| Konu: | 678 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/790) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 30.01.2018 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, kanun hükmünde kararnamelerin onaylanması Meclis gündeminde. Aslında başından beri hep ifade ettiğimiz gibi 31 kanun hükmünde kararname çıkarıldı ama kanun hükmünde kararnamelerin Meclise sunulması gerek Anayasa gerekse İç Tüzük'teki düzenlemelerle aslında komisyonlarda en fazla yirmi gün içinde ve Anayasa'ya göre de otuz gün içerisinde OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin Meclis onayına sunulması gerekiyordu. Ama maalesef on sekiz ay geçmesine rağmen kanun hükmünde kararnameler sadece kanun hükmünde kararname olarak yürürlüğe konuldu; Meclisin, Anayasa'nın 7'nci maddesinden kaynaklanan yasama yetkisi baypas edildi ve kanun hükmünde kararnameler rejimi Türkiye'de inşa edildi.
Şimdi, tabii, kanun hükmünde kararnamelere ihtiyaç var. Baskıcı, dışlayıcı, kurumları ve değerleri hiçe sayan, kendini ülkenin tek sigortası gören, kişisel yaklaşımını tek doğru sanan bir lider ve onun temsil ettiği zihniyetin bu ülkeye verdiği zararların da aslında tarihsel belgeleri olarak kanun hükmünde kararnameler Türkiye siyaset tarihinde yerini almış olacaktır. Kanun hükmünde kararnameler rejimi, demokrasinin, Anayasa ve yasaların hiç edildiği; özgürlüklerin düşünce ve ifade özgürlüğünün rafa kaldırıldığı; tekçi, totaliter rejimin adım adım inşa edilmesinin birer aracı olarak da kullanılıyor maalesef bugünkü siyasal iktidar tarafından.
Olağan şartlarda ülkeyi yönetemeyeceğini gören AKP iktidarı en kolay yol olarak olağanüstü hâl ve olağanüstü hâle bağlı kanun hükmünde kararnamelerle toplumu baskılamaya, halkı baskı altında tutmaya... AKP dışında iktidarı eleştiren, iktidara muhalif olan herkesi susturan, tüm toplumu biat etmeye zorlayan ve verilene razı olan, ses çıkarmayan, biat eden bir toplumu yaratmanın en kolay yolu tabii ki olağanüstü hâl rejimi ve bu olağanüstü hâle dayalı, hukuku hiçe sayan, Anayasa'yı ve Meclis İçtüzüğü'nü hiçe sayan kanun hükmünde kararnameler rejimidir. Bu, AKP için en kolay yönetme yoludur. Bunun dışında başka türlü yönetme şansı yok çünkü olağan koşullarda demokratik sistem içerisinde elbette muhalefetin sesi yükselecektir, halk tepkilerini ortaya koyacaktır ve AKP için yönetilemez bir süreç başlayacaktır. İşte, bunun en basit yolu, kanun hükmünde kararnamelerle toplumu âdeta içtimaya geçirmek, bütün ülkeyi bir açık cezaevine dönüştürmektir. "Ben olmazsam ülke yıkılır." "Bana biat etmeyen düşmandır." HDP düşmandır, aydınlar düşman, üniversite akademisyenleri düşman, sivil toplum kuruluşları düşman, sendikalar düşman, emekçi yığınlar düşman, kısacası AKP'nin mantalitesine uymayan, AKP'ye biat etmeyen, AKP'nin milliyetçi ve selefi anlayışını benimsemeyen herkes bu ülkede düşman. Dolayısıyla düşman olan veya düşman sayılan halk yığınlarının da maruz kaldığı şey, cezaevleri ve kanun hükmünde kararnamelerle işten, görevden atılmalar, kamu görevinden ihraç edilmeler şeklinde kendisini tezahür ettiriyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, evet, AKP ve Erdoğan iktidarının elinde kalan tek araç, kanun hükmünde kararnameler dedik. Kanun hükmünde kararnamelerle demokratik sistemin öngördüğü bütün yasal düzenlemeler bir gecede bir iradeyle, tek kişinin iradesiyle ülkenin gündemine sokulur. Ama, tabii bu kanun hükmünde kararnameler sistemini devam ettirmek için de AKP iktidarının sürekli bir biçimde çatışmalı ortama ihtiyacı var. Hem ülke içinde hem ülke dışında sürekli bir korku, bir fobi yaratması gerekiyor ve olağanüstü hâl ilanından bu tarafa, sürekli bir biçimde: "Bütün dünya Türkiye'ye düşman. Türkiye her an bölünecek