GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 696 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:54
Tarih:01.02.2018

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken Hâkkari'de bugün şehit düşen iki kahraman askerimize ve Afrin harekâtı kapsamında bugüne kadar şehit düşen asker ve sivillerimize Allah'tan rahmet, ulusumuza başsağlığı ve sabır diliyorum.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesi'nin milletvekillerinin tutuksuz yargılanmasına ilişkin içtihat kararı, istinaf mahkemesinin de tutukluluk gerekçelerini ortadan kaldıran kararlarına rağmen 233 gündür haksız, hukuksuz biçimde özgürlüğünden mahrum bırakılan İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu ve tutuklu yargılanan diğer milletvekillerini bir an önce özgürlük ve adalet dileğimle buradan selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Görüşmekte olduğumuz 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, Hükûmetin olağanüstü hâl kapsamında çıkardığı 31 kararnameden biridir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak demokrasimizi hedef alan 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi karşısında o gece bu yüce Meclis çatısı altında kurumlarımız, diğer partilerimiz, ulusumuzla birlikte durduk, birlikte direndik. Bundan sonra da benzeri her tür tehdit karşısında demokrasimizi korumak için her tür desteği vereceğimizi daha o gece Sayın Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel ve hemen ertesi gün bu kürsüden Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu açıkça ifade ettiler. Biz ne dedik? OHAL'e gerek yok dedik. Gelin, bu belaya karşı iktidar, muhalefet birlikte mücadele edelim dedik. İstediğiniz yasayı, düzenlemeyi hukuk devleti çerçevesinde birlikte çıkaralım dedik ama bizi dinlemediniz. 20 Temmuzda OHAL ilan ederek hukuk devletine darbe vurdunuz. Sonra da tek adam yönetimine savruldunuz. "Bir buçuk ay sürecek." dediğiniz OHAL, bakın, bir buçuk yılı buldu. Sonuç? Koca bir mağduriyetler, baskılar, yasaklar ülkesi. Milletvekilleri, gazeteciler, insan hakları savunucuları aylardır tutuklu. Gazeteler, televizyonlar kapatıldı. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atandı, dernekler, vakıflar kapatıldı, işçilere grev yasağı getirildi, tiyatrolar yasaklandı, yetişmiş yüzlerce akademisyen ihraç edildi.

BAŞKAN - Sayın Çakırözer, bir dakikanızı rica ediyorum, sürenize ekleyeceğim.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Tabii.

BAŞKAN - Arkada sohbet eden bir kısım sayın milletvekili, madem dinlemiyorsunuz, kahkaha atarak, gülerek sayın hatibe saygısızlık yapmayalım lütfen, çok rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Çakırözer, buyurun, devam edin lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son olarak, düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanarak, şiddet içermeyen, barışçıl talebini dile getiren Türk Tabipleri Birliği yönetimindeki doktorlar gözaltına alındılar. Bununla da yetinilmedi, bu hekimler işlerinden atılmaktalar. Eskişehir'de kadınlar, gençler müftülere resmî nikâh yetkisi veren kanunu protesto ettikleri için para cezasına, adli takibata çarptırıldılar hem de 1 kez değil, 2 kez değil, 3 kez. Bunların OHAL gerekçesiyle, darbeyle mücadeleyle ne alakası var değerli arkadaşlarım?

En sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, iç barışımız, huzurumuz, demokrasimiz, ekonomimiz, kalkınmamız için her şeyden önce en birinci atmamız gereken adım OHAL'i bir an önce kaldırmak olmalıdır. OHAL'i kaldırmak güvenliksiz kalmak demek değildir. Bu ülkenin anayasal kurumları, Hükûmeti, Parlamentosu, yargısı, güvenlik birimleri yerindedir. Birbirimize eleştirilerimiz vardır, doğaldır, olabilir ama vatanımıza, demokrasimize, birliğimize yönelik bir tehdit olduğunda, aynı 15 Temmuz gecesi burada olduğu gibi, ulusça yine kenetleniriz, yine kardeş oluruz. Gelin, artık, hem binlerce insanımızı mağdur eden hem de itibarımızı zedeleyen bu baskıcı, yasakçı OHAL düzeninden bir an önce kurtulalım.

