| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 9'uncu Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 20.12.2017 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama öncelikle maliye politikasını değerlendirerek başlamak istiyorum. Maliye politikasının 4 temel alt politikası var; vergi, harcama, borçlanma ve diğer politikalar. Diğer politikalar bahsinde de alt başlık itibarıyla bütçe politikasını, vergi dışı gelirleri, özelleştirmeyi, parayı, faizi, teşviki, dış ticaret politikalarında hem ekonomi hem de maliye politikaları olarak sayabiliriz.
Maliye politikasında amaç, sadece bütçe dengesi değildir. Ekonomik dengesizlikleri gidermek için de özellikle para politikasıyla ve saydığım politikalarla eş güdüm hâlinde maliye politikaları uygulanır. Maliye politikasının başarısı, kamu kesimi dengesinin açık verip vermediğine, vermişse bu açığın hangi düzeyde olduğuna, kamu borç yükünün düzeyine bakılarak ölçülür. Bütçe açığının millî gelire oranı bakımından son yıllarda nispeten başarılı bir maliye politikasından bahsetmek mümkün, ancak bu maliye politikası sürdürülebilir bir hâlde mi, ona bakmak lazım. Maliye politikasındaki göreli başarı bütçenin temel geliri olan vergi gelirlerinden ziyade çoğunluğu tek seferlik vergi dışı gelirlerden kaynaklanıyor. Ayrıca, kamu-özel iş birliği, yap-işlet-devret modeliyle yapılan otoyollar, köprüler, şehir hastaneleri gibi Hazine garantili bazı projeler var. Bu projelerin hayata geçişinde sorunlar var ve bu projeler maalesef, ileride kamu harcamalarında büyük artışlara sebep olacaktır. 206 milyar lira tutarında 211 projede Hazine garantisi 420 milyar Türk lirası. Sadece 18 şehir hastanesine devletin ödeyeceği kira bedeli ise 115 milyar lirayı bulacak. Kamu borç stoku göreceli olarak dengedeyken özel kesim borç stoku ve hane halkının borçluluğu da artmaktadır, rakamlara girmiyorum. Bütçe açığı artarken cari açık da artıyor, ithalatsız üretim de yapamıyoruz, tüketim de yapamıyoruz ve ithalatsız büyüyemiyoruz. Tüketimi artırmak için de yine maliye politikasını devreye sokuyorsunuz. 2017 yılı içinde devreye giren maliye politikası uygulamalarını başlıklar hâlinde saydığımızda istihdamı artırmaya yönelik tedbir ve teşvikler, küçük ve orta ölçekli firmalara sağlanan finansman desteği, konut ve dayanıklı tüketim malları sektörlerine yönelik vergi indirimleri getirildi, 2018 yılı için de benzer müdahalelerin yapılacağı açıklandı. Bu uygulamalara tüketim artırılıp ekonomiye geçici bir bahar havası yaşatıldığını, aynı şekilde vergi gelirlerindeki artışla da bütçeye kaynak aktarıldığını söylemek mümkün ancak bu gelişmeler sürdürülebilir olmayınca geleceğe yönelik bir öngörüde de bulunamıyoruz.
Özetle, ezcümle ifade edecek olursak, maliye politikasının verimliliği ve sürdürülebilirliği bağlamında önemli soru işaretleri vardır.
Bu noktada bütçe verilerine ilişkin bazı önemli gelişmeleri de paylaşmak istiyorum. 2017 yılında vergi gelirlerinin, hedefin 9,4 milyar lira üzerinde gerçekleşerek 520 milyar lira olması bekleniyor. Buna rağmen torba yasalarla başta kurumlar vergisi, özel tüketim vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi olmak üzere vergi artışları yapıldı. Asıl vergi artışları önümüzdeki günlerde olacaktır. Harçlar, damga, ÖTV ve gelir vergisi dilim tutarları inşallah bir ok gibi fırlamaz. Yılbaşından önce "güncelleme" adı altında vergi artışları olacağını da tahmin etmek zor değildir.
Vergi tahsilatı artmakta, ancak buna karşılık vergi kalitesi de azalmaktadır, bozulmaktadır. 6736 ve 7020 sayılı borç yapılandırması kanunları kapsamında 30 Eylül 2017'ye kadar vergi daireleri tarafından 22,5 milyar lira tahsil edildi. Bu rakam, ocak-eylül döneminde tahsil edilen 385 milyar liralık tahsilatın yüzde 6'sına denk gelmektedir. Bu gelirler 2019 yılından itibaren olmayacağına göre yerini yeni vergiler alacak demektir. Ayrıca ek tahsilata rağmen ocak-ekim döneminde vergi tahsilat oranı da yüzde 75'te kalmıştır.
