GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:18.12.2017

CHP GRUBU ADINA GAYE USLUER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bir ülkenin gelirlerinin kimlerden nasıl toplanacağının, toplanan gelirlerden hangi kesimlere ne kadar pay ayrılacağının önceden belirlendiği bütçeler, siyasi iktidarın hangi sınıfın çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini gösteren en somut ekonomik ve siyasi metinlerdir.

2018 bütçesinde eğitime ayrılan bütçe ödeneğini soluksuz ve merakla okudum. Ne yazık ki 2018 bütçesi 2016 ve 2017 eğitim bütçelerinin ana karakterinden farklı değil. 2018 yılı için, 1 milyonun üzerinde eğitim emekçisine, 18 milyona yakın öğrenciye hizmet veren Millî Eğitim Bakanlığına 92 milyar 529 milyon lira bütçe ayrılmış.

Yıllardır "Bütçeden en büyük payı eğitime ayırıyoruz." diyorsunuz. Ama bütçedeki paya baktığımızda içi boş ve boş propaganda sözlerinden başka bir şey göremiyoruz. Bu bütçeyle eğitime erişimi ve niteliği nasıl artıracaksınız?

Bakın, MEB bütçesinin yüzde 69'u personel ödemeleri, yüzde 11'i sosyal güvenlik devlet primi olmak üzere tam yüzde 80'i personel giderleri. Geri kalan yüzde 20'den mal ve hizmet alımları için yüzde 9,5; cari transferler için yüzde 3, diğer giderlere ise yüzde 7,5 ayrılmış. 2017 bütçesinde MEB bütçesinin millî gelire oranı 2017 yılında yüzde 3,54;. 2018 bütçesindeki oran ise yüzde 2,69. Yani milletin vergileriyle, emeğiyle elde edilen gelirden eğitime ayrılan pay azalmış. Bu rakamları "Eğitim bütçesi artırıldı." diyenler için yeniden, matematik dersi olsun diye veriyorum.

Bütçenin kendi içinde pay edilişi de bilimsellikten uzak ve adaletsiz. Eğitim yatırımlarının oranı 2002 yılında yüzde 17,8; 2018 yılında bu pay yüzde 8,36'ya düşmüş. Bu aradaki fark nedir, biliyor musunuz? Aradaki fark kabaca, eğitimde özelleşmenin, eğitimde piyasalaşmanın ekonomideki ifadesidir.

Bütçeden en büyük pay nereye ayrılmış? Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne. Geçen yıla göre bu müdürlüğe ayrılan pay yüzde 68 artırılmış. 7,7 milyar lira olan din eğitimi ödeneğinin 6,6 milyar lirası ise imam-hatip okulları için kullanılacak. Bu harcamalar, aslında, arkadaşlar, resmen Diyanet harcamalarıdır. Arkadaşlar, net olun lütfen, bu 7,7 milyar lirayı Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine ekleyin, vatandaş da gerçeği görsün.

Bir de gelin, üniversitelere bakalım. On beş yılda üniversite sayısı 53'ten 112'ye ve özellerle birlikte toplam üniversite sayısı 179'a çıktı. Öğrenci sayısı 1,9 milyondan 7,6 milyona ulaştı. Peki, ya istihdam... Kusura bakmayın, bakkal dükkânı açar gibi üniversite açılmaz. Hükûmetin görevi sadece üniversite açmak değildir, aynı zamanda uygun istihdam olanakları yaratmaktır. Yaklaşık 1 milyon üniversite mezunu gencimiz işsiz, her 4 üniversite mezunundan 1'i işsizler ordusuna katılıyor. Bakınız 15 Temmuz sonrası akademideki tasfiyelere. Üniversiteler 15 Temmuzdan sonra hem öksüz kaldılar hem de yetim, üniversiteler sahipsiz. Bakınız bilimden, bilimsel faaliyetlerden uzaklaşan üniversitelerin hâline, bakınız yeniden kadrolaşma politikanıza. Enerji Bakanı "Ben cemaat okullarında okudum ama aklımı kiraya vermedim." dedi; bakınız kapatılan üniversitelerin öğrencilerine, açıkta kalan öğretim üyelerine, o okullara okumak için para verdiler, onlar da akıllarını kiraya vermemişlerdi. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, neden fişlediniz, neden fişlendiler, Sayın Enerji Bakanına da buradan bu vesileyle sormak istiyorum. Bakın atanan rektörlerin durumuna ve bakın Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinde şeytanla mücadele edecek yardımcı doçent kadrosu ilan eden zihniyete. Bakın, bakın, hep birlikte bir daha bir daha bakalım görebilmek için.

