GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 676 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/783) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:52
Tarih:30.01.2018

CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 676 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum, milletimizin başı sağ olsun. Özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu ülkede, bu memlekette hiç kimse şehitlerimizin kanı üzerinden siyaset yapmasın, şehitlerimizin kanı üzerinden de seçim yatırımı yapmasın; bunu, şehitlerimize, milletimize, Türk Silahlı Kuvvetlerimize yapmayalım. Suriye'nin birliğini bütünlüğünü gerçekten samimi olarak destekliyorsak -ki bizim için çok çok önemli- Suriye'deki terör yapılarıyla da birlikte hareket etmeyelim.

Değerli milletvekilleri, KHK'yle ilgili değerlendirmeme geçmeden önce bugün AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Erdoğan'ın grup toplantısında yaptığı konuşma çok önemli ve vahim bir tabloyu ortaya koydu, laik cumhuriyetle çok açık bir hesap olduğu çok açık bir şekilde ifade edildi. Sayın Erdoğan, AK PARTİ Genel Başkanı, bugün Avrupa'daki monarşileri örnek göstererek bu monarşilerde demokrasi olup olmadığını sordu, "Buralarda da demokrasi var, monarşilerde de demokrasi var." dedi. Tabii ki var ama Avrupa'da monarşilerdeki demokrasi, oralarda monarşi olduğu için değil, yüzyıllardır verilen demokrasi mücadelesinin sonucudur. AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Erdoğan, İspanya'daki kralı, İngiltere'deki kraliçeyi, maalesef, üzülerek söylüyorum, herhâlde başkan zannediyor. Onlar başkan değil, onlar sembolik olarak orada görev yapıyorlar. Avrupa'daki monarşileri, o devletleri seçilmiş hükûmetler, parlamentolar yönetiyor. Dünyanın her yerinde -monarşi olsun, cumhuriyet olsun, başkanlık olsun, parlamenter sistem olsun- siyasi güç merkezlerinin meclisler, parlamentolar olduğunu sakın unutmayın. Demek ki laik cumhuriyetle bir hesap var. Demek ki ulusal egemenlik şahsileştirilmek isteniyor. Demek ki ulusal egemenlik milletten alınıp bir aileye devredilmek isteniyor. Bugün aslında grup toplantısının, AK PARTİ grup toplantısının özeti bu. Çünkü bizim cumhuriyetimiz yalnızca bir yönetim biçimi değil, bizim cumhuriyetimiz aynı zamanda ulusal egemenlik.

Egemenlik, millet tarafından Anayasa'da belirtilen yetkili organları eliyle kullanılır. Bu yetkili organlar -yasama, yürütme, yargı- bizzat saray rejimi tarafından yok edildiği için, kuvvetler ayrılığı yıkıldığı için işte şimdi monarşiler örnek gösterilerek belli mesajlar verilmeye çalışılıyor. Bu, büyük bir talihsizliktir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ortadadır. Laik cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak yerine onu yıkmaya çalışmak maalesef hiç kimsenin haddi de değil, hiç kimsenin gücü de yetmez; bunu özellikle samimi olarak paylaşmak istedim.

Ayrıca bugün Türkiye Tabipler Birliğine yapılan operasyon bir hukukçu olarak, bir milletvekili olarak açıkça ifade ederim ki tam bir hukuksuzluktur. Düşüncelerine katılmayabilirsiniz ama düşüncelerini açıkladığı için hekimleri, üniversite hocalarını aynı Ergenekon, Balyoz, Kumpas süreçlerinde olduğu gibi sabaha karşı evlerine baskın yaparak almak hiç yakışmadı, hiç yakışmadı. FETÖ'den ne farkınız kaldı, ne farkınız kaldı? O insanlarla ilgili bir soruşturma yapılacaksa bir davetiye gönderip ifadeye çağırmak çok mu zor? Neden? Siz, düşüncelerini açıkladığı için bu ülkenin gazetecilerini, hekimlerini, akademisyenlerini, insanlarını hapsederseniz bu memlekete en büyük zararı verirsiniz ve Türkiye Cumhuriyeti devleti maalesef saygınlığını sizin döneminizde çok yitirdi. Ama şunu asla unutmayın: İnsanları hapsedebilirsiniz ama düşünceleri asla hapsedemezsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hâl biliyorsunuz 12 Eylül darbe hukukunun tipik bir uygulamasıdır. Olağanüstü hâl rejimi 12 Eylül Anayasası'yla bizim içimize, mevzuatımıza girmiştir, ondan önce yoktu ve siz maalesef 12 Eylül darbe hukukuna sarılarak şu anda ülkeyi yönetiyorsunuz. OHAL KHK'leriyle kanunları değiştiriyorsunuz. Genel kalıcı düzenlemeler yapıyorsunuz. Oysa OHAL KHK'leri OHAL bittiğinde ortadan kalkması gereken hükümlerdir. OHAL rejimi OHAL'in gerektirdiği konularda yani FETÖ'yle mücadele için kullanılmalıdır, FETÖ'yle mücadele için. Erdal İnönü'nün dediği gibi "Olağanüstü hâl aslında olağanüstü hukuksuzlukların kanun hükmüne bağlanmasıdır." İşte OHAL'in, aslında, 12 Eylül darbe hukukunun tipik uygulaması olan OHAL'in anlamı budur ve siz maalesef OHAL rejiminde Türkiye'yi bir felakete sürüklemeye devam ediyorsunuz.

Şimdi, Meclis Genel Kuruluna, komisyonlara sunulmadan, komisyonlarda görüşülmeden Genel Kurulun gündemine aldığınız KHK'leri bir irdeleyelim.

