GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:33
Tarih:06.12.2017

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2'nci madde güzel sanatlar üniversitesinin isminin "müzik ve güzel sanatlar akademisi" olarak değiştirilmesi, yine güzel sanatlar eğitim fakültesinin isminin de "müzik ve güzel sanatlar eğitim fakültesi", güzel sanatlar yüksekokulunun isminin de "müzik ve güzel sanatlar yüksekokulu" olarak değiştirilmesinden ibaret bir değişiklik. Bunun üzerinde konuşmaya bile gerek görmüyorum. Zira, ilginç olan şey: Müzik sanat değil mi ya da "güzel sanatlar" kavramı içerisinde müzik yok mudur? Bunu takdirlerinize sunuyorum. Hükûmet, zihniyetinde, belli ki müziği güzel sanatlardan saymıyor; muhtemelen müziği ayrı, hatta aykırı bir şey olarak görüyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ ve Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Baluken'in mahkemeleri vardı. Biz Sincan Adliyesinde Eş Genel Başkanımız Sayın Yüksekdağ'ın duruşmasını izledik. Öncelikle ifade etmek isterim ki gözlemlerimiz, çok açık bir şekilde, mahkemede "aleniyet" ve "adil yargılanma" ilkesinin ihlal edildiği. Genel bir prensip olan "adil yargılanma" ile "aleniyet" ilkesi mahkemede istisnai bir ilkeymiş gibi; mahkeme, cumhuriyet savcısından mütalaa alarak seyircilerin ve izleyicilerin mahkemeye alınıp alınmamasına karar veriyor.

Yine, yabancı heyet var içinde, milletvekilleri ve avukatlar var, bunların duruşmayı izlemesine izin verilmedi. Bu korku niye? Bu Hükûmet niye korkuyor? Aslında korkunun sebebini anlıyoruz çünkü eş genel başkanlarımız ve milletvekili arkadaşlarımız hırsızlık yaptıkları için değil, vergi kaçırdıkları için ya da Man Adası'nda şirketleri olduğu için ya da gemicikleri olduğu için içeride değiller. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın her birinin birer Reza Zarrab'ı da yoktur. Onlar zaten konuştukları için; demokrasiyi, özgürlüğü, hak ve adaleti savundukları için ve onların konuşmaları siyasal iktidarı çok da rahatsız ettiği için içeride tutuklu bulunmaktalar. Anlıyoruz ki rehin tutulmaları yetmiyor, mahkemede kutsal olan savunma haklarını kullanırlarken bile susturulmak istenmektedir ve bu nedenle savunma hakkı kısıtlanıyor.

Daha vahim bir durum, Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili bugün duruşmada âdeta mahkeme üzerinde bir vesayet oluştururcasına bir AKP müfettişi gibi oturuyor. Cumhuriyet başsavcısı da herhangi bir savcı gibi elbette iddia makamında oturabilir, iddia makamında bulunan cumhuriyet savcısının yanına oturup iddialarını ileri sürebilir, taleplerini ileri sürebilir ama çok iyi biliyoruz ki cumhuriyet başsavcısının ikili bir görevi vardır: Bir görevi yargısaldır, diğer görevi idaridir. Cumhuriyet Başsavcı Vekili yargısal görevinden değil, salonun müştekilere ayrılan bölümünde oturup âdeta mahkeme heyeti üzerinde bir teftiş, bir denetleme, bir müfettiş görevi görüyor. Bunu kimin adına yapıyor? İdari anlamda Hükûmetin ya da Adalet Bakanının temsilcisi sıfatıyla yapıyor. Bağımsız ve tarafsız mahkemeden ha bire dem vuruyor AKP iktidarı. Oysa mahkemelerin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ayaklar altına alan bizatihi kendi uygulamaları. Bugün eş genel başkanlarımız ve partili arkadaşlarımızın yargılandığı mahkemeler, devlet güvenlik mahkemeleri, sıkıyönetim mahkemeleri ve özel yetkili mahkemelerden çok daha öteye, tamamen AKP'nin talimatlarına göre, AKP'nin talimatları doğrultusunda karar oluşturan mahkemelere dönüşmüş durumdadır. Dolayısıyla yapılan yargılamaların hukukla, demokrasiyle, temel ve evrensel ilkelerle hiçbir bağının olmadığına her bir milletvekilimizin ayrı ayrı yargılanma süreçlerinde bire bir tanık olmaktayız. Sayın Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ve tutuklu hiçbir milletvekilimiz, yüz kızartıcı bir suçtan dolayı rehin tutulmamıştır; konuşmalarından, demokrasi anlayışlarından, özgürlük ve hukuktan yana olan tutumlarından dolayı içeride, yargılanıyor ama hırsızlar, çapulcular, dolandırıcılar, Zarrab'ı koruyup kollayanlar dışarıda elini kolunu sallıyor.

Bir kez daha bu yüce Meclise sesleniyoruz: Yargı eğer ayaklar altına alınırsa bir gün bunun hesabı bizlerden sorulacaktır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.