Eğitim bütçesi dediğiniz, eğitimin iyileştirilmesi için ayrılan bütçe demektir. Soruyorum: Bu bütçenin neresi hangi öğrenciye, hangi öğretmene, hangi veliye değiyor? Bu bütçeyle üniversiteler nasıl bilim yuvası olacak, nasıl bilgi üretecek? Siz dediniz Sayın Bakan, "Bu ülkede nitelikli okullar var, bu ülkede niteliksiz okullar var." diye. Doğru da söylediniz, ben de ilave edeyim: Bu ülkede bir nitelikli üniversiteler var, bir de niteliksiz üniversiteler var. Peki Sayın Bakan, bu bütçeyle niteliği nasıl artıracaksınız? Bu bütçeyle okulların ısınma sorununu çözemezsiniz. Sınıfların fiziki koşullarını düzeltemezsiniz. Tuvaletlerinde, koridorlarında, eğitime uygun sağlık koşulları sağlayamazsınız. Aidat parası veremediği için okul temizlemeye giden anneleri bu sömürüden kurtaramazsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak ve ancak servis parası, kırtasiye parası diye ayın sonunu getiremeyen asgari ücretliye eğitimi yük hâline getirirsiniz. İhtiyaç olan bölgelere öğretmen atayamazsınız, ücretli ve sözleşmeli öğretmenleri kölelik koşullarında çalıştırmaya devam edersiniz. Eğitim emekçilerinin sosyal haklarını tanımaz, ücretlerinde hak ettikleri iyileştirmeleri yapamazsınız. "Atanamayan öğretmenler" sorununu bu bütçeyle çözemezsiniz. Dünyada teknolojik gelişmelerin hızı her geçen gün artarken siz bu bütçeyle okullara laboratuvar açamazsınız, içlerini teknik aletlerle donatamazsınız. Hele de kütüphaneleri, bilimsel kaynaklarla, insanlığa ışık tutan eserlerle hiç dolduramazsınız ve siz bu bütçeyle engelli çocuklara kaliteli eğitimi hiç ama hiç sağlayamazsınız.

Peki, bu bütçeyle ne mi yapabilirsiniz? Bu bütçeyle, yine PISA sınavlarında sınıfta kalırsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Bu bütçeyle, OECD sıralamasında yine son sıralarda yer alırsınız, dünyanın en gelişmiş 500 üniversitesi içine giremezsiniz. Uzay çağında her gün yeni bir gezegen keşfedilirken siz, yabancı ülkelerin uydusu üzerinde bayrak yapıştırıp "hem yerli hem millî uydu" diye hem kendinizi hem de milleti kandırmaya devam edersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu bütçeyle vatandaşa söylenen şudur: "Yemenden, içmenden kıs kardeşim. Dolayısıyla sağlığından feragat et. Madem çocuk okutuyorsun, az ye, kolay mı çocuk okutmak? Üstüne başına da bir şey alma, insan gibi yaşama; ömründen ver, çocuğunu okut." Eğitime ayrılan bu bütçeyle vatandaşa söylenen tam da budur.

Peki, niye hep vatandaşı fedakârlık yapmaya çağırıyorsunuz, mecbur ediyorsunuz? Madem öyle siz yapın fedakârlığı. Mesela, kolunuzdaki 700 bin liralık saatten; mesela, Man Adası'ndan gönderilen vergisiz milyonlardan feragat edin. (CHP sıralarından alkışlar) Siz yapmıyorsanız, 15 milyara yakın vergi borcunu sildiğiniz yandaş patronlarınızdan paraları alın, eğitime yatırın. Tepesinden inmediğiniz milyonluk makam arabalarınızdan, uçaklarınızdan, oturduğunuz saraylardan vazgeçin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAYE USLUER (Devamla) - Bir dakika rica edebilir miyim.

BAŞKAN - Sayın Usluer, sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

GAYE USLUER (Devamla) - Eğitim anayasal bir haktır. 2018 MEB bütçe ödeneği, eğitimin herkes için eşit ve ücretsiz olması ön şartıyla koşulsuz laik ve bilimsel eğitim hedefiyle oluşturulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, sözlerimi tamamlarken bu söylemlerim samimiyetle yüreklerinize. Parmaklarınıza seslenmiyorum, yüreklerinize sesleniyorum. Bu bütçeyi tartışırken ve bu bütçeyi oylarken gelin, hep birlikte yüreklerimizi koyalım ortaya. Bu defa parmaklar vicdan olmasın, bu defa vicdanlar parmak olsun, ne dersiniz?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Usluer.