GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 694 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:54
Tarih:01.02.2018

HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuşmak üzere söz aldığım 694 sayılı KHK, en çok tartışma yaratan KHK'lerden biri. Bu KHK'yle yanılmıyorsam tam 205 maddeyle onlarca yasada düzenlemeye gidilmiş ve normalde Meclisin ilgili komisyonlarında günlerce tartışıldıktan sonra Genel Kurulda görüşülmesi gereken temel değişiklikler Meclis baypas edilerek bu OHAL KHK'siyle geçirilmiştir.

Burada en hayati konu, bize göre "OHAL KHK'leri neyi amaçlamaktadır?" sorusunun yanıtlanması ihtiyacıdır çünkü 20 Temmuz 2016'da ilan edilen OHAL, darbe girişimi sonrasında FETÖ'yle mücadeleye gerekçe olarak sunulmuştu. Ancak aradan geçen bunca zamanda çıkarılan KHK'lerin içeriğine baktığımızda, Hükûmetin ana ekseninde darbecilerle mücadele olmadığını, esas konunun devletin yönetimsel ve siyasal açıdan yeniden inşa edilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Buna 694 sayılı KHK de dâhildir ve hatta bu KHK, bahsini ettiğim yeniden inşanın temel yapı taşlarından biridir. Çünkü bu KHK'yle özellikle Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda değişiklikler yapılmıştır. Keza Sağlık Bakanlığına dair köklü değişiklikler de bu KHK'yle düzenlenmiştir. Bu noktada, bu KHK'yle Hükûmetin 663 sayılı KHK'yle yaptığı düzenlemelerle ortaya çıkan başarısızlıkları örtme gayreti de açıkça ortaya çıkmaktadır.

Sayın milletvekilleri, 694 sayılı KHK, Parlamentonun işlevsel yapısının tamamen devre dışı bırakıldığı, yeni Türkiye'nin milliyetçi muhafazakâr yapısını yansıtan en önemli ideolojik belgedir. Zira bu KHK, tüm bu düzenlemelerin yanı sıra, halkın iradesiyle Meclise gönderilmiş olan milletvekillerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığını Demokles'in kılıcı olarak atamış ve bu savcıya, milletvekillerine seçimden önce ya da sonrasında işlediği suçlardan soruşturma açma yetkisi vermiştir. Artık dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik bir prosedür dahi işletme gereği duymayacak olan bu savcılık milletvekillerine ihdas edilmiş özel bir savcılıktır. Milletvekilinin seçim öncesi ya da sonrası çalışmaları sebebiyle soruşturulacak olması Anayasa'ya doğrudan aykırılık teşkil ediyor ve yasama sorumsuzluğunu lağveden bir düzenlemedir ve tam bir hukuk skandalıdır. Bu aslında tüm siyasi görüşlere yönelik bir dizayn etme operasyonudur, bir yandan da tek bir savcılık aracılığıyla tüm vekilleri kontrol altında tutma isteğidir. Devlet mekanizmasında kendinden habersiz kuş dahi uçmasını istemeyen AKP iktidarı, milletvekillerine yönelik bu tasarrufla doğrudan talimat verebileceği bir hiyerarşi oluşturmuştur.

Sayın milletvekilleri, tüm bunları bir arada düşündüğümüzde, 694 sayılı KHK'nin aslında gelecekte bir gün OHAL'in kaldırılması hâlinde, bu yeni milliyetçi muhafazakâr ittifak yapısının ortaya çıkması muhtemel sorunları bertaraf etme KHK'si olduğu açıkça ortadadır. OHAL bahanesiyle kurulan otoriter rejimin supabı olmuştur bu KHK.

Hatırlayacaksınızdır, 17-25 Aralık operasyonlarının da etkisiyle dönemin AKP iktidarı ve Hükûmeti bir dizi yargıda reform paketi çıkarmış ve siyasallaşan yargıyı bağımsız hâle getirmek adına çok sayıda değişikliğe gitmişti. Bunlardan biri de Türkiye'nin her sene defalarca kez AİHM'de mahkûm olmasına sebep olan uzun tutukluluk süresinin düzenlenerek Avrupa Birliği standartlarına çekilmesiydi ve kısaltılması öngörülmüştü. Peki, ne oldu? Kendi eliyle cemaatçi hâkim ve savcıları yargıda kadrolaştıran Hükûmet, bu kadroları tasfiye ettikten sonra bu KHK'yle az evvel bahsettiğim düzenlemeyi geriye çekti ve devlete, anayasal düzene ve devlet sırlarına karşı suçlar ile terör suçlarında tutukluluk süresini üst sınır olan yedi yıla çıkardı. Devamında ise yine usul hukukunun temel ilkelerinden birini yok saydı, yok etti ve müdafi olmadan hüküm açıklanabileceği hususunu düzenledi. Esasında bu konular salt terörle mücadele konusu değildir, tüm bunlar bir insan hakları meselesi, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere uymaması meselesidir ve uzun tutukluluğun yeniden gündeme gelmesinin müsebbibi artık bu KHK'yi düzenleyenlerdir.

Görülmüştür ki Hükûmet geçmişten ders almak yerine geçmiş hataları tekrarlayacağını 205 maddelik bu KHK düzenlemesiyle beyan etmektedir. OHAL bir istisna hâlidir ancak Hükûmet istisnayı olağan hâle getirmekte ve bir çılgınlık olarak 694 sayılı KHK'yi hızlıca bu Parlamentodan geçirerek Meclisin lağvedildiğini yine Meclise onaylatmaya çalışmaktadır.