bir konumda. Sağımız solumuz, işte, önümüz arkamız her tarafımız düşmanla kuşatılmış. Dolayısıyla, işte birtakım karanlık güçler sürekli Türkiye'de operasyon yapıyor. Aman, bu operasyonu durdurabilecek tek lider Tayyip Erdoğan. Sağcısı solcusu, dindarı ateisti, herkes Tayyip Erdoğan'ın etrafında bütünleşmeli. Ülkede Kurtuluş Savaşı yürütüyoruz..." Tam da bu mantalite üzerinden işte halkın milliyetçi duygularını, dini inançlarını sömürüye dayanan ama esasında kendi iktidarını çok daha rahat devam ettirmeye yönelik bir politika maalesef bu ülkede devam ettiriliyor. Ama, çok iyi biliyoruz ki 80 milyonluk Türkiye halkı eninde sonunda sizin bu iktidarınızı devam ettirmeye yönelik, yalan üzerine inşa olmuş, yalana dayalı, gerçeği altüst etmeye dayalı bu politikalarınızı mutlaka ama mutlaka deşifre edecek, mutlaka gerçekler su yüzüne çıkacaktır. Ve işte o zaman bu halkı artık bir daha kandıramayacaksınız. Bir daha bu halkın milliyetçi duygularıyla, dini duygularıyla oynamayacaksınız, oynayamayacaksınız. İktidarınız tarihe çok kötü bir iktidar olarak, totaliter bir iktidar olarak, bu ülkede olağanüstü hâl rejimiyle, kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yöneten, ülkede ifade özgürlüğünü, demokrasiyi yok eden bir iktidar olarak tarihe geçeceksiniz.
Bakın, değerli arkadaşlar, kanun hükmünde kararnameler, özellikle OHAL kanun hükmünde kararnameleri Anayasa'nın 119 ve 121'inci maddesine göre çıkarılıyor ve otuz gün içerisinde mutlaka Meclis onayına sunulması gerekiyor ama 31 kanun hükmünde kararnameden bugüne kadar sadece 5 tanesi Meclis onayına sunuldu. Peki, geriye kalan 26 kanun hükmünde kararnameye dayanan idari işlemler, yapılan atamalar ya da yapılan tasarrufların hukuki ve Anayasal dayanağı var mıdır? Elbette yoktur çünkü emredici kural olan Anayasa'nın 121'inci maddesi ve İç Tüzük'ün 128'inci maddesine göre mevcut kanun hükmünde kararnameler Meclis onayından süresi içerisinde geçirilmemiştir, dolayısıyla bu kanun hükmünde kararnamelere dayanarak yapılan tüm idari tasarruflar hükümsüzdür çünkü ortada hukuka uygun, Anayasa'ya uygun ve İç Tüzük'e uygun yürürlükte OHAL kanun hükmünde kararnameleri yoktur.
Öte taraftan, bu kanun hükmünde kararnameler Anayasa'nın 7'nci maddesine de aykırı olan kanun hükmünde kararnameler. Çünkü, OHAL kanun hükmünde kararnameleri, amaca uygun, OHAL'in amacına, gerekliliğine uygun konular hakkında kanun hükmünde kararnameler çıkarılabiliyor. Oysa, biz, bugüne kadar çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin içeriğine baktığımız zaman, bu kanun hükmünde kararnamelerin büyük çoğunluğu olağanüstü hâlin gerektirdiği koşulların veya şartların dışında, normalde, Meclisin yasama yetkisi içerisinde olan hususlara ilişkin düzenlemeleri getirmiştir. Bu anlamıyla da kanun hükmünde kararnameler Anayasa'nın 7'nci maddesini açıkça ihlal etmiştir.
Yine, değerli arkadaşlar, kanun hükmünde kararnameler olağanüstü hâl süresince geçerli olan kararnamelerdir. Olağanüstü hâl kalktığı zaman, olağanüstü hâle dayalı tüm işlemler, tüm kanun hükmünde kararnameler hükmünü yitirir. Dolayısıyla, esasen yok olan, yok sayılan, yok kabul edilen kanun hükmünde kararnameler her ne kadar fiilen bugün Hükûmet tarafından yürürlüğe konuluyorsa da birtakım tasarruflar, birtakım idari işlemler yapılıyorsa da aslında yürürlükten kaldırdığı tüm mevzuat, tüm hükümler, olağanüstü hâlin kalkmasıyla birlikte bu kanun hükmünde kararnameler de hükmünü yitireceğinden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - ...esasen yürürlüğe girmiş olacaktır.
Özetle, AKP iktidarının kanun hükmünde kararnameler rejimiyle bu ülkenin siyasal tarihine bir kara leke olarak geçtiğini ifade etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)