| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 05.12.2017 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yıl 2002, Türkiye genel seçime gidiyor, yeni kurulan AKP, Türkiye'nin tüm duvarlarına afişler asıyor: "OHAL kaldırılacak." "Herkese demokrasi ve özgürlük." "Her türlü vesayete son verilecek." "Tarafsız ve bağımsız yargı olacak." "Çatışma ve şiddet son bulacak." "Ülkeye demokrasi gelecek." AKP Genel Başkanı baldıran zehri içecek, Kürt sorununa çözüm getirecekti vesaire devam ediyor. Bunlar güzel sözlerdi. OHAL o tarihte birkaç ilde vardı. AKP 2003'te OHAL'i o illerde gerçekten kaldırdı. Sonra FETÖ'yle 2013 yılına kadar ülkeyi birlikte yönetti, sonra iktidar kavgası, çıkar çatışması başladı ve ipler koptu. Akabinde, Cumhurbaşkanı "Kandırıldık, Allah ve millet bizi affetsin." dedi ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimine geldik, ertesinde AKP bütün Türkiye'de OHAL ilan etti. Başbakan Binali Yıldırım, OHAL ilan edilirken "Biz OHAL'i devlete karşı ilan ediyoruz, millete değil." diyordu. Yine, o tarihte Adalet Bakanı olan Bekir Bozdağ söz veriyordu: "OHAL'in süresi üç aydır, biz darbenin artçılarını temizleriz. Amacımız OHAL'i üç ay dolmadan, kısa sürede kaldırmaktır." Bunlar da güzel sözlerdi. Peki, böyle mi oldu? Elbette böyle olmadı, Türkiye bir yasaklar ülkesi oldu. O kadar çok, o kadar farklı yasaklar gündeme sokuldu ki, bir kısmını sayayım: Alevilerin inanç merkezlerine yasak. İflas ertelemeye yasak. Tiyatroya yasak. Festivallere yasak. İfade özgürlüğü ve basın açıklamalarına yasak. Grev yapmak isteyen işçilere yasak. Üniversite ve özellikle hukuk fakültelerinde düzenlenen OHAL panelleri yasak. Ülkenin her tarafında açık, kapalı toplantı, gösteri yürüyüşü, çadır kurmak, stant açmak yasak. Çevre korumaya yönelik etkinlikler yasak. Çocuk istismarı raporunu yayınlamak yasak. Yasak, yasak, yasak... Kısacası, ülke bir yasaklar ülkesine döndü.
Sadece yasaklar mı? Elbette değil, aynı zamanda bir ihraçlar ülkesine de dönüştü Türkiye, 152 bin kamu personeli ihraç edildi. İhraç edilenler arasında 4.302 yargıç ve savcı, 5.717 akademisyen, 6.470 asker, 3.106 jandarma, 22.984 Emniyet mensubu, 33.138 öğretmen ihraç edildi ve 21 bin öğretmenin sözleşmesi de feshediliyor.
Bitti mi? Bitmedi. Elbette bitmeyecekti çünkü AKP demokrasinin d'sinin olmadığı totaliter bir rejimi de inşa etti ve Türkiye'yi büyük bir hapishaneye dönüştürdü. Eş Genel Başkanımız dâhil 13 HDP milletvekili ile 1 CHP'li milletvekili tutuklandı. 5 HDP milletvekilinin milletvekilliği düşürüldü. 103 HDP'li belediyenin eş başkanından 95'i görevden alındı, yerlerine AKP'nin kayyumu atandı. On binlerce yurttaş hukuksuzca cezaevlerine tıktırıldı. Partimiz HDP ve muhalif siyasi partilere yönelik periyodik olarak siyasi soykırım operasyonları devam etti ve devam ediyor.
Yargı saraya teslim oldu, tarafsız ve bağımsız yargı son buldu, vesayet ve talimat yargısı devri başladı.
120 gazeteci tutuklandı, 800 gazetecinin işine son verildi. Onlarca gazete, haber ajansı, radyo, dergi ve televizyon kapatıldı.
Kadın cinayetleri ve iş cinayetleri yüzde 100 arttı. İşsizlik yükseldi. Her 5 gençten 1'i işsiz. Üniversite mezunu işsizler ordusu oluştu. 46 hastane, 5 tıp fakültesi kapatıldı.
Velhasıl, komşu ülkelerle çatışmalı bir süreç başladı. Kürt fobisi ve "Kürt anasını görmesin." anlayışı üzerinden bütün Kürtler düşman ilan edildi. Tunus, Libya, Suriye, Cezayir ve Mısır süreciyle başlayan Neoosmanlı hayaller Soçi'de gömüldü, yeniden "Kardeşim Esad" noktasına gelindi. Kısacası, AKP on beş yılın sonunda ağır bir bilanço bıraktı; demokratik, meşru siyaset zemini yok edildi; insanların umudu tüketildi, demokrasi çok ağır bir yara aldı, yargı bağımsızlığı sona ererken basın ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve hürriyetler ayaklar altına alındı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Başlangıçta "Üç ay sürmez." denilen OHAL artık devam ediyor ve ülke tek kişi tarafından, kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor; AKP'nin on beş yıllık özet bir karnesi.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)