GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ağrı Milletvekili Leyla Zana'nın 1'inci Yasama Yılı ile 2'nci Yasama Yılı 01.10.2016 ila 30.04.2017 Döneminde Anayasa'nın 81'inci Maddesine Uygun Biçimde Andiçmeden Aralıksız Olarak Genel Kurulun 212 Birleşimine Katılmamasına Bağlı Devamsızlığı Nedeniyle Anayasa'nın 84'üncü ve İç Tüzük'ün 138'inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık Divanının 20.07.2017 Tarihli ve 41 Numaralı Kararı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (3/1171) münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:46
Tarih:09.01.2018

CHP GRUBU ADINA AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, ülkemiz şu anda çok ağır bir demokrasi bunalımı içerisinde. Darbe teşebbüsü bir lütuf olarak kullanılıyor ve bütün demokratik kanallar iktidar tarafından birer birer tıkanıyor. Demokratik düzen ve düşünce özgürlüğü ağır bir baskı altında. Olağanüstü hâlle birlikte oluşturulan üstü örtülü tehdit havasıyla birlikte normal şartlarda yapılmayan birçok uygulama maalesef hayata geçiriliyor. Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri âdeta bir sopa olarak kullanılıyor. Olağanüstü hâlle ilgili olmayan birçok konu KHK'lerle düzenlendiği gibi, KHK'lerle Anayasa'da güvence altına alınan birçok temel hak ve hürriyet de askıya alınmaya devam ediyor.

Olağanüstü hâl KHK'leriyle birlikte adil yargılanma hakkı göz ardı edilerek birçok kişi işinden oluyor, hapislere atılarak özgürlüğü elinden alınıyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ifade etmeye çalıştığımız birçok yanlış maalesef, görmezden gelindi ve bunun sonunda da anlaşıldı ki darbe teşebbüsünden bir buçuk yıl sonra, sahte byLock yüklemelerinden dolayı 11 binin üzerinde kişinin bir buçuk yıldır haksız olarak yargılandığını, işinden olduğunu iktidar şimdi öğrenebildi. Hâlbuki ne zamandan beri biz bunları söylüyorduk.

Milletvekilleri hapse atılıyor, millet iradesi ıskata uğratılıyor, muhalefet belediyeleri bir işgal anlayışı içerisinde ya görevden alınıyor ya da yerlerine kayyum atanıyor, bunun içerisine belediye meclis üyeleri de dâhil oluyor. İktidar bu antidemokratik uygulamayı kendi belediyelerine dahi uygulamaktan geri kalmıyor, bir emir komuta zinciri içerisinde belediye başkanları teker teker görevden alınmayı kendileri için âdeta büyük bir lütuf olarak görüyor.

2019 sürecine doğru giderken iktidar adım adım tek adam iktidarını ülkeye yerleştiriyor. Tek bir kişinin iradesi, millet iradesinin önüne geçiyor. Koskoca bir ülke âdeta uçuruma doğru sürüklenirken millet büyük bir tedirginlik ve korku içerisinde olup bitenleri seyrediyor. Milletler camiasındaki saygın yerimiz bütün bu uygulamalarla yok edildiği gibi, giderek yalnızlaşan ve demokrasiden uzaklaşan, maalesef, bir ülke hâline gelmiş durumdayız.

Değerli milletvekilleri, darbeye direnen ve demokrasisine sahip çıkmaya çalışan bu Meclis, olağanüstü hâlle birlikte âdeta devre dışına çıkarılmıştır. Meclisin iradesi iktidar milletvekilleri tarafından saraya teslim edilmiş ve kahredici bir parti ve lider aidiyeti bütün demokratik anlayışların önüne geçmiş durumdadır. Millet iradesinin temsilcisi olan milletvekilleri teker teker Meclisten uzaklaştırılıyor, temsil görevleri işlevsiz hâle getiriliyor. Buna karşı çıkanlar da ya bölücü ya da FETÖ'cü damgası vurularak itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.

Değerli milletvekilleri, çözüm sürecinde masanın devrilmesinden sonra iktidar âdeta bir ray değiştirmiş ve çözüm sürecinin getirdiği riskleri dahi öngöremeyen iktidar bir öç alma refleksini devreye sokmuş durumdadır. Nitekim, önümüzdeki düzenlemeyle Leyla Zana'nın milletvekilliği devamsızlık unsuruna bağlanarak ortadan kaldırılmak isteniyor. Bu da uygulanan o dönüş sürecinin sonunda geldiğimiz nokta maalesef.

