| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 18.12.2017 |
CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Bakanlığının bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu hafta içinde, yakın zamanda Avusturya eski Dışişleri Bakanı, şu anda hükûmeti kurmaktan sorumlu şahıs Sebastian Kurz bir açıklama yaptı, daha doğrusu hükûmet programına bir ifade koydu. O ifadede, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerini kesmesi, Avusturya'nın da bu konuda yeni müttefikler aramasıyla ilgili bir ifade var. Bu ifadeye hem Dışişleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu hem de Avrupa Birliği Bakanımız Sayın Çelik tutarlı bir tepki gösterdi. Ben onun için, göstermiş oldukları bu tutarlı tepkiden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum. Tepkinin içeriğinde şu var, diyor ki ikisi de... Bir yandan Avrupa Birliğiyle aramızda akitler var, bunları hatırlatıyorlar, bir yandan da Avrupa Birliği değerlerini hatırlatıyorlar bu kendini bilmez Avusturyalı siyasetçiye. Fakat, tabii işin ilginç tarafı şu: Biz Avrupa Birliği değerlerini hatırlatıyoruz ya da aramızdaki akitleri hatırlatıyoruz ama bu akitlere biz ne kadar uyuyoruz, Avrupa Birliği değerleriyle de ne kadar uyumluyuz, meseleye buradan bir bakmak gerekiyor.
Şimdi, Sayın Bakan açıklamasında diyor ki: "Bu yaklaşımlar, AB değerlerini bir formalite ve Avrupa içi güç oyununun bir parçası hâline getirme çabasını gösteriyor." Altına imzamı atarım, kesinlikle doğru bir ifade. Ama öbür taraftan, biz dönüyoruz, bakıyoruz, Avrupa Birliği değerleri Avrupa Birliği Bakanlığımızın kendi web sayfasında zaten ifade ediliyor, deniyor ki: "Birlik, insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü -yani son zamanlarda Türkiye'de mumla aradığımız değerlerin hepsi burada yazıyor- azınlıklara mensup kişilerin hakları da dâhil olmak üzere insan haklarına saygı ilkeleri üzerine kurulmuştur. Bu değerler, çoğulculuk, ayrımcılık yapmama, hoşgörü, adalet, dayanışma, kadın-erkek eşitliğinin hâkim olduğu bir toplumda üye devletler için ortaktır." Akitlere bakıyoruz. En önemli akitlerden bir tanesi herhâlde 2002 yılından beri Türkiye'yi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisinin parti programıdır değil mi? Parti programında Adalet ve Kalkınma Partisi Avrupa Birliğiyle ilgili ne söylemiş? "Türkiye, Avrupa Birliğiyle ilişkilerinde, taahhütlerini ve birliğin üyelik için öteki aday ülkelerin de yerine getirmesini istediği şartları bir an önce sağlayacak -tarih 2002- gündemin yapay sorunlarla meşgul edilmesini önlemeye çalışacaktır." Bu da doğru bir ifade. Sorun şurada arkadaşlar: İfadelerde problem yok yani teori zehir gibi ama ortada bir pratik yok. Dolayısıyla, bunun üzerinden giden bir yaklaşımı ifade eden bir süreç yürüyor bir süredir Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerinde.
Sayın Bakanın muhtemelen son zamanlarda bol bol boş vakti vardır çünkü Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinde hiçbir ilerleme yok. Hiçbir ilerleme olmadığı gibi, yeni ortaya konan hiçbir şey de yok. Örneğin, Sayın Bakan zamanında, Avrupa Parlamentosu, üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını tavsiye eden bir karar aldı, almış olduğu karar 64'e karşı 477 oyla alındı. Raporun içeriği ya da Türkiye'nin son dönemlerde insan haklarına bakışıyla ilgili Avrupa Konseyi tarafından da yayınlanan raporların içeriği tam bir facia.
Değerli arkadaşlar, bizim, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimize baktığımız zaman, önemli ve en yeni belgelerden bir tanesi 65'inci Hükûmet Programı. Hani akitlerden bahsediyoruz ya, yazılı evraklardan bahsediyoruz ya, 65'inci Hükûmet Programı'nda Avrupa Birliğiyle ilgili güzel cümleler var. Toplam kaç kelime biliyor musunuz? 50 kelime arkadaşlar. Diyor ki: "Avrupa Birliği bizim için stratejik bir hedeftir." Cümle doğru, icraat yok, bununla ilgili hiçbir şey yapılmıyor. Toplam 50 kelime. Peki, yine aynı 65'inci Hükûmet Programı'nın "Güçlü Türkiye" başlıklı dış politika bölümünde Afrika kıtasıyla ilgili kaç kelime olduğunu biliyor musunuz? 90 kelime var arkadaşlar. Hükûmet Avrupa Birliği Bakanlığını kurmuş, icraat yok. Programa yazmış ama programa yazarken dahi Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin ne kadar uzak olduğunu ya da kendi niyetinin ne kadar uzak olduğunu ifade edecek şekilde yazmış.
Daha başka bir şey söyleyeyim. Şimdi Sayın Bakanın bütçesini konuşuyoruz değil mi? Değerli arkadaşlar, 2016 yılında Avrupa Birliği Bakanlığının bütçesi 319 milyon lira, 2016 Aralık ayı kuruyla 100 milyon avro. 2017'de 313 milyon lira, aralık ayı kuruyla 85 milyon avro. Bu bütçe, 2018 bütçesi 347 milyon lira, aralık ayı kuruyla 76 milyon avro. Şimdi, arkadaşlar, siz eğer ilişkiyi geliştirmek istiyorsanız, bunun için bir çaba gösteriyorsanız, bütçeyi istikrarlı şekilde azaltmazsınız, bütçeyi arttırırsınız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Avrupa Birliğinden vazgeçmişler.
OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) - 2016 yılında 100 milyon avro olan bütçe bugün 76 milyon avro. Değerli arkadaşlar, soruyorum: Hangi bakanlığın bütçesinde son iki yılda avro bazında yüzde 25 bir azaltma olmuştur, hangi bakanlığın?
Sayın Bakan, bu, sizin yapmış olduğunuz çalışmaların, vermiş olduğunuz çabanın aslında bir işe yaramadığını ya da Hükûmetiniz ile Avrupa Birliği arasında ilişki kurma, Türkiye'yi Avrupa Birliğine tam üye yapma konusunda ciddi bir irade olmadığını gösteriyor.
Şimdi, Avrupa Birliğinden bahsettiğimiz zaman, örneğin, Sayın Çavuşoğlu diyor ki: "Kapalı kapılar ardında Almanya ile Fransa bize diyorlar ki: 'Ya, bu Avrupa Birliği Almanya ile Fransa arasındaki bir güç dengesi sonucunda ortaya çıktı. Biz Türkiye'yi burada istemiyoruz. Eğer Türkiye gelirse bu güç dengesi sarsılır.'" Hükûmetin başka siyasetçileri de diyor ki: "Bizi kıskanıyorlar, bizi kıskandıkları için, güçlü ve büyük Türkiye'yi -bir de 'yeni' diyorlar biliyorsunuz- kıskandıkları için, Türkiye'yi Avrupa Birliğine almak istemiyorlar." Ben Avrupalıların kıskandığı Türkiye'den bazı rakamlar vereyim size. Avrupa'da, Türkiye, ölümlü iş kazalarında 1'inci arkadaşlar, dünyada 3'üncü. Gelir dağılımı adaletsizliğinde 34 OECD ülkesi arasında 3'üncü, Avrupa'da 1'inci. Yolsuzluk Algı Endeksi'nde 168 ülke arasında 75'inci sırada. Küresel Barış Endeksi'nde 162 ülke arasında 146'ncı sırada. Geçen gün Norveç Büyükelçiliğinden bazı arkadaşlarla görüşüyorduk, "Sizin ülkenizde siyasi bir gösteriye polisin müdahale ettiği ve sonucunda ölüm olduğu bir olayın en son ne zaman gerçekleştiğini hatırlıyor musunuz?" diye sordum, hatırlamakta güçlük çektiler, son elli yıl içinde yokmuş.
NECİP KALKAN (İzmir) - Onların komşusu Suriye değil, nereyle mukayese ediyorsun?
OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) - Arkadaşlar, her gün bu ülkede siyasi gösterilerde ya da toplumsal hak arayışında canını kaybeden insanlar oluyor. Kıskanılan Türkiye, kıskandıkları için Avrupa Birliğine almak istemedikleri Türkiye bu Türkiye mi?
Bir başka şey daha söyleyeyim, bir başka şey daha söyleyeyim arkadaşlar. "Avrupa Birliği bizim tercihimiz. Avrupalılar bizi istemeyebilir, Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi Avrupa Birliğinin bazı ülkelerinin işine gelmeyebilir ama eğer biz bunu istikrarlı ve doğru bir şekilde istiyorsak, nasıl 2002'de, 2005'te Avrupa Birliği kriterleri bizim için yeterli olmazsa ya da Avrupa Birliği ayak direrse, gerekirse onları Ankara kriteri yaparız, Maastricht Kriterlerini de İstanbul kriteri yaparız ama Türkiye'nin reform yolundaki mücadelesine devam ederiz." diyen Hükûmet üyeleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) - ...bugün, maalesef bu konularla ilgili hiçbir şekilde bir ifade kullanmıyorlar. Türkiye, tam anlamıyla Avrupa Birliğiyle karşı karşıya gelmiş bir durumda.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Salıcı.