| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 10.01.2018 |
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü" olarak geçiyor ve kutlanıyor. Demeçler yayınlandı; basının ne kadar önemli bir alan olduğu, gazeteciliğin ne kadar değerli bir meslek olduğu belirtildi ama şu an dışarıda olan gazeteciler buna çok açık, yalın, net bir cevap verdiler. "Aslında bunların hiçbiri doğru değil. Basının değerine ilişkin, iktidar sözcülerinin söylediklerine inanmayın." diyorlar. Doğru diyorlar.
Yine, aynı gazeteciler bugün bir tek sayfalık gazete çıkardılar, adı: Hakikat. Bu gazetede şu satırları özellikle dikkatinize sunmak isterim: "Bugün onlarca gazeteci dört duvar arasında. Bugün 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü. Bugün Türkiye, dünyanın en büyük gazeteci cezaevi. Bugün kutlanacak bir şey yok." Haklılar değerli arkadaşlar, bugün kutlanacak bir şey yok. Bugün mücadelenin önemini vurgulamak için pek çok sebep var. Neye mücadele, ne için mücadele? Özgürlük için mücadele. Bugün özellikle basın özgürlüğü için mücadele ve dayanışmanın önemini bir kez daha vurgulamak gerekiyor.
Nereden çıktı Çalışan Gazeteciler Günü? 1961 yılında bir Basın Kanunu yapıldı ve orada, 212 sayılı Basın Kanunu'nda gazetecilere bazı haklar tanındı. Önemli düzeltmelerdi yeterli olmasa da. Bu kanunun tanıdığı haklardan rahatsız olan gazete patronları bir araya geldiler, tarihe "9 gazete patronu olayı" ya da "9 patron olayı" olarak geçen bir eylem yaptılar. Gazetelerini üç gün boyunca çıkarmayacaklarını, boykot yoluna gideceklerini belirttiler. Buna karşı gazeteciler bir araya geldiler, genel yayın yönetmenliğini rahmetli Abdi İpekçi'nin yaptığı bir gazete çıkardılar. Pek çok gazeteci o gazetede gönüllü muhabirlik yaptı, yazarlık yaptı. Yani dayanıştılar, direndiler ve patronların bu boykotunu kırdılar, haklarını korumayı başardılar. Şüphesiz haklar bunlardan ibaret değildi, mücadele etmek gerekiyordu ve hakları genişletmek gerekiyordu ama iktidarlar hakikatten rahatsız olurlar değerli arkadaşlar. Otoriter, totaliter eğilimleri olan iktidarlar ilk iş olarak basını, düşünce özgürlüğünü bastırmayı seçiyorlar tıpkı şimdi AKP iktidarının yaptığı gibi. Hakikatten rahatsız olduğu için bir yandan ekonomik araçlarla basını kontrol altına alıyor, diğer yandan polisiye ve hukuksal her türlü yolu kullanarak basını susturmayı, daha doğrusu tek tipleştirmeyi hedefliyor. Tek tipleştirme sadece basın alanında değil, sadece düşünce alanında değil her alanda bu iktidarın bir hedefi olarak ortaya çıkmış.
Tek tipleştirmeye karşı yapılacak şey bellidir değerli arkadaşlar. Bu ülkenin demokrasiden yana, özgürlükten yana derdi olan bütün halkları, bütün inanç grupları, bütün bireyleri, bütün kuruluşları amasız, fakatsız dayanışmayı, ortak mücadeleyi yükseltmek zorundalar. Bu kadar baskıcı, apaçık tek tipçiliği dayatan iktidara karşı çoğulculuğun en geniş cephesini, demokrasinin en geniş cephesini oluşturmak görevimizdir.
Son olarak size Şilili bir yazardan bir alıntı aktaracağım. Pinochet diktatörlüğünün en koyu zamanlarında söylenmiş sözlerdir. Bunları bu bilgi ışığında okuyun: "Hakikati öldürmek iktidarda olan bazılarının zannettikleri kadar kolay değildir. Bu dünyada hâlâ hakikati hatırlatmak ve yaymak isteyen tek bir insan varken bunu yapmak mümkün değildir. Bu yeter; ahlaki çölde haykıran bir insan, önce biri, sonra biri daha, adalet kıvılcımının sönmesine engel olmak için bu yeter." Evet, bu kıvılcımı hep birlikte, bu ülkenin bütün demokrasi güçleriyle birlikte canlı tutacağız, sönmesine izin vermeyeceğiz.
Saygılarımla efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sancar.