GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:30.11.2017

LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ederim, sağ olun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

505 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde söz aldım. Hepinize iyi akşamlar diliyorum ve yeni görevlerine başlayan Başkanlık Divanı üyelerimizi, başta Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün ve diğer arkadaşları ve Meclis kâtip üyeleri olmak üzere herkesi görevlerinde başarılar dileyerek kutluyorum. Hepinizin başarılı olacağına inanıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Seçim Kurulunun teşkilat ve görevleri hakkında bir kanun teklifini görüşüyoruz. Bu kanunun 6'ncı maddesinde Yüksek Seçim Kuruluna verilen görevlerden bahsediliyor ve orada şöyle tariflerde bulunuluyor: Seçimlerin başlamasından sonuna kadar dürüstlükle seçimin düzen içerisinde yönetimini sağlamak ve yolsuzlukları, şikâyetleri neticelendirmek.

Değerli arkadaşlarım, Yüksek Seçim Kurulu, 16 Nisan referandumuyla büyük bir yara alan bir kurumdur. Seçimleri baştan sonuna kadar dürüstlükle götürmemiştir; kanunen kendisine verilen, mühürlü oyları geçerli saymak, mühürsüzleri geçersiz saymak amir hükmünü çiğneyerek Türkiye'de idari yapının değişmesine neden olabilecek bir referandumda çok vahim bir tabloyla kamu vicdanını yaralamıştır. Yüksek Seçim Kurulu, kararları kesin, itiraz mercisi yok, bir yere gidemiyorsunuz. Bence böyle tarihî olaylarda Yüksek Seçim Kurulunun bu tip kararları karşısında da bir başvuru yolu olmalı değerli arkadaşlarım. Herkesin eli kolu bağlı. Akşama doğru tam sandıklar açılırken bir karar alınıyor ve mühürsüz oylar geçerli sayılarak millî irade -hangi yönde olursa olsun- "evet" diyenleri de "hayır" diyenleri de etkileyecek şekilde değiştirildi değerli arkadaşlarım. Bu, ciddi bir kanayan yaradır Türkiye açısından.

Şimdi, demokrasiler sadece millî iradenin sandığa yansımasından ibaret değil değerli arkadaşlarım. Demokrasilerde millî irade vardır ama onun yanında hesap vermek, yönetenlerin hesap verme yükümlülüğü, denetlenmesi, şeffaf olması, ahlak anlayışının bütün kurumlarda oluşması gerekiyor. Ahlak, olmazsa olmaz bir kural. Siyasi etik... 2016 yılında AK PARTİ milletvekilleri siyasi etik yasası teklifini verdiler, hemen kendileri geri çektiler. Niçin? Çünkü milletvekillerinin bir şekilde davranması gerekiyor, yöneticilerin bir şekilde davranması gerekiyor, ticaretle uğraşmaması ya da hesap vermesi gerekiyor ama bu, üst irade tarafından engellendi ve işte, yaşadığımız karmaşık durumlar ortaya çıkmaya başladı.

Ahlak ve demokrasi, hesap vermek... Cumhuriyet Halk Partisinin geçen seçimlerdeki en büyük taahhütlerinden bir tanesi, iktidar olduğumuzda bütçe kesin hesap komisyonu başkanlığını ana muhalefet partisi üyesine vermekti değerli arkadaşlarım. Çünkü biz kendimizden korkmuyoruz, yaptığımız işlerden korkmuyoruz. Ana muhalefet partisinin bir üyesi kesin hesap komisyonunun başkanı olsun, bizim de iktidarımızı denetlesin istedik ama seçim sonuçları bunu elverişli kılmadı. Dilerim bugünleri yaşarız, dilerim.

Şimdi ne yaptığınız zaman demokratik oluyorsunuz, nasıl demokrasi kuruluyor değerli arkadaşlarım? Kolay değil, öyle davranışlar var ki bu davranışları yapmazsanız istediğiniz kadar iyi kanunları çıkartın demokrasiyle yönetiliyor olamıyorsunuz. Örneğin geçtiğimiz yıllarda Alman Cumhurbaşkanı Wulff, bir iş adamı arkadaşından düşük faizli kredi aldı diye istifa etti. Bakın, düşük faizli kredi aldı diye Alman Cumhurbaşkanı görevinden istifa etti. Bir ahlaklı ve onurlu davranış.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Siz on seçim kaybettiniz, istifa etmediniz!

LEVENT GÖK (Devamla) - O yüzden Almanya'ya demokratik bir ülke deniyor. Danimarka Ulaştırma Bakanı, evinde çalıştırdığı bir dadıyı yetkili makamlara bildirmedi diye istifa etti değerli arkadaşlarım, bir dadıyı. İsveç'te Maliye Bakanı, 2010 yılında, devletin kendisine harcaması için verdiği paradan 60 liralık -Türk parasına göre- bir çikolata aldı diye istifa ettirildi değerli arkadaşlarım. Yine, Fransa'da Bütçe Bakanı, 2013 yılında kişisel servetini yanlış bildirdiği ve İsviçre'de gizli bankalarda hesabı olduğu için istifa etti değerli arkadaşlarım. O yüzden, bu ülkelere "Demokrasiyle yönetiliyor." deniyor. Yine, İtalya'da Ulaştırma Bakanı bir iş adamından Rolex marka saat aldı diye yargılandı ve istifa etti. Bu saat markası size bir şeyler hatırlatıyor mu? İzlanda'da Panama belgelerinin yayınlanmasının ardından offshore hesaplarında parası olduğu için, hisseleri olduğu için İzlanda Başbakanı istifasını sundu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gök, buyurun efendim.

Sayın milletvekilleri...

LEVENT GÖK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, İsrail'de Başbakan Netanyahu'nun evine polis giriyor, arama yapıyor.

Değerli arkadaşlarım, demokrasi ağır bedeller ödenerek kurulan bir rejimin adıdır. Demokrasi süs rejimi değildir, gereklilikleri vardır, ahlaki gereklilikleri vardır, hukuki gereklilikleri vardır ve toplumsal gereklilikleri vardır. Bunların yerine getirilmediği hiçbir ülke demokratik bir ülke diye adlandırılamaz. Biz ne zaman bunları yapmaya başlarsak, offshore hesaplarında paramız çıktığı zaman ya da bir offshore bankasından para mı gelmiş, para mı gitmiş tartışmasının içerisinde kendinizi bulduğunuz an ve bunu inkâr edemediğiniz an, gereğini yaptığınız an demokrasiyle yönetilirsiniz, gerisi abesle iştigaldir diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Gök.