Değerli arkadaşlar, bakın, otuz gün içinde Meclise gelmesi gereken KHK'ler on sekiz ay bekletildi. Bu kararnamelerle, darbeyle mücadele amacının çok ötesine geçen, hepimizin üyesi olmaktan onur duyduğumuz bu Gazi Meclisi baypas eden ve yeni bir devlet düzeni inşa eden paralel bir yasama düzeni kuruldu.

Bakın, şimdi görüştüğümüz KHK tam 137 madde. İçinde neler yok ki? İşte taşeron düzenlemesi, tutuklu ve hükümlülere tek tip kıyafet zorunluluğu, Gemlik ilçemizin taşınması meselesi, Savunma Sanayii'nin Cumhurbaşkanına bağlanması, askerî tesisler için şirket kurulması, Yargıtaya, Danıştaya yeni üye kadro tahsisi, MİT'ten ayrılma şartlarının düzenlenmesi, Diyanet yöneticilerine sınavsız yurt dışına atanma imkânı ve tabii, çok tartışılan suç işleyen sivillere yargı muafiyeti düzenlemesi ve daha onlarca madde.

Değerli arkadaşlarım, biz şimdi onar dakika konuştuk diye bunlarla ilgili tam ve etkili bir yasama faaliyeti yapmış oluyor muyuz? Tabii ki hayır. Bu on dakika sadece 137 maddenin başlığını okumaya yetmez. Yasama faaliyeti böyle olmaz, olmamalı ama bu KHK'lerle yürürlüğe giren düzenlemeler milyonlarca yurttaşımızın işini, aşını, özgürlüğünü, sağlığını, ailesini, tüm hayatını yakından ilgilendiriyor. Bu insanlarımız OHAL'den doğan antidemokratik uygulamalar karşısında haklarını arayabilsin diye, yüzlerce KHK maddesi bir an önce anayasal denetime açılsın diye, binlerce hak ihlali ortadan kaldırılabilsin umuduyla burada konuşmaya devam ediyoruz. Normalde bu 1.200'ün üzerindeki maddenin her birinin ilgili ihtisas komisyonlarında ve Genel Kurulumuzda ayrıntılı tartışılması, ilgili taraflarıyla görüşülmesi gerekir. Bunun yerine Meclisimizin baypas edilmesinden 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hep birlikte kaybediyoruz.

Örneğin, bu KHK'de taşeron işçilik maddesi yüz binlerce emekçiyi ilgilendiren çok hayati bir konu ama çok yetersiz ve çok eksik bir düzenleme çıktı bu KHK'yle. Biz CHP olarak yıllardır diyoruz ki: Getirin Meclise bir saatte hep birlikte çıkaralım. Soruyorum size, bizi dinleseniz, burada Mecliste konuşarak çıkarsak bu kadar adaletsiz bir düzenleme olur muydu, on binlerce emekçimizi kapsam dışı bırakan bu düzenleme çıkar mıydı? Hani KİT'lerde çalışan taşeron işçilerimiz? Hani geçici şeker işçilerimiz? Hani taşeronda çalışan demir yolcular? Hani belediye işçileri? Hani ÇAYKUR, Eti Maden, PTT, TİGEM, Makine Kimya emekçileri? Onların alın teri kadro verdiklerinizden daha mı değersiz? Oysa biz diyoruz ki koşulsuz, sınavsız, tam güvenceli kadrolar hangi kamu kuruluşunda çalışırsa çalışsın tüm taşeron emekçilerimizin analarının ak sütü kadar hakkıdır. Hâlâ vaktimiz var, bu görüşme bir fırsat, gelin, tüm taşeron emekçilerimizi ayrımcılık yapmadan eşit biçimde kadrolu, güvenceli işçilerimiz hâline getirelim.