Değerli milletvekilleri, milletvekillerinin en önemli sorumluluklarından biri de Meclisteki faaliyetlere katılmak ve Meclisteki oturumlara katılarak temsil ettiği kitlenin ve toplamda millet iradesinin çalışmalara yansımasını sağlamaktır. Bu, milletvekilliği için bir yükümlülüktür. Hiçbir milletvekili bu sorumluluğunu yerine getirmekten imtina etme gibi bir duruma gelemez. En son yapılan İç Tüzük değişikliğinde 3'üncü madde içerisinde yapılan bir değişiklikle ant içmekten imtina eden milletvekillerinin milletvekili sıfatından kaynaklanan haklardan yararlanamayacağı da hüküm altına alınmış durumdadır. Milletvekili seçimlerinin kesinleşmesinin ardından yapılan ilandan sonraki beşinci günde milletvekilleri ant içer. Bu ilk oturumda milletvekilleri yemin ederek görevlerine başlarlar. Ancak Leyla Zana, geçerli yemin etmekten imtina etmiş ve bu zamana kadar da yemin etme imkânı olmasına rağmen yemin etmeyerek bu göreve başlamamıştır. Kaldı ki milletvekili adayı olurken milletvekilinin yemin etme zorunluluğu olduğu bilinen bir gerçektir. Bir milletvekilinin yemin metnini kendi siyasi anlayışına göre değiştirmesi de doğru bir tavır değildir. Yemin metni üzerinden siyasi bir sonuç almak gibi bir duruma da hiç kimsenin ulaşması zaten mümkün değildir. Yani milletvekilinin yemin metnini kendi siyasi iradesine göre değiştirme gibi bir seçeneği düzenlemelerin hiçbirinde mevcut değil.

Değerli milletvekilleri, burada konuya objektif yaklaşmak durumundayız. Siyasi saiklerden veya kısa vadeli parti çıkarlarından uzak durmak, doğruyu bulmak adına daha isabetli olur düşüncesindeyiz zira burada Meclisin alacağı karar içtihat niteliğinde, genel bir uygulama hâline gelebilir. Bir cezalandırma saikiyle de değerli arkadaşlarım, hareket etmemek gerekir.

Anayasa'mızın 81'inci maddesine göre ant içme, milletvekilinin görevine başlaması için kurucu bir şekil şartı niteliğindedir. Dolayısıyla milletvekili yemin etmeden Meclisteki ve komisyonlardaki oturumlara katılamaz. Milletvekilinin ant içme metni Anayasa'mızın 81'inci maddesinde düzenlenmiştir. Nasıl ki bir doktor Hipokrat Yemini etmeden doktorluk yapamazsa, bir avukat, bir hâkim, bir savcı yemin etmeden göreve başlayamazsa burada da kanun koyucu ant içmeyi milletvekilliği için bir ön şart olarak ortaya koymuş durumdadır.

Ağrı Milletvekili Leyla Zana'nın 17/11/2015 tarihindeki, seçimden hemen sonraki ilk oturumda Anayasa'ya uygun yemin etmediği oturumu yöneten Meclis Başkanı Sayın Deniz Baykal tarafından saptanmış ve kendisi uyarılmıştır.

Değerli arkadaşlar, burada, uyarıdan sonra, o oturumda Leyla Zana bu yemini düzeltmemiş ve o tarihten sonra da -bildiğim kadarıyla da- böyle, yemin etme gibi bir talepte bulunmamıştır hâlbuki devamlı yemin etme imkânı mevcut olmasına rağmen.

Değerli arkadaşlar, burada Meclisin dikkat edeceği en önemli konulardan birisi; uygulamalar arasındaki farklar subjektif ve kişiye özel olmamak durumundadır. İktidar devamsızlık konusunda gerçekten samimiyse Başbakanlığı elinden alındıktan sonra hemen hemen hiçbir oturuma gelmeyen Sayın Ahmet Davutoğlu'nun devamsızlığından dolayı önümüze bir tezkere getirilmesi gerekir. İşte, bu uygulamaların kişisel, subjektif ve siyasi saikler ile bir hırs ve kin duyguları içerisinde yapıldığını gösteriyor.

