| Konu: | Tutuklu milletvekillerine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 33 |
| Tarih: | 06.12.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutuklu milletvekilleri konusunda gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, hâlen tutuklu bulunan Eş Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, Grup Başkan Vekillerimiz Sayın İdris Baluken ve Çağlar Demirel ile tutuklu bulunan tüm milletvekillerimizi ve Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, milletvekilleri, yasama çalışmalarını engellenmeden yapabilmek ve düşüncelerini endişe duymadan dile getirebilmek için nispeten daha güvenceli bir çalışma ortamına gereksinim duyarlar. Yasama organı üyelerinin diğer yurttaşlardan farklı olarak sahip olduğu güvenceler, sadece onların değil, aynı zamanda üyesi oldukları Parlamentonun da özgürlüğü ve bağımsızlığı anlamına gelir. Bu bağlamda, yasama bağışıklığı, milletvekillerinin kişiliğine değil, görevleri nedeniyle kamu yararı ve parlamentoların bağımsızlığı ilkeleri göz önünde bulundurularak tanınan ayrıcalıklardır.
Değerli milletvekilleri, yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığını birlikte kapsayan yasama bağışıklığının amacı, milletin iradesini temsil eden Parlamento üyelerinin yasama faaliyetlerini özgürce yapabilmesi, özellikle muhalefetin, iktidarın keyfî kısıtlamaları ve soruşturmalarına karşı korunabilmesi içindir. Bu temelde, Mecliste yapılan konuşmaların, Hükûmete yönelik eleştirilerin, kanunlarla ilgili yapılan eleştirilerin, bir kararı engellemek için verilen demokratik tepkilerin dışarıda da tekrarlanmasının, basın toplantısına konu edilmesinin, halk toplantılarında dile getirilmesinin de yine bu sorumsuzluk kapsamında olduğu konusunda hukuk literatüründe bir görüş ayrılığı yoktur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa madde 83'e göre de yasama sorumsuzluğunun kapsamı belli bir mekânla sınırlanmamaktadır. Şu noktanın altını özellikle çizmek gerekir ki yasama faaliyetleri, esas olarak kamuoyuyla paylaşıldığında gerçek bir aleniyet ve değer kazanır ve diğer taraftan siyasal eleştiri başlı başına anayasal bir hak olup, milletvekillerinin hükûmeti eleştirmeleri bizatihi bir kamu görevinin ifası olarak değerlendirilmelidir. Parlamentoda yapılsın ya da dışarıda yapılsın, halkın iradesini temsil eden seçilmiş bir parlamenterin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları çerçevesinde de değerlendirilecek olursa, siyasi nitelikleri, tüm fikrî açıklamaları, esasında yasama çalışmalarıyla ilintili olup, yasama sorumsuzluğu kapsamındadır. Bunun yanında, Venedik Komisyonunun yasama sorumsuzluğu ilkesiyle ilgili görüşü de yasama faaliyetlerinin kapsamının Meclis çatısıyla sınırlı olmadığını doğrulamaktadır; Parlamento üyelerinin seçilme ve seçmenle ilgili görevleri yerine getirirken açıkladıkları görüşlerle ilgili koruma altında olduklarını kabul etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek evrensel gerekse ulusal çerçevede söz ettiğimiz tüm bu hukuki birikime karşın milletvekillerimizin dokunulmazlıklarının kaldırılma ve tutuklanma sürecini hepimiz biliyoruz, burada tekrara girmeyeceğim. Ancak, tutuklu milletvekillerinin yargılanma süreçlerine ilişkin olarak da Türkiye'de hukukun işlemez hâle geldiğinin çarpıcı kanıtlarından yalnızca bir örneği paylaşmak isterim.
Bakınız, Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş yaklaşık dört yüz gündür tutuklu bulunduğu dava kapsamında henüz hâkim karşısına çıkarılmamıştır. Tekrar etmekte fayda görüyorum: Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş yaklaşık dört yüz gündür tutuklu bulunduğu dava kapsamında henüz hâkim karşısına çıkarılmamıştır. Kendimizi de dünyayı da "Türkiye'de hukuk işliyor, adalet sistemi işliyor." diye yanıltmaktan, oyalamaktan vazgeçmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, şimdi geldiğimiz noktada âdeta keyfî olarak sürdürülen OHAL uygulamalarıyla milletvekillerinden belediye başkanlarına, akademisyenlerden gazetecilere, siyasi iktidarı eleştiren, iktidarın politikalarına muhalefet eden hemen herkes bir biçimde cezalandırılmak, amiyane tabirle "terbiye edilmek" istenmektedir.
Bu ülkede nitelikli bir toplumsal barışın en temel koşulu gerçek bir demokrasiyi tesis etmekten geçmektedir. Temel özgürlükleri hiçe sayan güvenlikçi politikaların günümüz koşullarında bir sürdürülebilirliği kalmamıştır. Dolayısıyla, halkın iradesini temsil eden yani aslında ülkenin demokratik çoğulcu yapısını temsil eden tüm seçilmişler bir an önce serbest bırakılmalıdır.
Başta Kürt meselesi olmak üzere ülkenin temel toplumsal meselelerinin evrensel demokratik ölçülerde bir çözüme kavuşturulması için uygun bir zemin vakit kaybedilmeden oluşturulmalıdır diyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dora.