GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:13.12.2017

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, geçen yıl Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine konuşan İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu'nu selamlayarak başlamak isterim. (CHP sıralarından alkışlar) Mahkemelerin suçsuzluğunu ispat eden kararlarına rağmen yüz seksen iki gündür Maltepe Cezaevinde tutulan yol arkadaşımıza yürekten özgürlük diliyoruz. Bu vesileyle, ülkemizin tutuklu milletvekilleri ayıbından da bir an önce kurtulması gerektiğini hepimize hatırlatmak isterim.

Değerli arkadaşlarım, bütçe görüşmelerinin ilk günü bu kürsüde Sayın Başbakan, Avrupa Birliği tam üyeliğinin Türkiye'nin stratejik hedefi olmaya devam ettiğini belirtti. Türkiye ile AB arasında üzerinde mutabakata varılan hususların hayata geçirilme zamanının geldiğini söyledi. Türkiye'nin içte ve dışta yönelimlerinin, AB sürecine bağlılığının sorgulandığı bir dönemde bu sözleri önemsiyoruz. Madem bu stratejik hedef korunacak, o zaman bunun gereklerini hep birlikte yerine getirmemiz gerekir. Nedir bunlar? Çok basit, çok net: Gerçek bir demokrasi ve hukuk devleti olmak zorundayız. Öncelikle, bir buçuk yıldır süren OHAL bir an önce kalkmalıdır.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak teröre, darbelere hep karşı durduk. Terörle mücadelede gereken desteği verdik. Bundan sonra da bu tavrımız kararlılıkla sürecek. Ancak güvenliğimizi sağladığımız kadar özgürlüklerimizin de üzerine titremek zorundayız. Bu ülkeyi derhâl hür düşünce ve tartışma ortamına kavuşturmalıyız. Hür düşünce ortamının olmazsa olmazı ise özgür basındır. Basın ve ifade özgürlüğünü bu ülkede mutlaka sağlamalıyız. Bakın, bu hafta İnsan Hakları Haftası. Gazetecilerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması konusunda dünyada 155'inci sıradayız. Cezaevlerinde yaklaşık 150 gazeteci var. Önceki gün bu gazetecilerin davalarından birinde savcı, dört yüz elli gündür tutuklu olan yazarlar için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. Yani, bu Parlamento geçmişte idam cezasını kaldırmamış olsa bu gazetecilerin idamı istenecekti.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye 12 Eylülden otuz yedi yıl sonra bu tabloyu hak etmiyor. Bakın, 73 yaşındaki Şahin Alpay 11 kronik rahatsızlığına karşın beş yüz gündür cezaevinde; Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan aynı şekilde. Son duruşmada davaları dört ay sonraya ertelendi, tutuklulukları ise devam edecek. Uzun tutukluluk da bir insan hakkı ihlalidir değerli arkadaşlarım. İddianamelere bakıyoruz, sadece köşe yazıları var. Şahin Alpay'ın, Ali Bulaç'ın, Mehmet Altan'ın kendilerini, yazılarını, eleştirilerini beğenmeyebilirsiniz ama onların sadece yazdıkları nedeniyle ömür boyu hapse mahkûm edilmelerine hangi vicdan rıza gösterebilir sizlere soruyorum değerli arkadaşlarım. Hani biz bu ülkede en aykırı düşüncenin dahi ifade edilmesini suç olmaktan çıkarmıştık. Hani bir sözün terörle ilgili suç teşkil etmesi için cebir ve şiddet içermesi şartını getirmiştik. Birlikte çıkardığımız bu kanunlar şimdi neden uygulanmıyor? Neden Yargıtayın buna dikkat çeken kararları görmezden geliniyor?

Bakın, 25 Aralıkta Cumhuriyet gazetesi davası var. Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve gazete yöneticisi Akın Atalay dört yüz üç gündür tutuklu, Ahmet Şık bir yıldır tutuklu. Gerekçelerine bakıyorsunuz: "Neden bu başlığı attınız, neden bu manşeti attınız?" Böyle bir sebeple insanlar yakınlarından, sevdiklerinden, mesleklerinden aylarca, yıllarca mahrum bırakılabilir mi, soruyorum sizlere. Deniz Yücel yaklaşık on bir aydır tutuklu, hâlâ ortada hazırlanmış bir iddianame dahi yok.