Değerli arkadaşlar, milletvekilinin usulüne uygun yemin etmeyerek göreve başlamaması hakkaniyete ve temsil görevinin gereğine uygun olmadığı gibi, milletvekili hakkında yemin etmemesinden yola çıkarak devamsızlık gibi bir maddeyi işletmenin de hukuki tartışmalara yol açacağı kesindir. Burada Anayasa'yı ve İç Tüzük'ü zorlama, İç Tüzük'ün arkasından dolanma gibi bir durum söz konusudur. Burada herkes biliyor ki asıl önemli olan buradaki konu yemin etmemek değil, devamsızlık nedeniyle Leyla Zana'yı Meclisten uzaklaştırmak.

Değerli arkadaşlar, eğer uzun süre yemin etmemek, görevini yerine getirmemek şeklinde düşünülüyorsa burada, İç Tüzük'te -alt komisyonda söylediğimiz gibi- yemin etmek için belirli bir süre, belirli bir tahdit konulması gerekiyor. Üç ay, altı ay ya da bir yıl gibi ya da tahdit şeklinde "beş birleşim, on birleşim, elli birleşim" gibi bir süreyi İç Tüzük'te koymak lazım, eğer gerçekten yeminle ilgili problem varsa. Eğer buna rağmen yeminden imtina ediliyorsa o takdirde devamsızlıktan değil, yemin etmemekten dolayı milletvekilliğinin düşürülmesi hususu Meclisin önüne getirilmelidir. İç Tüzük'teki bu boşluk kullanılarak gerçekte yemin etmemek ama görünürde devamsızlık nedeniyle göreve son verme hatalı olacaktır. Alt komisyon ve ana komisyon görüşmelerinde bu görüşümüzü samimiyetle ortaya koyduk. Burada yapılan uygulamaya yönelik olarak muhalefet etme ya da katılma şeklinde değil, Meclisin gerçekten ne istediği ve doğrunun ne olduğuyla ilgili olarak İç Tüzük'teki bu boşluğun bir düzenlemeyle yeniden doldurulması gerektiği üzerinde durduk.

Değerli arkadaşlar, özet olarak, burada konunun, yemin etmemek değil burada siyasi saiklerle iktidarın Meclis üzerinde uygulamış olduğu, milletvekilleri üzerinde uygulamış olduğu şimdiye kadarki politikanın bir sonucu olarak önümüze getirildiğini özellikle paylaşmak isterim.

Değerli arkadaşlar, sürem varken bir konuyu da sizlerle paylaşmak isterim. Hemen bütçe görüşmelerinden sonra, alelacele Meclisi kapatarak -ki yeterli süre varken- taşeronların da yer aldığı 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle ilgili son derece yanlış bir uygulamayı iktidar önümüze getirmiştir.

Burada Cumhuriyet Halk Partisi olarak taşeronlarla ilgili, taşeronların -kadroya sahip olarak- yıllardır mahrum kaldıkları emeklerinin karşılığını onlara iade etmek, onların şimdiye kadarki sorunlarını ortadan kaldırmak amacıyla gerçek bir kadro verilmesini istedik ama gördük ki Mecliste hiç tartışılmadan, yine bir olağanüstü hâl kararnamesiyle, maalesef, birçok eksikliği ve hatayı içinde barındıran bir kararnameyle düzenlendi.

Bunu bir OHAL kararnamesiyle düzenlemek mümkün değil. Artısıyla eksisiyle, bütün taşeronların içinde yer aldığı, aynı zamanda kadroya sahip bir işçi hangi haklara sahipse onların haklarına sahip olacak şekilde, tamamını, bütün taşeronları içeren bir düzenleme mutlaka Meclise getirilmelidir. Buna ilişkin ihtiyaç değerli arkadaşlarım, hâlâ devam ediyor.

Biz diyoruz ki gelin, hep beraber bu sorunu tamamen ortadan kaldıralım. Meclisi, birbiriyle didişen bir Meclis, milletvekillerini dışarıya atan, milletvekillerinin birçok gerekçelerle Meclis dışına atılması için bu konuda çalışma yapan bir Meclis olmaktan çıkarıp gerçekten, toplumun sorunlarına ortak çözümler üreten bir Meclis hâline getirelim. Emeğiyle geçinen bu insanların ve ailelerinin rahatlatılması için bunun mücadelesini ve düzenlemelerini mutlaka hep beraber yapalım diyorum.

Burada, Leyla Zana'yla ilgili olan düzenleme, biraz önce de söylediğim gibi, Meclisten gerçek bir halk iradesinin, milletin iradesinin tam olarak yansıtılmasını engelleyecek tarzda milletvekillerinin Meclisten uzaklaştırılmasına karşıyız. Takdir Genel Kurulundur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)