Sayın Maliye Bakanı, mükelleflerin 150 milyar TL tutarında katma değer vergisi alacağı olduğunu ifade etmişti. Şu an bu tutar herhâlde 160 milyar liraya yükselmiştir. Bu tutar, fazladan tahsil edilen ve mükellefe iade edilmesi gerekecek tutardır. 160 milyar, 2017 yılı bütçe gerçekleşme beklentisi olan 612 milyar liranın yüzde 26'sına denk gelmektedir ki çok büyük bir rakamdır. Maliyenin mükellefe borcu olan veya fazla tahsil edildiğini söyleyebileceğimiz yani iade edilecek KDV olarak ifade edilen bu tutar kamu istatistiklerinde gözükmüyor. Sayın Bakan, otuz yıllık uygulamanın sonucu olarak bu durumun çözüleceğini açıkladı. Burada açıklanması gereken husus, 160 milyar lira mükellefe ödenecek mi, yoksa silinecek mi? Nasıl çözülecek?
2017 bütçe açığı hedefi 47 milyar liraydı, bugün hedefin -yüzde 32 üzerinde- 62 milyar TL gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Yılın ilk altı ayında beyaz eşya, mobilya ve konut sektöründe teşvikler verilirken yılın sonlarına doğru meyve suyu ve limonataya ÖTV getirildi. Hükûmetin, uzun vadeyi bir tarafa bırakın, orta ve kısa vadede dahi ekonomiyi okuyup bir öngörüde bulunmakta sorunlar yaşadığını görüyoruz.
Tarımda yanlış vergi politikası devam ediyor. Çiftçi kazanmadan vergi ödüyor. Yüksek mazot ve gübre fiyatları nedeniyle üretim ve taşıma maliyetleri artıyor ve tüketici yüksek fiyattan tüketiyor.
Bazı vergi artışları enflasyon artışına neden olurken enflasyonun artması da bazı vergi türlerinde zincirleme olarak artışa neden olmaktadır, rakamlara girmiyorum.
Firmaların kârlılığı düşerken bankaların kârlılığı artıyor. Kurumlar vergisi mükellefleri incelendiğinde yarısının zarar beyan ettiği görülmektedir. Kâr eden mükelleflerin gelir tabloları incelendiğinde finansman giderlerinin sürekli arttığı görülmektedir. Firmaların finansman giderleri brüt satış kârının yüzde 25'ine dayanmıştır. Finansman giderinin faaliyet kârına oranı ise yüzde 70'leri geçmiştir. Bunun sonucu olarak firmaların kârlılığı düşerken bankaların sürekli olarak kârlılıklarını artırdıklarını görüyoruz.
Kamu bankalarından elde edilen temettü gelirlerinde beklenenin üzerinde artışlar olmuştur. Kamu bankalarının yanı sıra özel bankalar da kârlarını katlayarak artırmış, vergi rekortmenleri arasında en üst sıralarda yer almıştır ve vergi rekortmenleri listesinin ilk 10 sırasında 8 banka ve 2 kamu kurumu yer alıyor; BOTAŞ ve Elektrik Üretim AŞ.
Bir önemli husus, vergi kayıtlı sektörlerden alınmaktadır. Yapılan her vergi düzenlemesi kayıtlı ekonomiyi arttırmak yerine kayıtlı mükelleflerin vergi yükünü arttırmak üzerine kurulmuştur ve vergiler daha çok akaryakıt, sigara, otomotiv, cep telefonu, bankacılık faaliyetleri, faiz ile buna bağlı vergiler üzerinde yoğunlaşmıştır.?
Maliye politikasındaki görünen en önemli sorun olarak ifade edeceğimiz önemli göstergelerinden birisi de vergi gelirlerinin millî gelir içindeki payıdır ve bu oran 2016'da yüzde 17,5'tu, 2017 beklentisi de yüzde 17,1'dir. 2016'dan 2017'ye geçerken bu orandaki düşüş dikkat çekicidir. Geçtiğimiz günlerde açıklanan, yüksek büyümeyi besleyen özellikle tüketim ve dış ticaret gibi alanlardaki artışa bağlı olarak dolaylı vergilerdeki artışa rağmen bu oran düşmektedir.
