Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 26 |
Tarih: | 21.11.2017 |
SAADET BECEREKLİ (Batman) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir torba yasa tartışmaları, hiçbir eleştiriyi dikkate almadan tüm hızıyla sürüyor. Türkiye'nin makroekonomik yapısının çökertilmesi anlamına gelen bu torba yasadaki düzenlemeler -günü kurtarma- orta ve uzun vadede zaten iyi gitmeyen ekonomiyi tam çökertecek sonuçlar doğuracaktır. Sermayeyi büyütüp toplumun geri kalanını doğru olmayan açıklamalarla uyutup, işsizliğin, yoksulluğun yükseldiği ve alım gücünün oldukça düştüğü gerçeğini saklayamazsınız. Hükûmetin enflasyon açıklamaları, büyüme hedefleri, "Büyüdük." "Büyüyoruz." açıklamaları, övünmeler de tıpkı "ileri demokrasi" söylemleri gibi inandırıcı değil. Hukuk düzeni iktidar tarafından zaten çökertilmiş bir durumda. Toplumda adalete olan güvenin yerini artan güvensizliğe bırakması AKP Genel Başkanının "Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı tanımıyorum, saygı da göstermiyorum." dediği günden bu yana geçerli ve Anayasa Mahkemesinin tartışmalı kararlarıyla daha da yükseldi. Bütün bunlarla birlikte ileri demokrasi iddiaları da zaten çoktan çöktü. Üzülerek söylüyorum ki bu kadarı bile Türkiye'nin nasıl da yerle bir olabileceğinin resmini gösteriyor.
Hükûmet, siyasal gücü devlet adına kullanması itibarıyla, bütün kurumları kuralına göre yürütmekle, hedeflenen amaçları yerine getirmekle mükelleftir. Bunlardan bazıları olan tam istihdamı sağlamak, tüm vatandaşların refah düzeyini yükseltmek, toplumsal eşitsizliği azaltmak ve en önemlisi, toplumsal bütünlüğü sağlamak açısından saygın bir barışa ulaşmak görevleridir. Tabii, karar vericiler bu amaçları yerine getirirken küçük bir zümrenin çıkarlarını değil de tüm toplumda adil, eşit bir bölüşüm sağlamalıdır. Oysa, bizler, iktidarın böyle bir amaçlar dizisinin gündeminde olmadığını, uygulamaların ve devletin işleyişinin nasıl da kuralsızca yürütüldüğünü ve kuralsızlığın, ekonomi politiğin, hukuksuzluğun, antidemokratik uygulamaların ülkeyi nasıl sağa sola savurduğunu, içte yaşanan bu sarsıntılara karşın dış politikalarda dayanaktan yoksun, şaka gibi dünyaya meydan okumalar... Unutmayın ki dış politikanın da ekonomide belirleyici olduğu bir gerçektir. Türkiye'nin sürekli bir çatışma bölgesi olması, savaş bölgelerinde taraf olarak asker bulundurması, Orta Doğu'nun jandarması gibi bir konumda gözükmesi ekonomiye fayda sağlamadığı gibi, bugün yaşanan ekonomik sıkıntıların başını çekiyor.
Sayın milletvekilleri, gerçekten merak ediyor ve sormak istiyorum: Hiç durup düşündünüz mü Türkiye nereye gidiyor, gerçekten nereye gidiyor, bu durumu ne kadar kaldırabilir, ne kadar sürdürebilir? Yoksa sizde mi günü kurtarma politikalarının peşine takıldınız?
Bakın, çok da iyi bir yöne gitmediği ortada. Günü kurtarma adına geleceğimizi böyle belirsiz bir karanlığa sürüklemeye hakkınız yok, hiç kimsenin hakkı yok, vebali ağırdır ve inanın ki altından kalkamazsınız. İktidarı yönetme erkine sahip olmanız, size her istediğinizi yapabilme hakkını vermez. Erk olduğunuz için muhalefeti dinlemek, vatandaşın haklarını dikkate almak gibi şeyleri umursamaz olduğunuz bir noktada olabilirsiniz ama unutmayın ki iktidarlar, saltanatlar gelir geçer; inanın, halklar her zaman vardır ve var olacaktır.
Bakın, dün Çocuk Hakları Günü'ydü. Çocukların en temel haklarının koruma altına alınması için Birleşmiş Milletler 1989 yılında Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalayarak 20 Kasımı Çocuk Hakları Günü ilan etmiş. Ne yazık ki ülkemizde çocuklarla ilgili veriler ürkütücü boyutlara vardı. Binlerce çocuk yaşam, sağlık, eğitim gibi temel haklardan yoksundur. Çocuklara yönelik istismar, çocuk işçilerin fazlalığı başlı başına bir konu. Cezaevlerinde anneleriyle kalan çocuk sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Bunları umursamak zorundasınız. Halkı umursayın, dikkate alın ve hayatlarını onlardan çalan, hukuk güvencesinin bulunmadığı olağanüstü hâl rejiminden vazgeçin.
Akademisyenler, milletvekillerimiz, gazeteciler ve binlerce siyasetçimiz tutukluyken, işlemeyen bir hukuk karşısında haklarını arayacak durumda değillerken hangi düzenleme yapılırsa yapılsın, toplumsal eşitliği ve güveni sağlamadığınız sürece ne ekonominin gidişatını düzeltebilirsiniz ne büyüme hedeflerini tutturabilirsiniz ne de birlik beraberliği sağlayabilirsiniz. Onun için, bir an önce olağan hâle geri dönülmeli, demokrasi ve hukuk devletinin gerekleri yerine getirilmeli. Türkiye'nin bir an önce iç barışı sağlaması, komşularıyla iyi ilişkiler kurması gerekiyor ki her alanda yaşanan çöküntülerin önüne geçilebilsin.
Saygılarımla hepinizi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)