliyorduk ama 1 Eylül KHK'si bu takıntının artık patolojik bir duruma dönüştüğünün de göstergesi. Ne yazık ki bu patoloji artık çözümlenemez durumda.
Bakın, Atatürk diyor ki: "Beni Türk hekimlerine emanet edin." Peki, siz ne yapıyorsunuz? Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerini, yöneticilerini, meslek yeminlerinin ve insanlık bilincinin gereği yaptıkları açıklama nedeniyle, gece yarısı, sabaha karşı evlerine baskın yaparak gözaltına alıyorsunuz. Barış istemek artık birilerini o kadar huzursuz ediyor ki her KHK'de bir barış imzacısı olmazsa sanki o KHK yayınlanamayacak. "'Barış' diyenlere bu düşmanlık niye?" diye durup düşünüyorum. Ama inanın, benim yaşam birikimim, yaşamda edindiklerim bunu ne algılamama yeterli ne de kavramama. Kafanızı kaldırıp nereye çıktığınıza bakın arkadaşlar. Karanlığa dayanan bu KHK merdiveni hepimizi ama hepimizi, ülkemizi uçurumun ta kenarına çıkartacak.
Bakın, size bir konuşmadan alıntı yapacağım, 22 Şubat 2017, böyle diyor söyleyen: "Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir. Böyle yürüyemeyeceğini gördük. Yeni bir karar aldık. OHAL Denetleme Kurulu kurduk, birkaç haftaya uygulamaya konulacak. Hatalı işlem olabilir. Önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz. Ancak bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor, ondan sonra haberimiz oluyor." Değerli arkadaşlar, bu sözler kime ait biliyor musunuz? Başbakan Binali Yıldırım'a ait. Soruyorum o zaman ben de: Bir sayfalık KHK'lerdeki ekli listeler, sayfalarca olan ekli listeler kimin tarafından hazırlanıyor?
Değerli arkadaşlar, biz bunları OHAL'in ilk gününden beri söylüyoruz. Ama o zaman bizleri FETÖ'yü savunmakla suçlamıştınız, sonra ne olduysa bilmiyorum, birtakım ihraçları iade etmeye başladınız. Günahsız insanları tabii ki iade edeceksiniz ancak kimi hangi kritere göre suçladığınız belli olmadığı gibi, kimin neye göre iade edildiği de belli değil. Çünkü sadece ve sadece muhalif kimliği yüzünden kamu görevinden uzaklaştırılan binlerce kişiye yargı yolu kapatıldığı gibi, vitrin süsü olan OHAL Komisyonundan aylardır sonuç alınamamakta. İnsanların hakkını arayacağı, en azından kendini savunacağı hiçbir merci bulunmazken hangi referanslarla iade işlemlerini gerçekleştirdiğinizi bilmiyoruz. Madem adalet yerini bulacak, neden kararlarınızın gerekçesi soruşturma sonuçları yayınlanmıyor, gizli tutuluyor? Halkı OHAL'le yönetmek adı "cumhuriyet" olan rejimlerin değil, adı "faşizm" olan rejimlerin işidir. Ülkenin ortak aklı saraylarda hazırlanan KHK'ler değildir, ülkenin ortak aklı her ne kadar dinlemeseniz de Mecliste çıkartılan yasalardır. (CHP sıralarından alkışlar)
On binlerin ihraç edildiği bu KHK'de Millî Eğitim Bakanlığından 28.163, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlardan 2.018, üniversitelerden 2.346 olmak üzere pek çok kamu kurum ve kuruluşundan 42 binin üzerinde insan, dikkat edin, insan ihraç edildi. Rakamları söylemek çok kolay tabii, bakın bu 42 bin kişinin ailesi var, çoluğu var, çocuğu var; onları itibarsızlaştırdınız, onları açlığa mahkûm ettiniz. Ancak bunları söylerken bir yandan vicdanlarınıza seslenmek istiyorum ama bunun da çok iyi niyetli bir düşünce olduğunun farkındayım.
KHK'lerden geriye ne kalacak biliyor musunuz arkadaşlar? Kendi vatandaşını sürekli terörist, hain ilan eden, çamur medyasının yazdığı yalanlarla gerçekleri gizleyebileceğini sanan KHK cumhuriyetinin iktidarı AKP'ye sesleniyorum: Bu KHK'lerden geriye ne kalacak? Ne kalacağını sizlere konuşmamım sonunda söyleyeceğim çünkü bilmek öncelikle sizin hakkınız. Ülkenin ortak aklı saraylarda hazırlanan KHK'ler değil, Meclisten çıkartılan yasalardır. FETÖ'yle mücadele, AKP iktidarının tek başına yapacağı iş değil, tam tersine AKP'lileri de kapsayacak bir mücadeledir. Kendi halkı asgari ücrete avuç açarken rahatsız olmayan Hükûmetin işi yoksulluğa isyan eden işçilerin grevini yasaklamak değil, vergi cennetlerine para kaçırmayı yasaklamaktır. Atanamayan öğretmenlerin yüz binleri bulduğu ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığının işi muhalif akademisyenleri susturmak değil, eğitimin kalitesini artırmaktır.
Bu kürsüden söylenenler aynı zamanda vicdanların sesi; bu kürsüden söylenenler vatandaşın umudu, mağdurların sesi ve haklıların inadı. Biz gerçekler yalanları alt edinceye kadar konuşmaya devam edeceğiz ve bilin ki tarih yaşananları unutmayacak. Dün söylediğini bugün unutan, önceki gün destek verdiğini ise bugün terörist ilan eden bir iktidar yolun sonuna gelmiş demektir. Halkın adaletinden kaçış yoktur çünkü tarih unutmaz.
KHK'lerden geriye ne kalacak demiştim, değil mi? Hakkını yediğiniz yüz binlerce insan sizi unutmayacak ama adaletsizliği kanun sayan KHK'leriniz elbette unutulacak. Aynı hukuk bir gün sizi de yargılayacak. Terörle mücadele değil, iktidarı koruma hırsınız olan OHAL rejimi elbette bitecek; suçsuz yere ihraç ettiğiniz emekçilerin ise umudu hiç bitmeyecek.
Son olarak diyorum ki bu güzelim memleketi OHAL'le, KHK'lerle yönetmeye devam edemezsiniz. Biz tek yürek olup "hak, hukuk, adalet" demeye devam edeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Usluer.