GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:13.12.2017

AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2018 bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

BDDK, 1990'lı yıllarda bankacılık sektöründeki dalgalanmalar ve denetleme kurumlarının parçalı yapısından kurtarılması için kurulmuş özerk bir kamu kurumudur.

Türkiye'de bankacılık sektörü, 1990'lı yıllarda oldukça dalgalı bir dönem geçirdi. Bu krizin en büyük nedeni, bankaların yetersiz denetimi nedeniyle ağırlıklı olarak kamu menkul kıymetlerine yatırım yapmış olması, yüksek yabancı para açık pozisyonlarıyla çalışmış olmalarıdır. Bu aşırı risk alma eğilimi 1994 ekonomik krizini doğurmuştur. Türk lirası aşırı değer kaybetmiş, ağır ekonomik maliyetler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, bankacılık sektöründeki yapısal sorunlar nedeniyle 1999 yılına kadar 11 bankaya el konulmuştur.

Sektörü denetleme ve düzenleme uygulamalarının artırılması ve bağımsız karar alma mekanizması kurulması amacıyla 4389 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'yla Haziran 1999'da BDDK kurulmuştur, Eylül 2000 tarihinde de faaliyetlerine başlamıştır. BDDK'nın görevleri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'yla düzenlenmiştir. BDDK, bankalar yeminli murakıpları, bilişim uzmanları ve hukuk uzmanlarıyla bankaların özellikle yerinden denetlenmesi ve risk odaklı denetim yaklaşımını esas alarak denetleme yapmaktadır.

BDDK'nın kurulmasından önceki süreçte ve BDDK'nın kurulumu sürecinde yani 1994-2001 yılları arasında, finansal krizlerin sonucunda ülkemizde 20 banka TMSF'ye devredilmiş, 5 bankanın faaliyet izni iptal edilmiştir. Bunun ekonomimize maliyeti 50 milyar doların üzerinde olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; finansal sistem içerisinde yüzde 86 oranında pay ihtiva eden bankacılık sektörü, gerek aktif kalitesi gerek kârlılık performansıyla ülkemizin ekonomik gelişimi üzerindeki olumlu etkisini sürdürmektedir. Geçtiğimiz haftalarda Bank of China Turkey AŞ'nin de faaliyet izni alması neticesinde 52 adet bankanın yer aldığı Türk bankacılık sektörü, Ekim 2017 itibarıyla 3,2 trilyon TL aktif büyüklüğe ulaşmıştır. Bankacılık sistemimizin 1,7 trilyon TL büyüklüğüyle en önemli kaynaklarından olan mevduat hacmi, 349 milyar TL'lik öz kaynak büyüklüğü, yıllardır tesis ettiği itibarı ve oluşturduğu fon çeşitliliği sayesinde, krediler ve diğer varlıklara kanalize edilen bu fonlarla ülke büyümesine önemli katkı sağlamaktadır.

Ekim 2017 dönemi itibarıyla 2 trilyon TL kredi hacmine sahip bankacılık sektöründe ekonomimizin büyüme ve istihdam dinamiklerinden olan KOBİ'lere yönelik sağlanan teşviklerin etkilerini özellikle son dönemde yakından izlemekteyiz. Bilindiği üzere, KOBİ'lerin finansmana erişimini kolaylaştırmak amacıyla kurulan Kredi Garanti Fonu'na Hazine Müsteşarlığı tarafından sağlanan kaynağın 2 milyar TL'den 25 milyar TL'ye artırılması ve kefalet hacminin 20 milyar TL'den 250 milyar TL'ye çıkarılması yönünde alınan 10 Mart 2017 tarihli Bakanlar Kurulu kararının hem bankacılık sektörü hem de büyüme üzerinde önemli etkileri olmuştur. KOBİ kredilerinin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki oranı yüzde 15'lerden yüzde 29 seviyelerine ulaşmıştır. Ayrıca, yeni açıklanan ve yüzde 11,1 seviyesine ulaşan büyüme rakamında Kredi Garanti Fonu ve benzeri desteklerin önemli etkisi olmuştur.

Bilindiği üzere, faizsiz bankacılık sisteminin küresel finans sistemi içerisindeki önemi giderek artmaktadır. Ülkemizde de bu konuda yapılan kurumsal ve hukuki altyapının geliştirilmesi ile ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılmasına yönelik çalışmaların sonuç vermeye başladığını görmekteyiz. Kamu desteğiyle kurulan Ziraat Katılım Bankası ve Vakıf Katılım Bankasının da eklenmesiyle banka sayısı 5 olan katılım bankacılığının pazardan almış olduğu yüzde 5 payın, ülkemizin demografik ve kültürel yapısı da dikkate alındığında rahatlıkla yüzde 15 seviyesine ulaşacağı yönündeki inancımızı korumaktayız. Katılım Finans başta olmak üzere İstanbul Finans Merkezi Projemiz kapsamında yeni finansal araçlarla sektörü büyütmeye ve güçlendirmeye devam edeceğiz. Türkiye, 2001 krizinde olduğu gibi dizlerinin üzerine çökertilen bir ülke değil. Artık, milletiyle birlikte hareket eden yeni ve güçlü bir Türkiye var.

Sözlerimi tamamlarken İslam'ın ilk kıblesi Kudüs'ü işgalci İsrail'in başkenti ilan eden Amerikan Başkanını kınadığımı ve bu kararı asla tanımadığımızı da belirtmek isterim. Kudüs Ümmetindir. Tüm ülkeleri Sayın Cumhurbaşkanımızın davetine uymaya, Kudüs'ü işgal altındaki Filistin'in başkenti kabul etmeye davet ediyorum.

Görüşmelerini sürdürdüğümüz 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın aziz milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)