GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:17
Tarih:07.11.2012

MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde şahsi görüşlerimi paylaşmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben de bir polemik yaratmak istemiyorum ama en az bizim kadar önemli düşüncelere sahip değerli iktidar partisinin milletvekillerinin vicdanlarına seslenmek istiyorum. Bu tasarı, bu hâliyle bu kutsal çatı altında kesinlikle görüşülemez, kesinlikle bu tasarı geri çekilmelidir çünkü bu tasarıda İç Tüzük ayaklar altına alınmaktadır, Anayasa çiğnenmektedir, demokrasi kültürü yok edilmek istenmektedir. Demokrasiyle, hakkaniyetle, adaletle uzaktan ya da yakından alakası yoktur. Jandarma teşkilatı baypas edilmektedir, üniter devlet yapısını zedeleyecek önemli hükümleri içermektedir. Şu ana kadar yaşadığımız tartışmaları gerçekten üzüntüyle ve ibretle izledim. Türkiye, kurallar ülkesi ama her kuralın bir istisnası, her istisnanın bir de müstesnası var ama görüyorum ki kuralsızlık kural hâline gelmiş; bütün kurallar muhalefet milletvekilleri için, bütün istisnalar ve müstesnalar da İktidar Partisinin milletvekilleri için. Bundan büyük üzüntü duyuyorum.

İnanın, İçişleri Komisyonunda görüşürken, düşüncelerimizi ortaya koyarken orada ifade ettim. Birçok arkadaşımızla bu tasarıyı konuştuk, birçok arkadaşımızın bu tasarıyla ilgili görüşleri, bizim görüşlerimizle örtüşüyor, tamı tamamına örtüşüyor ama partideki o demokrasi kültürü, o iradelerdeki ipotek, gerçek düşünceleri ortaya koymaya ciddi anlamda engel teşkil ediyor. Benim bu arkadaşlarımızın isimlerini burada vermem elbette ki söz konusu olamaz ama bütün vicdan sahibi İktidar Partisinin milletvekillerine sesleniyorum: Tarih sizi asla, asla affetmeyecek, tarih sizi asla affetmeyecek; lütfen vicdanınızın sesine kulak verin ve bu tasarının geriye çekilmesi için mücadele edin, bizlerle birlikte mücadele edin değerli arkadaşlarım.

Öncelikli olarak, bizden önceki, benden önceki arkadaşlarım ifade ettiler, İç Tüzük'te hüküm var: Milletvekili olarak önümüze gelen tasarı ya da teklifi, öncelikli olarak Anayasa'ya uygunluk açısından denetlemek durumundayız. Bu tasarı, bu hâliyle ciddi anlamda Anayasa'ya aykırılıklar teşkil ediyor. Bu tasarı, İçişleri Komisyonuna esas komisyon itibarıyla geldi, Plan Bütçe Komisyonunda görüşülmeden ham hâliyle Genel Kurula geldi. Bu tasarı, kamuoyunun ve ilgili kuruluşların bilgisine ve dikkatine sunulmadan, onların görüşleri alınmadan ham hâliyle Genel Kurula geldi. Bu tasarı, İçişleri Komisyonuna geldiğinde tasarı değil taslaktı. İçişleri Komisyonu gerekçesiz olarak ağır çalışma baskısı altında bırakılarak tasarı Genel Kurula geldi ve iktidar partisinin temsilcileri açıklama, savunma ve tartışmadan özellikle kaçındılar değerli arkadaşlarım.

Anayasa'ya aykırı, diyorum. İl özel idarelerini kapatıyorsunuz, 29 büyükşehirde il özel idarelerini kapatıyorsunuz. İl özel idareleri Anayasa'yla kurulmuş, yerel seçimle organları seçilen yerel yönetim kuruluşlarıdır; asla ve asla bir başka yerel yönetim kuruluşuyla değiştirilmeden ortadan kaldırılamaz. Beldeleri kapatıyorsunuz 29 büyükşehirde, 52 ilde belde belediyeleri var. Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı. Köyler illerle aynı düzeydedir, yani hem yerel yönetim birimidir hem de merkezî yönetimin bir organıdır, kuruluş esasları aynıdır, birini kaldıramıyorsanız diğerini hiç kaldıramazsınız. Ciddi anlamda Anayasa'ya aykırılıklar var. Ayrıca, tasarının 9'uncu maddesiyle Anayasa Mahkemesinin 2007'de iptal ettiği hükmü bir daha getiriyorsunuz. Bu, ciddi anlamda Anayasa'ya aykırılıklar içeriyor sevgili arkadaşlarım.

Plan Bütçede görüşülmedi, ayda 250 milyon lira, yılda 3 trilyon lira bütçeye ek külfet getiriyor. Bunu ben söylemiyorum, Maliye Bakanlığının yetkilileri söylüyor ama siz görmezden geliyorsunuz.

Özellikle alt komisyon raporu bizlere dağıtıldı ve aynı anda bizim görüşlerimize başvuruldu. Zarfa değil mazrufa bakmak lazım. İçeriğini bilmediğimiz bir konuda nasıl katkı yapabiliriz, nasıl eleştiri getirebiliriz? Aynen son günlerdeki o popüler deyimle, Sayın Başbakanın "Hilmi Hocam" dediği Beyefendi'nin söylediği gibi, kasaptaki ete soğan doğramamız istendi. Böyle bir şey elbette ki söz konusu olamayacak.

