| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 13.12.2017 |
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
On dört güzide kurumumuzun bütçesiyle ilgili söz aldım ama bugün tarihî bir günü yaşıyoruz, ondan dolayı onların bütçelerine dair sözlerime geçmeden önce ben de önemine binaen o husustaki görüşlerimi paylaşmak isterim.
Evet, bugün tarihî bir günü yaşıyoruz, İslam İşbirliği Teşkilatı Doğu Kudüs'ü başkent olarak kabul etti ve bu meyanda Gazi Meclisimizde, yüce Meclisimizde de üç siyasi parti grubumuzun ortak önerisiyle bu yönde bir bildiri yayınlandı. Bu yönüyle tarihî bir günü yaşıyoruz ama İslam İşbirliği Teşkilatı bunu nasıl bir denklem içinde yayınladı, ona bir bakmak lazım.
İslam İşbirliği Teşkilatı 1969'da Kudüs yangınından sonra Suud'un öncülüğünde -ve bugünkü adıyla değil ama o günkü adıyla- kurulduktan sonra, bugün geldiğimiz noktada kurulun üyesi olan 57 ülkeden 48'i katıldı; 18'i devlet başkanı düzeyinde katıldı ve kurucusu, öncüsü durumundaki Suud ne yazık ki bakan yardımcısı düzeyinde temsil ettirildi. Bugün geldiğimiz noktada, Kudüs meselesi başta olmak üzere, İslam âleminin meselelerine sahip çıkan aziz Türk milletinden ve kutlu Türk devletinden başka önemli bir aktör yoktur, bunun altını çizmek lazım. Yani gözlemci ülkelerin bile devlet başkanı sıfatıyla katıldığı bugünkü toplantıya kurucuların -bırakınız devlet başkanı- kimisinin hiç katılmadığı, kimisinin başkan yardımcısı, bakan yardımcısı düzeyinde katıldığı bir toplantıdan böylesi bir karar çıktı. 1,5 milyarı aşkın İslam âleminin yönetim kademelerindeki vahamet bu düzeydedir ve koskoca İslam dünyasının da Türk milletinden, Türk devletinden başka sahibi, banisi yoktur.
Değerli milletvekilleri, demem o ki böylesi bir denklem içerisinde böylesi önemli, böylesi tarihî bir karar çıkmışken bize de düşen bunun birliği, beraberliği içerisinde ve sorumluluk duygusuyla hareket etmektir, nitekim kaydi olarak Meclisimiz bunu başarmıştır ama sonrasında ne yazık ki başka tartışmalar da yaşanmıştır; bunu bir kayda geçirmek isterim.
Sayın milletvekilleri, demin konuşmama başlarken on dört güzide kurumumuzdan söz ettim; Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, vakıflarımız, Hazine Müsteşarlığı, SPK, Yurtdışı Türkler, TİKA vesair. Bütün bunların ortak özelliği, özellikle bakıldığında, Türk milletine, Türk kültürüne, Türk diline hizmet etmeleridir. O yönüyle bu kurumlarımız en önemli, en güzide kurumlarımızdır ama bunların gene bir ortak özelliği de var; bu kadar önemine binaen ne yazık ki bütçeleri yetersizdir, bütçeleri yetersiz olduğu için ne yazık ki personelleri de yetersizdir, böylesi önemli faaliyetleri bakımından hizmetlerinden de geri kalmaktadır. Biz demiyoruz ki bir şey yapılmıyor. Sayın bakanlar uzun uzun anlattılar, içlerinde çok güzel faaliyetler var; iyi, doğru, tamamı için biz de teşekkür ediyoruz ama eksiklikler elbette var.
Söz gelimi, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı; çok güzel çalışmalar kaydedildi, iktidar partisi milletvekilleri de sıraladılar, Sayın Bakan da ifade etti. Ama aynı kurum bugün yurt dışındaki 7 milyondan fazla insanımıza hizmet veriyor, 167'den fazla ülkede her ay 5 binden fazla öğrenciye burs veriyor. Böylesi zorluklar içinde çalışırken ne yazık ki Orta Asya'da, Balkanlarda ve Kafkasya'daki hizmetleri itibarıyla yetersizliği var. Bu neden kaynaklanıyor? Bütçesindeki eksikliğinden, personellerinden.
RTÜK, çok önemli bir faaliyeti yürütmektedir. Nitekim bu konu defalarca burada bizim hatiplerimiz tarafından da gündeme getirildi, önergeler, teklifler verildi, kabul da edildi. Bu önemli görevleri yürütürken personel eksikliği, kadro eksikliği vardır. Bunlar tamamlanırken diğer tüm kurumlarımızda olduğu gibi ehliyet, liyakat ve adalet ilkelerine uygun, bunlarla mütenasip bu eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir.
SPK, farklı değildir. Yeni dönemde çıkan yasalar itibarıyla görev ve sorumluluk alanı genişletilmiştir ama bunlarla mütenasip kadrosu yoktur, tamamlanmalıdır, bütçesi ona göre artırılmalıdır ve bunda da gene ehliyetten, liyakatten, adaletten aykırı olunmamalıdır. Hazine Müsteşarlığındaki durum da çok farklı değildir. Sürem sınırlı, ilgili bölümlerde gene ifade edeceğiz.
Yüce Meclisi ve saygıdeğer Genel Kurulu tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)