Sayın milletvekilleri, 694 sayılı KHK, AKP Genel Başkanının hayalini kurduğu ve 16 Nisan referandumuyla önemli bir yol aldığı kuvvetler birliği ve parti devleti modelinin son halkası olmuştur. İstihbarat Teşkilatının bir siyasi partinin Genel Başkanına bağlanmasının şu an dünyada başka bir örneği yoktur, tabii, Baas rejimleri hariç.

Sayın milletvekilleri, uzun zamandır içinde bulunduğumuz döneme dair yazılan yazıların hemen hepsinde 12 Eylül karşılaştırması yapılıyor, hepiniz biliyorsunuz. Yorumcular "12 Eylülde dahi böyle uygulamalar görülmedi." diyorlar fakat 12 Eylül darbe dönemi 15 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla sona ermiştir. Artık Türkiye'de temel hak ve özgürlüklere ilişkin istatistikler, karşılaştırmalar 15 Temmuz baz alınarak yapılmalıdır bize göre, inşa edilmek istenen otoriter rejimin Türkiye tarihinde başka bir örneği yoktur. Türkiye toplumu artık askerî vesayeti de aşan ve onu da içerecek bir şekilde tek adam vesayetiyle yönetilmektedir.

Sayın milletvekilleri, olağanüstü günlerden geçtiğimiz doğrudur ancak bu, devleti yeniden dizayn etme telaşının getirdiği bir olağanüstülüktür ve bu koşullarda hukukun temel ilkeleri çiğnenmekte, hak ve özgürlükler askıya alınmakta, hatta yasaklanmaktadır, barış demek suç sayılmaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan uygulamalar bu dönemde olağan hâle getirilmeye çalışılıyor. Sivil toplum örgütü temsilcileri, insan hakları aktivistleri konuştukları anda hedef gösterilip ya tutuklanıyorlar ya gözaltına alınıyorlar. Toplumun getirildiği ruh hâli saplantılı, milliyetçi bir fanatizme dönüşmüş hâldedir. Bunda tabii ki katkısı olan savaş çığırtkanı medyayı da unutmamak gerekir. Bu medya gitgide toplumu bir çıkmaza itiyor, tüm Türkiye toplumunu bu fanatizme ve şizofreniye sürüklemeye de hiç kimsenin hakkı yoktur.

Sayın milletvekilleri, yine, bu KHK desteğiyle partimize yönelik baskı olağan hızıyla sürmektedir. Geçtiğimiz günlerde, bundan yaklaşık on gün kadar önce Van Milletvekilimiz ve Eş Genel Başkan Yardımcımız Sayın Nadir Yıldırım hakkında, yine merkezî bir talimatla hukuk dışı bir karar alındı ve hukuk dışı bir yöntem izlendi. Nadir Yıldırım, KCK davasından beş yıl tutuklu kalmış ve uzun tutukluluk sebebiyle tahliye edilmişti. Bu davayı, bildiğiniz gibi FETÖ'cü polis, savcı ve hâkimler oluşturmuştu. Şu an o polis, savcı ve hâkimlerin tamamı ya hapiste ya da görevinden ihraç edilmiş hâlde. Tamamen siyasi yapımıza yönelik bu siyasi operasyonun foyası ve gerçek yüzü tüm detaylarıyla ortaya çıkmışken yapılması gereken, aslında bu davaların tamamen ortadan kaldırılması gerekirken, Kürt siyasetçilerine yönelik bir baskı unsuru olmasına cevaz verilmiş ve bile isteye muhafaza edilmiştir. İşte bu KHK'de tanımlı olan uzun tutukluluk hâlinin yedi yıla çıkarılması yine sadece bizler için uygulanmış, Nadir Yıldırım hakkında, yine dediğim gibi, hukuk tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir hukuksuzlukla duruşma tarihi öne alınmış, dosyası ayrılmış ve hakkında tutuklama kararı verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, barış içinde yaşama hakkı insanlık ailesinin sahip olduğu tüm hakların bir sonucudur. Dolayısıyla, bu durumu insan hakları mücadelesinden ayıramayız. Bu nedenle, bu coğrafyada barış için yaşamayı talep etmek yaşamak kadar doğal bir haktır ve bunu savunmaktan bizler asla geri durmayacağız. Ve bu talebi dile getirenlerin bastırılmaya çalışılmaları, tutuklanmaları bizlere gösteriyor ki bu talep sonuna kadar haktır, hakkıdır. Savaş naraları atanlar, ekranlardan barış talebinde bulunanları hedef gösterenler haksız olduklarını bilsinler. Hepimiz biliyoruz ki ve şahit olduk ki barışçıl çözümler bulmak amacıyla birileri ya da taraflar müzakere süreci yürütme iradesi gösterdiklerinde silahlar susar, toplumlar rahat nefes alırlar. Türkiye toplumu bu adımları hem görmeyi hak ediyor hem de buna hazır olduğunu geçmişte göstermiştir. Bu ülke KHK'ler ülkesi olmamalıdır. OHAL'le yönetilen, halkın özgür iradesinin ipotek altına alındığı bir toplumda demokrasiden, özgürlüklerden söz edemeyiz.

Bu bakımdan, acilen normalleşmek en acil tarihsel sorumluluğumuzdur diyorum.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)