İktidar partisinin hiçbir milletvekili görüş belirtmedi, katkı sunmadı Komisyonda, dedim ama bir arkadaşımıza haksızlık ettiğimi düşünüyorum. O arkadaşımızı göremiyorum ama herhâlde buradadır. Bizim o arkadaşımız, Komisyon üyesi, iktidar partisinin değerli milletvekili arkadaşımız, Komisyonda her nedense o güzel ve değerli fikirlerini söylemekten imtina ediyor ama İnternet ortamında bir sosyal paylaşım sitesinde ortaya koyabiliyor. Diyor ki bizim engellemelerimize karşı: "Evet, fark ettik, milletin hizmeti daha iyi almasının önünü on yıldır açanlara karşı bir direnme. Bu direnmenin millet nezdinde itibarı olmadığını, CHP'ye -yani Sayın Başbakana öykünmüş- hiçbir fayda getirmediğini anladığınızda yıl 2071 olacak."

Sevgili arkadaşlarım, ben bu arkadaşımıza ve bu arkadaşımız gibi düşünen arkadaşlarımıza şunu söylemek istiyorum: Cumhuriyetin ve Cumhuriyet Halk Partisinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bağımsızlık mücadelesini gerçekleştirdiğinde, İzmir'e girerken padişahın ölüm fermanını bir çiçek buketi gibi boynunda taşıyordu. Lozan'da dünya devletlerine kafa tutan, boyu kadar yüreği olan İsmet Paşa, onun takipçisi ve ikinci Genel Başkanımızdır. Bu tasarıya karşı çıkmayı, Atatürk'e olan vicdani borcumun bir gereği olarak burada ifade etmek istiyorum.

Biraz önce Sayın Genel Başkan Yardımcımız genelgeden bahsetti. Sevgili arkadaşlarım, atanmışlar seçilmişleri yönetemezler. Bakın, ben arşivde bir çalışma yaptım, elimde bir Millî Gazete var, Temmuz 1994. O zaman siz daha millî görüş gömleğinizi çıkartmamış olduğunuz için bu gazeteyi yakından takip ediyordunuz. "Seçilmişler atanmışlar tarafından yönetilmemeli." Kim söylüyor? Sayın Başbakan söylüyor, o gün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken söylüyor. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'ndan bahsedildi, "Halka niye gitmiyorsunuz?" denildi. Biz gittik, rakamlar verildi. Ama Sayın Başbakanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken söylemlerini dikkatlerinize sunmak istiyorum, zamanım daralıyor: "Ülke hukuk devletiyse gereği yerine getirilmelidir. Eğer getirmezseniz son söz halkındır." Gazete burada. Komisyonda da bunları ifade ettiğimde, Sayın Bakan "Sen mi bastın bu gazeteyi?" dedi. Öyle bir niyetim yok. Ayrıca, soruya soruyla yanıt verilmez, ben Sayın Bakana aylardır soru önergeleri yöneltiyorum, benim soru önergelerime nedense yanıt verme ihtiyacını hissetmiyor. Beni mi, önemsemiyor, milletvekilini mi, parlamenter demokratik sistemi mi sizlerin takdirlerinize bırakıyorum.

O günkü iktidar da yerel yönetimlerle ilgili bir yasal düzenleme getirmiş. Sayın Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bununla ilgili düşüncesini ortaya koyuyor. 6 Mayıs 1994, Cumhuriyet gazetesi: "Cumhurbaşkanının yasayı veto etmesini isteyen Erdoğan, aksi hâlde halka gideceklerini ve halkla birlikte tavır belirleyeceklerini söyledi. `Eğer bu teklif yasal hâle gelir ve uygulama başlarsa, bizim yapacağımız, halka gitmek ve halkımızla birlikte tavır belirlemektir.'"

Daha örnekler var sevgili arkadaşlarım: "Arzu ettikleri tablo çıkmayınca?" -buraya dikkatinizi çekmek istiyorum- "?bu defa, `Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yerine yerel yönetimlerin elini kolunu nasıl bağlarız?' yanlışından hareketle, bu yasayı çıkarma yoluna gittiler." Bütün samimiyetimle şunu ifade etmek istiyorum: Bu sözlerin altına, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak ben imzamı atarım ama sizler, o gün altına imzanızı attığınız bu görüşlerinizin bugün arkasında durabilir misiniz? Bugün arkasında durabiliyorsanız, bu tasarının geriye çekilmesini isteyebilir misiniz? İsteyemezsiniz çünkü siz samimi değilsiniz. Sonra, biz size "takiyeci" deyince kızıyorsunuz. Bu milletin kürsüsünden soruyorum: Bu takiye değil de nedir Allah aşkına? Nedir Allah aşkına?

Sevgili arkadaşlarım, elbette ki paylaşacak çok şeyimiz var,

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Hemen tamamlıyorum.

Bakın, bu tasarıyla, 122 milyon 56 bin 382 dekar tarla arsa olacak, 122 milyon 56 bin 382 dekar tarla arsa olacak. Burada ciddi anlamda bir rant var.

Bunu da sizin vicdanlarınıza sunarak sözlerimi tamamlıyor, sizleri bir kez daha sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum.