| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 15.12.2017 |
CHP GRUBU ADINA İLHAN CİHANER (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yargıda Birlik Derneği ve Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Şimdi, bu Yargıda Birlik Derneği nereden çıktı diyecektir belki bazı arkadaşlarımız. Bu kinayeyi konuşmanın başına şu gerekçeyle ekledim: Sayın Parsak, Yargıda Birlik Derneğinin ruhunun hâlâ yargıda geçerli olduğunu ve ona olumluluk atfederek bir şeyler söyledi. Kuşkusuz, ben, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üzerine söz almış bulunuyorum.
Bir kere, her şeyden önce tüm yargı emekçilerini saygıyla selamlıyorum. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun, iktidar için, ülke için ne kadar önemli olduğunu sanırım herkes teslim ediyordur. 2005 yılından bu yana yaşadıklarımız, özellikle yargının Fetullahçı yapılanma tarafından ele geçirilmesinden ya da onlara teslim edilmesinden sonra yaşadığımız pratik, bunu iyice ortaya koydu. Asıl iktidar kavgası, âdeta Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ya da yeni adıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulu etrafında verilir oldu, öyle bir arenaya dönüştürüldü.
Ben, cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığım dönemlerde bu gücün çok böyle esprili bir anlatımı vardı; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bir kadını erkek, erkeği kadın yapma dışında her şeye gücünün yettiği söyleniyordu. Gerçekten de öyle, mesleğe kabulden meslekten ihraç edilmeye kadar, atama, terfi, her türlü yetki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda. Üstelik, bu yetki son zamanlarda, son yıllarda artırıldı da. Biz, o zamanlar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ya da yargının sorunları tartışıldığı zaman genellikle şunlardan bahsederdik: İşte, bakan ve müsteşar orada, bu bağımsızlığa aykırıdır, kendi sekretaryası yok, bütçesi yok, dolayısıyla bunlar hep bağımsızlığı ve tarafsızlığı azaltan unsurlardı. Ama şimdi artık bunların birçoğu aşıldı. Sekreteryası var, Teftiş Kurulu HSK'ya bağlandı, gücü arttı.
Peki, gücü artan ve asıl görevi adalet hizmetinin yargı pratiğinin tarafsız, adil ve etkin bir şekilde yürütülmesi olan HSK sahiden güçlü mü, bu kurul lehine bu sorunlar çözüldüğü hâlde? Tabii, kâğıt üzerinde arttı bunlar, gerçekten de yapılabiliyor. Ama birkaç soru soracağım size. Özellikle birkaç gündür yürüttüğümüz bütçe görüşmelerinin gerekliliğini, anlamını da çok sorgulayan arkadaşlarımız oldu, belki onu da ortaya koyacaktır. Bu, Ece Ayhan'ın muhteşem "Meçhul Öğrenci Anıtı" şiirine nazire olsun. Aslında Meclisin, devletin ve yargının tek ve ortak sorusu şu: Cumhurbaşkanının istemediği bir kişi Hâkimler Savcılar Kurulu üyesi olabilir mi yani bir kişi istemiyorsa seçilebilir mi? Bütçede Cumhurbaşkanının isteğine aykırı bir düzenleme geçebilir mi? HSK üyelerini sahiden Meclis mi seçti?
Şimdi, kâğıt üzerinde HSK üyelerini Meclis seçti, üstelik referandumda en çok propaganda yapılan şeylerden biri buydu. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı eklenerek yargının hem demokratik meşruiyetinin artacağı hem de daha güçlendirileceği söyleniyordu. Ama biz biliyoruz ki bu, Yargıda Birlik Platformu ve Adalet Bakanlığının şimdiki koalisyon ortaklarıyla birlikte -onlara 2 kişilik kontenjan verilerek- dışarıda seçildi. Bunu nereden biliyoruz? Karma komisyonda, biliyorsunuz, her bir seçilecek aday için 3 katı aday belirlenecekti -üye için- tamamı 34 oy aldı. 85 üye içerisinden 3'e inen adayların tamamı 34 oy aldı. Sonra Genel Kurula geldi. Karma komisyonda oy verenler bile karma komisyonda oy verdikleri adamlara oy vermediler, ilk baştan seçileceğinin kim olduğu belli olan kişiler 330 oy ile 340 oy arasında hepsi standart oy aldı. Dolayısıyla biz biliyoruz ki HSK aslında başka bir mercide, başka bir yerde belirlendi ve tamamını tek bir irade belirledi. Bunun önemi şurada: "Miş" gibi yaptığımız yani yargı bağımsızmış gibi, Meclis seçiyormuş gibi yaptığımız zaman bunun yaratacağı semptomların Türkiye'yi nereye götürdüğünü 15 Temmuzda çok net bir şekilde gördük. Onun için "miş" gibi yapmamamız lazım. Olabilir, böyle bir seçim yöntemi de olabilir. Nitekim, RTÜK modeli de tartışılmıştı ama nasıl yapılıyorsa adını öyle koyalım, kim seçiyorsa adını öyle koyalım.