İşte, son derece sakıncalı bir diğer madde, 101'inci madde, okuyorum: 15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleri bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden sivil kişiler hakkında, resmî sıfat taşıyıp taşımadıklarına ya da resmî görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın hiçbir hukuki işlem uygulanmayacağına ilişkin bir cezasızlık düzenlemesi var bu KHK'de. 15 Temmuzda vücudunu demokrasimiz için siper eden aziz şehitlerimizin, kahraman gazilerimizin suçlanması gibi bir durum asla olamaz ama o gece masum erlere linç girişiminde bulunanlar varsa -resmî olsun, sivil olsun- bunlara yargılanmama güvencesi verilmesi kabul edilemez. Düzenleme sadece geçmişteki darbe girişimiyle sınırlı değildir. "Terör eylemleri ve bunların devamı niteliğindeki eylemler" ifadesi son derece belirsiz, her yana çekilebilecek bir ifadedir. Böyle belirsizlik içinde yasa olmaz.

Daha vahimi ise böylesine belirsizlik taşıyan bir yasayla suç işleyen sivillere cezasızlık getirilmekte, âdeta suç işlemeye teşvik edilmektedirler. Bu maddeye göre, Türkiye'de kimin, hangi eylemi, darbenin devamı ya da terör eylemi olarak göreceği belli değildir. Örneğin, kendisiyle aynı görüşte olmayan kişilerin düzenledikleri gösteriye ateş açanlar, bu maddeye dayanarak cezasız kalmak isteyebilirler. Gezi direnişi sırasında elinde palayla dolaşıp önüne çıkana saldıranlar, bu maddeyle korunup teşvik edilebilirler. Bu düzenleme bu hâliyle Anayasa ve hukuk devletine aykırıdır. Sadece biz muhalefeti değil, hukukçuları, baroları ve hatta iktidar partisindeki birçok saygın ismi de kaygılandırdığını görüyoruz. Eğer "Niyetimiz bu değildi, yanlış yorumlanıyor." diyorsanız, gelin bu yanlış anlamayı bugün ortadan kaldıralım, gelin toplumumuzu bir kaos ortamına sokabilecek silahlı, sivil çetelerin önünü açabilecek bir hukuki belirsizlik içeren bu maddeyi bu kanun metninden tamamen çıkaralım.

Bu KHK'de bir başka önemli sıkıntı daha var, tutuklu ve hükümlülere tek tip kıyafet zorunluluğu. Tek tip elbise darbe dönemleri uygulamasıdır, evrensel hukukta yeri yoktur, masuniyet karinesine aykırıdır. Bakın, "byLock'zede" dediğimiz telefonlarına "Mor Beyin" uygulaması yüklenen yurttaşlarımız var, sayıları 11.840. Aylarca boşuna hapis yattılar, haykırışlarını duyan bile olmadı. Bu kıyafetleri giydirerek damgalamış olsaydık bu yurttaşlarımızı bir değil, iki kez mağdur etmiş olacaktık, iki kez özür dilemek zorunda kalacaktık. Şu anda tutuklu bulunanlar arasında da suçlular bulunduğu kadar, binlerce masum insan da var. Herkes suçluluğu kanıtlanana kadar masumdur. Bu insanları baştan belli bir üniforma, belli bir renkle damgalamak doğru değildir, vicdani ve insani değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Bitirmek üzereyim.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Tabii ki Meclisini bombalayan, yurttaşını tankla ezen eli kanlı FETÖ'cü askerlere ve onların destekçilerine en ağır cezalar verilmelidir ama bir provokatör densiz, duruşmada şehit yakınlarımızı ve dolayısıyla hepimizi inciten bir mesaj yazılı tişört giydi diye biz bu yargılamalarda hukukun üstünlüğü ilkesinden, evrensel insan haklarından ayrılamayız, ayrılmamalıyız. Geçmişte çok acısını çektiğimiz bu yanlışa bir daha düşmemeliyiz.

Gelin, yol yakınken bugün bu hatadan da birlikte vazgeçelim; hem bu hatadan vazgeçelim hem de bunlara yol açan ve her geçen gün daha çok mağduriyet yaratan OHAL'i kaldıralım; tam demokrasinin, hukuk devletinin yolunu açalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)