Bir hukukçu olarak bence bu KHK'lerin tamamı yok hükmündedir çünkü Resmî Gazete'de yayımlandıktan sonra, Resmî Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe girdikten sonra -Anayasa ve İç Tüzük hükümlerini birlikte yorumladığınızda- otuz gün içerisinde bu Genel Kurulda tartışılmadan, görüşülmeden, karara bağlanmadan uygulamada olan KHK'ler aslında yok hükmündedir. Şu anda büyük bir hukuksuzlukla Türkiye'yi yönetiyorsunuz. Bu uygulamaların hukuksal dayanağı yok çünkü KHK'leri buraya getirip otuz gün içinde, maalesef, görüştürmediniz, karara bağlamadınız.

Şimdi, şimdi görüştüğümüz KHK'nin içeriğinden bir madde okuyacağım size, Karayolları Trafik Kanunu'nda değişiklik yapan bir hüküm: "Araç tescil belgesini araçta bulundurmayan veya tescil plakasını monte edilmesi gereken yerin dışında farklı bir yere takan sürücülere 92 Türk lirası idari para cezası verilir." Karayolları Trafik Kanunu'nda değişiklik yapıyorsunuz. Neden? FETÖ'yle mücadeleyle bunun ne ilgisi var? OHAL FETÖ'yle ve terörle mücadele için çıkarılmadı mı, amacı o değil mi? Bakıyorsunuz, birçok kanunda değişiklikler yaptığınız hükümlerin FETÖ'yle mücadeleyle hiçbir ilgisi yok. FETÖ'yle, maalesef, mücadeleye de büyük zarar veriyorsunuz. Aslında mücadele edemiyorsunuz çünkü, maalesef, AK PARTİ kuruluşundan bu yana FETÖ'yle paralel bir yapı olduğu için bugün bu mücadeleyi de samimi olarak gösteremiyor.

OHAL'i 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra bir fırsata çevirdiniz ve Meclisi devre dışı bıraktınız; evet, Türkiye Büyük Millet Meclisi devre dışı. Türkiye'de, maalesef, bir saray rejimi hâkim ve her geçen gün bu fiilî tek adam rejimi tahkim ediliyor, tahkim ediliyor. Bu vatan işgal altındayken bile kurtuluş mücadelesi, Millî Mücadele yıllarında bu Meclis açıktı ve Gazi Mecliste bütün kararlar tartışılıyordu, bütün kararlar Meclisten çıkartılıyordu.

Her zaman örnek verdiğiniz Fransa'da...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Şu an ne görüşüyoruz?

MUHARREM ERKEK (Devamla) - Geç kaldınız, çok geç kaldınız.

Bakın, her zaman örnek verdiğiniz Fransa'da OHAL KHK'leri hiçbir zaman çıkmadı, OHAL döneminde dahi KHK'ler çıkamıyor. Bütün düzenlemeler, Fransa'da terörle mücadeleyle ilgili bütün düzenlemeler Meclisten kanun olarak çıktı ama siz bunu yapamadınız. Çok geç kaldınız, evet bugün KHK'leri görüşüyoruz ama ben bir hukukçu olarak aslında yok hükmünde olan hükümleri görüştüğümüzü düşünüyorum.

Tabii, Anayasa Mahkemesi, maalesef büyük vebal altındadır. Anayasa Mahkemesi Resmî Gazete'de bu kanun hükmünde kararnameler yayınlandığı zaman yalnızca başlığına baktı, "Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi yazıyorsa ben denetleyemem." dedi, hâlbuki içeriğine bakmalıydı.

CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Anayasa öyle diyor.

MUHARREM ERKEK (Devamla) - İçeriğine baksaydı, bunların aslında bir olağan dönem kanun hükmünde kararnamesi olduğunu görecek ve denetleyecekti çünkü siz darbeyi, yaşadığımız bu sıkıntıları bir fırsata çevirip OHAL KHK'leriyle bütün düzenlemeleri yapmaya kalktınız. Rektör seçimlerinin OHAL KHK'siyle ne ilgisi var, taşeron düzenlemesinin ne ilgisi var, ekonomik alanda yapılan düzenlemelerin ne ilgisi var? OHAL rejimiyle demokrasiyi ve hukuku askıya alarak bu memlekete iyilik yapmadınız, büyük kötülükler yaptınız.

Bugün barış isteyenleri, bugün kardeşlik isteyenleri, bugün demokrasi isteyenleri, hukuk isteyenleri gözaltına alıyorsunuz ve biz de onun için Cumhuriyet Halk Partisi olarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Onlar terör yanlısı, PYD yanlısı diye alındı, yapmayın ya!

MUHARREM ERKEK (Devamla) - Bakın, kimin terörist olup olmadığına yargı karar verir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Tabii ki, ondan adım atıldı işte.

MUHARREM ERKEK (Devamla) - Evet, bizim için PKK-YPG terör yapılanmasıdır ve biz onunla mücadele ediyoruz. Ben onu kastetmiyorum. Düşünce ve ifade özgürlüğünü yok ederek bu memlekete en büyük kötülüğü yapıyorsunuz. Biz onun için demokrasi demeye, hak, hukuk, adalet demeye devam edeceğiz ve bu otoriter rejime, bu tek adam rejimine karşı milyonlarla birlikte demokrasiyi savunacağız çünkü Türkiye'nin önündeki mesele artık belli. Demokrasi mi otoriter bir rejim mi? Bütün meselemiz bu.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - CHP'deki tek adamlığı çöz de gel, ondan sonra.

MUHARREM ERKEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)