Değerli milletvekilleri, vergi, sadece kamu harcamalarının bir finansman aracı değildir, aynı zamanda vergiciliğin sosyal boyutu da vardır ve bu da yıllar içerisinde gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Bu önemin adına biz kısaca "vergilemede adalet" diyoruz veya "vergi adaleti" diyoruz. Ülkemizde vergi adaleti de giderek bozulmaktadır. Vergi adaletinin en önemli göstergesi de dolaylı ve doğrudan vergilerin mukayesesidir. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı 2016'da yüzde 69'dur, 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla da bu yüzde 67'dir.
Türk vergi sisteminde önemli gördüğümüz bazı hususlar da şunlardır: Vergi mevzuatındaki değişikliklerin sıklığı yatırım kararlarındaki öngörülebilirliği azaltıyor. Vergi mevzuatı karışık bir yapıda. Kayıt dışı ekonomi, vergi istisna, muafiyet ve indirimleri vergi adaletini bozduğu gibi vergi uyumunu da zorlaştırıyor ve vergi yükümlülüğünü zamanında yerine getiren mükellefleri âdeta cezalandıran aflar vergi adaletini de bozuyor, vergi bilincini de zayıflatıyor. Buna karşılık, vergilerini düzenli ödeyen mükelleflerin mutlaka ödüllendirilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bakanlıkların olduğu gibi Maliye Bakanlığının da bir mutfağı var. Binlerce Maliye çalışanının gözü kulağı bugün burada, Meclisimizdedir. Merkez ve taşra teşkilatlarıyla beraber Maliye Bakanlığında ve Gelir İdaresinde çalışma barışı maalesef kalmamıştır ve Maliye personeli huzursuzdur. Aynı masalarda aynı işi yapan personel farklı maaş ve özlük haklarına tabi tutulmuşlardır. "Eşit işe eşit ücret" sloganıyla çıkarılan ancak hangi işin hangi işe eşit olduğu tanımlanmayan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname sonrasında oluşan ücret farklarından kaynaklı haksızlıklar altı yıldır kronikleşmiştir.
Uzmanlar arasında merkez-taşra ayrımı devam ediyor. Bu, haksızlıktır. Uzmanın merkezi, taşrası olur mu? Uzman uzmandır.
Gelir uzman yardımcılığına giriş sınavlarında sadece tek il tercihinde bulunulması nedeniyle yüksek puanlı pek çok kişinin başarısı ve hakkı heba edilmektedir. Bunun en az 2 veya 3 il tercihine çıkarılması çok yerinde olacaktır.
Bir de verilen sözlere bakalım. Sayın Maliye Bakanı 17 Martta Konya'da, 30 Martta Sakarya'da defterdarlık uzmanlığı için kurum içi uzmanlık sınavı açılacağını ifade etti ancak dokuz aydır bir gelişme yok. Yine, 8 Nisanda Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatı kadrolarındaki personel için kurum içi uzmanlık sınavı açılacağını ifade etti ve sekiz aydır herhangi bir gelişme yok.
Maliye personeli verilen sözlerin gereği olarak bugün Sayın Bakandan bir müjde beklemektedir. Uzmanlık kadrolarındaki merkez-taşra ayrımına son verilmelidir.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kaldırılan fazla çalışma uygulaması yeniden başlatılmalı; bayramlarda, idari izinlerde çalışan personele fazla çalışma ücreti verilmelidir.
Gelir uzmanlarının geçmişte yapılan ortak sınavlardan kaynaklanan mağduriyetleri hâlâ giderilmemiştir. Bu konunun mutlaka bir şekilde çözüme kavuşturulması gerekir.
Engelli, teknisyen yardımcısı, yardımcı hizmetliler sınıfı ve diğer personel için görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı açılmalıdır.
Çalışanlara ödenen özel hizmet tazminatları, diğer kamu kurumlarında aynı unvanda çalışanlara ödenen tazminat oranlarına getirilmelidir. Taşrada görev yapan müdürlerin ek göstergeleri de yükseltilmelidir.
Muhasebe ve Millî Emlak denetmenlerinin emsallerine göre düşük olan görev, yetki, sorumluluk ve özlük hakları düzeltilmelidir.
Gelir ve gider birimlerinde çalışan personele kurum içi uzmanlık sınavı açılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tekrar ediyorum: Gelir ve gider birimlerinde çalışan personele kurum içi uzmanlık sınavı mutlaka açılmalıdır.
Sözlerime burada son verirken muhterem heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum ve Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığının bütçesinin ve tüm bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçay.