| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 9'uncu Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 20.12.2017 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığı bütçesi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine aslında çok rakamlara boğmadan, halkımızın anlayacağı bir dille anlatmaya çalışacağım.
Şimdi, 2018 yılı bütçesi için, AKP Hükûmeti, önümüze bir bütçe koymuş; özetle şunu söylüyor: "2018 yılı içerisinde 762 milyar harcama yapacağım." diyor. Yani bütün bakanlıklar, Hükûmet böyle, kendince harcamalar yapacak ama bu işin yükünü de Sayın Maliye Bakanının sırtına yüklemiş bulunuyorlar. Niye böyle? Çünkü 762 milyar harcamanın kaynağını bulmaları gerekiyor. Sayın Maliye Bakanı haydi uğraş bize bu kaynağı bul.
Doğrusu Sayın Maliye Bakanının birikimi, tecrübesi ve deneyiminden hiç şüphemiz yok. Eğer iş Sayın Maliye Bakanına bırakılırsa hakikaten sadece geçen 2017 bütçesi değil, 2018 yılı içerisinde de elinden gelen çabayı göstereceğine hiç kuşkumuz yok çünkü koşuşturuyor. Yurt dışına gidiyor, Türkiye'de yatırım yapacak yatırımcı bulmaya çalışıyor, onları ikna etmeye çalışıyor, yurt içerisinde yatırımcıyı teşvik ediyor. İş alanları doğsun ve gelir kaynakları artsın diye elinden gelen her türlü çabayı gösteriyor. Gösteriyor da ama Sayın İçişleri Bakanı buna izin vermiyor, sokakta vatandaşı dövüyor, yürüyene gaz sıkıyor, bilmem, dağları taşları bombalıyor, yasak bölgeler ilan ediyor. Onunla yetinmiyor Adalet Bakanı önüne gelen her şeyi hukuk, kural, kaide tanımadan yargı üzerinde bir vesayet oluşturuyor, yüzlerce binlerce insanı cezaevine tıktırıyor. Millî Savunma Bakanı sınır boylarında ha bire tatbikatlar, operasyonlar âdeta bir savaş havası yaratıyor.
Şimdi, yabancı yatırımcı Türkiye'ye niye gelsin, yabancı sermaye niye gelsin? Gelmediği gibi ülke içindeki sermaye de hem yargı güvencesi olmadığı için hem belirsizlik olduğu için yurt dışına kaçmaya çalışıyor. Geriye tek bir şey kalıyor Sayın Maliye Bakanının elinde, bu kaynağı yaratmak için yani bu harcamaların karşılığını bulmak için bir yere yüklenmesi lazım. Yükleneceği tek alan da çalışanlar, çalışan 80 milyon yoksul halkımız. Onların cebinden alacak, nasıl alacak? Vergilerle alacak. Peki, ne kadar vergi alacak bu yıl içerisinde? 667 milyar vergi toplamayı hedefliyor. Bu vergiyi nasıl alacak? Bu verginin de yüzde 75-80'ini dolaylı vergilerden alacak. Yani bir işçiye 1.404 lira asgari ücretten ödeme yapacak, o işçi dönecek alışveriş yaptığı her üründen tekrar Maliye Bakanlığına ya da bu Hükûmete vergi ödemek zorunda kalacak. Doğrudan kestikleri kesintiyi saymıyorum. Şimdi, böyle olunca da ha bire yüklen çalışanın, garibanın, işçinin, köylünün sırtına, dolaylı vergilerden topla; yetmedi yıl içerisinde, geçen torba yasada olduğu gibi, bir maddeyle ek kaynak oluşturmak için bir çırpıda 37 milyar civarında bir ek vergiyi tahsil etmeye çalış. Böyle olunca, tabii, değerli arkadaşlar, bir vergi adaletinden, bir vergi hukukundan bahsetmemiz de mümkün olmuyor.
Şimdi, saydığım, özellikle güvenlikçi bakanlıklar bol keseden harcama yaparken, bütçeleri oldukça yüksek tutulurken örneğin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi bakanlıklar da boynunu büküyorlar, artık kendi paylarına ne verilirse ancak o kadar harcıyorlar. Ama diğer saydığım, Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı gibi bakanlıklar -Hükûmetin despotik yönetimini, totaliter yönetimini halkı baskılamak adına- istediği şekilde kaynakları harcayabiliyorlar.
Şimdi, tabii, "Bu bütçede bir bütçe adaleti, bütçe hukuku, eşitliği var mı?" derseniz, yok. Bu bütçeye baktığımız zaman, bu bütçe, AKP iktidarının politik, ekonomik ve sosyal bakış açısını ortaya koyuyor, toplumsal sınıf ve tabakalar arasındaki ilişkiyi belirleyen bir bütçe. Az kazanandan az alan, çok kazanandan da çok alan, dolayısıyla aldığı kaynakları toplumun en yoksul, en alt kesimlerinin ihtiyaçlarına aktaran ve sınıflar arası sömürü düzenini yok etmeye yönelik bir bütçe değil. Dolayısıyla bu bütçe, tamamen, sermayedarların, mülk sahiplerinin yani kapitallerin çıkarlarını koruyan, sömürüye dayanan bir bütçedir. Bu böyle olunca da bu bütçenin adaletsiz bir bütçe, hukuksuz bir bütçe olduğunu söylememiz mümkündür. Elbette Halkların Demokratik Partisi olarak ve bir milletvekili olarak böyle bir bütçenin bizim vicdanımızı temsil ettiğini, bütçede bizim vicdanımızın olduğunu dolayısıyla Türkiye'de büyük çoğunluğu teşkil eden, nüfusun yüzde 90'ına yakınını teşkil eden yoksulların, çalışanların vicdanını da temsil ettiğini söylemek mümkün değil Sayın Bakan. Bu, olsa olsa sermayedarı koruyan bir bütçe.
Bakın, bu bütçenin temel üç özelliği var: Biri, güvenlikçi, savunma ve savaş konsepti üzerine inşa edilmiş bir bütçedir. İkinci bir özelliği, sermayeyi, sermayedarı yani sömüreni koruyan bir bütçedir. Üçüncü bir özelliği de farklı inançları yok sayan, mezhepçi bir bütçedir. Çünkü, bu bütçede, örneğin, Sünni İslam mezhebinin dışındaki hem diğer Sünni İslam mezheplerine hem diğer inançlara yönelik bir hak, bir pay yoktur dolayısıyla bu yönüyle de mezhepçi bir bütçedir. Bunları görmek lazım, yoksa rakamlar içerisine girip şu kuruma şu kadar para, şu kuruma bu kadar para, az mı aktarılmış, çok mu aktarılmış derdinde değiliz.
Bakın, bu söylediğimi sadece ben iddia etmiyorum, Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek bir açıklamasında ne demişti? Biz, 17-18 milyar Türk lirası ilave bir kaynak ayıracağız savunma sanayisi için, Millî Savunma Bakanlığı için. Önümüzde iki yol var: Biri nedir? Borçlanma yöntemiyle kaynak elde edeceğiz, ikincisi vergi yükleyerek, yeni vergiler, vergi kaynakları yaratarak yani vergilerden bu kaynağı elde etmiş olacağız. Biz ikinci yolu seçtik, biz işte vergi üzerinden bu kaynağı yaratmaya çalıyoruz dedi. Bu açıkça bir itiraf, yani bu bütçenin bir güvenlikçi bütçe olduğunun açık bir itirafı. Bence Sayın Mehmet Şimşek dürüstçe bu bütçenin bir savaş bütçesi olduğu niteliğini de ortaya koymuştur.
Bakın, mesela, ben çok basit bir örnek vermek isterim asgari ücretli üzerinden: Bir asgari ücretli bir ay çalışır, bir ay aralıksız çalışır, net kazandığı para ne kadar? 1.404,06 lira, net kazandığı bu. Bu parayı da ay içerisinde KDV, ÖTV veya -varsa, diyelim ki bir şekilde birikmişse parası- motorlu taşıtlar vergisi gibi dolaylı vergiler ödeyerek harcıyor yani 1.404 liranın tümünü kendi ihtiyacı için harcamıyor. Peki, bu bir ay çalışan asgari ücretli işçi, devlete ne kazandırıyor? O bir ay çalışıyor, 1.404 lira alıyor. Bakın, devlete ne kazandırıyor: 817,76 lira da devlete para kazandırıyor. Yuvarlak bir hesapla Türkiye'de 6 milyon asgari ücretli olduğunu varsayarsak sadece asgari ücretli çalışanların her ay devlet bütçesine kazandırdığı para 5 milyardır. Bir yıllık toplamı 60 milyar, sadece asgari ücretlinin kazandırdığı para. Peki, sermayedar ne kazandırıyor? Bir de bir dolar milyarderini düşünün, o da bankaya para yatırıyor, dolar bazında yatırıyor, dolar faizi alıyor ya da euroya yatırmışsa euro faizi alıyor, yani döviz faizinden sadece vergi kesiliyor. Hem döviz bazında, döviz artışından zenginleşiyor hem de elde ettiği faizden de para kazanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Bir dakika süre alabilir miyim?
BAŞKAN - Bir dakika size de vereyim, talep ettiniz.
Buyurun.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dolayısıyla hiç çalışmadan, hiçbir riske girmeden parası para kazanmış oluyor. E, madem böyle, o zaman asgari ücretlinin ücretini artırın. Devlet, asgari ücret 1.404 lirayken 817 lira kazanıyorsa demek asgari ücret 2 katına çıksa, örneğin 2,500 liranın üzerine çıkmış olsa o oranda devlete de para kazandırmış olacak. Yani iş alanını ne kadar çoğaltırsanız, üretime yönelik istihdam alanını ne kadar çok artırırsanız doğal olarak devlete, bütçeye gelecek pay da o oranda artacak. Ama siz bunu yapmıyorsunuz, yatırım alanlarını, istihdam alanlarını daraltıyorsunuz, sermayeye çalışıyorsunuz. Her gün milleti, yurttaşı, vatandaşı dövüyorsunuz, adaleti ayaklar altına alıyorsunuz, vesayet uyguluyorsunuz, dağları taşları bombalıyorsunuz, var olan sermaye de güvenli yere kaçar, yurt dışına kaçıyor. Böylece de bedeli de ödeyen 80 milyon yurttaşımız oluyor diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.