Değerli arkadaşlarım, gazetecilerin cezaevindeki koşulları da son derece kötü; yakınlarından mektup alıp gönderemiyorlar, avukatlarıyla haftada sadece bir saat kamera eşliğinde görüşebiliyorlar. Son duruşmaların birinde Şükrü Tuğrul Özşengül isimli bir sanık kalp krizi geçirdiğinde hapishaneden cezaevi kampüsündeki hastaneye kollarında kelepçeyle sevkinin altı saat sürdüğünü, günlerce ilaçlarının verilmediğini söylüyor. Hava aldıkları avlularda tepelerine dahi tel çekilmiş durumda. Bir avuç gökyüzü gazetecilere çok görülüyor.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde cezaevinde olmasalar da yüzlerce gazeteci soruşturmalarla, davalarla karşı karşıya; işte Sözcü gazetesi. Meslektaşlarımız Mediha Olgun ve Gökmen Ulu haksız yere aylarca tutuklu kalıp çıktılar. Ama şimdi de Uğur Dündar, Necati Doğru, Emin Çölaşan, Saygı Öztürk gibi bu mesleğin en dürüst, en namuslu isimleri hakkında dava hazırlıkları yapıldığı duyumlarıyla karşı karşıyayız. Atatürkçülüğü, vatan sevgisi, demokrasiye bağlılığı tartışılmaz Sözcü gazetesine, Cumhuriyete ve onların muhabir ve yazarlarına "terörist" diye, "darbeci" diye davalar açılması kime yarıyor hiç düşündünüz mü? Sadece ve sadece 15 Temmuz darbesiyle hesaplaşmanın sulandırılmasını isteyen darbecileri sevindiriyor. Gerçekten darbenin, gerçekten şehitlerimizin hesabını sormak istiyorsak bu gerçeği asla unutmamamız gerekir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de basınımızın başka sorunları da var. İşte, işsizlik rekoru gazetecilik mesleğinde. 9 bin gazetecimiz işsiz, iletişim fakültelerinden mezun verdiğimiz on binlerce genç gazeteci adayını bu sayıya dâhil etmiyoruz bile. Örgütlülük oranı, sendikalaşma oranı sadece yüzde 5. Temsil ettiğimiz şehirlerimizde yerel basının maddi imkânları yok. İki yıldır Basın İlan Kurumunun tarife artış teklifini Hükûmet reddediyor. Bu yıl yine önünüze gelecek sayın bakanlar, lütfen bir an önce imzalayın ki Anadolu basınımız biraz olsun nefes alabilsin. Basın kartları meselesi de var; gerekçe gösterilmeksizin kartlar iptal ediliyor. Aslında kartları devlet değil meslek örgütleri vermeli. Bunu yapmıyorsanız Basın Kartları Komisyonunun oluşum ve işleyişini düzenleyen yönetmelik eşitlikçi biçimde ve yaygın meslek örgütlerini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

Değerli arkadaşlarım, basınımızın saydığım sorunları ülkemizin diğer meselelerinden bağımsız düşünülemez. Hepimizin omuzlarında bu ülkeyi ileriye götürme, evlatlarımıza yaşanabilir bir ülke bırakma sorumluluğumuz var. Ülkemize demokrasiyi, hukuk devletini, kardeşliği ve barışı birlikte getirmeliyiz. Yakın geçmişte, düşünce özgürlüğünün sınırlarını genişleten yasa ve Anayasa değişikliğine bu Parlamentoda birlikte imza attık "Gazetecilerimiz, siyasetçilerimiz, aydınlarımız eleştirdikleri için hapse atılmasın." dedik. Çok değil, birkaç yıl önce bu çatı altında gösterdiğimiz bu demokratik olgunluğa yeniden ihtiyacımız var. Gelin, gazetecilerimizi, akademisyenlerimizi, insan hakları savunucularımızı özgürlüklerine kavuşturalım. Unutmayalım ki onlar özgürleştikçe Türkiye de özgürleşecektir. (CHP sıralarından alkışlar)