Şimdi, yüz tane yüksek yargıç seçilecek. Burada da çok tehlikeli bir yol açıldı, özellikle yüksek yargının seyreltilmesi yoluyla kadrolaşma yöntemi seçildi. İnanın, iktidar değişikliğinde aynısı olacak. Önce "Bunlar yetersiz." denilecek, sayıları artırılacak, sonra bir yasa çıkarılıp ayıklanacak. Bu kısır döngü, bu yargı pratiği maalesef devam edecek ve belki de şu andaki hâkim, savcıların birçoğu şimdi verdikleri kararların hesabını, Fetullahçı yargıçlar, savcılar nasıl veriyorsa onlar da verecek, yeni bir hesaplaşma dönemine geçilecek.
2016 dönemi bütçesiyle ilgili HSYK üzerinde konuştuğum zaman hâkim, savcılara bir çağrıda bulunmuştum. Yargı, toplumu bir arada tutan değerleri, referansları üretir; o değerleri ve referansları eğer üretmekten vazgeçer, tam tersi tahrip ederse Türkiye artık kendisini bir arada tutacak değerlerden uzaklaşmış olur ve çözülür.
Tam burada birkaç örnek vermek istiyorum sizlere çünkü yargı dediğimiz husus, tarafsız olmazsa olmaz. Örneğin, bir milletvekilimize vatandaşın birisi "zibidi" demiş arkadaşlar. Cumhuriyet savcısı buna takipsizlik vermiş. Lütfen düşünün, bir AKP'li milletvekiline bir vatandaşın "zibidi" dediğini ve "Bu, düşünce özgürlüğüdür." diye takipsizlik verildiğini düşünün.
Gene bir milletvekilimize "Kahpesiniz. Ermeni'nin, Bizans'ın uşaklığını hâlen yapıyorsunuz." demiş, kadın milletvekilimize. Buna da takipsizlik vermişler, "Ceza verilmesine yer yoktur." demişler, üstelik hukuksuz gerekçelerle. Ama bir bakıyorsunuz, bizim parti Meclisinin yaptığı siyasi eleştiri niteliğindeki bir açıklamaya hemen fezleke düzenleniyor. Bunların hepsinin hesabı sorulacak, inanın bana sorulacak. (CHP sıralarından alkışlar) Ama burada önemli olan, toplumu bir arada tutacak tarafsız ve bağımsız yargıyı bir kere inşa edip yargının ele geçirilebilir bir şey olmadığını ifşa etmek. Burada da en büyük görev aslında HSK'ya düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Cihaner, lütfen toparlayın, bitirin.
İLHAN CİHANER (Devamla) - HSK'nın, öncelikle, üzerindeki siyasi vesayet, Cumhurbaşkanlığı vesayeti ve yargıda birlik vesayetinden kurtulması gerekir. Yargıda birlik vesayeti... Gerçekten şu anda asıl dinamiği yürüten o görünüyor. Üstelik içindeki sosyal demokrat ve milliyetçi unsurları da ayıklamak için yeni bir hamle yaptıkları anlaşılıyor bu sabit genel kurul uygulamalarıyla birlikte. Bundan kurtulmadıktan sonra sürekli birbirinden hesap soran yargı pratikleri gelecektir. Artık bu Fetullahçı yapılanma tehdidinin de önemli ölçüde ortadan kalktığını kabul edip belki de başlangıçta uygun olan bu sistemden vazgeçmek gerekir.
Bir örnek daha vereceğim, eğer bunu da içinize sindiriyorsanız... Arkadaşımın onayını almadım ama HDP Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım "padişah bozuntusu" dediği için... Bakın, bizlere yapılan hakaretleri düşünün, ağır küfürleri düşünün, hepsine takipsizlik veriliyor, "düşünce hürriyeti" deniliyor ama "padişah bozuntusu" dediği için ertelemesiz, tedbire çevirmesiz bir yılın üzerinde ceza aldığı için belki de önümüzdeki günlerde milletvekilliği düşürülecek. Önümüzdeki dönem AKP'li milletvekilleri için böyle bir pratik mi başlasın, böyle bir intikam süreci mi dönsün?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)