GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:24
Tarih:16.11.2017

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Tasarı'nın 82'nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyi destekliyoruz biz çünkü örgütlenmeden yanayız. Odaların oluşması ve haklarını savunabilmesi için korsan gözlükçülüğün denetlenmesi halk için de önemlidir.

82'nci maddedeki, bunun dışında optisyenlerin bir isteği daha var: "37 lira çerçeve, 12 lira cam parası veriyorlar." diyorlar. Buradan, bunun 80-100 Türk lirasına çıkarılmasının hem halkın hem de onların yükünü hafifleteceğini söylüyorlar SUT fiyatlarında. Sayın Maliye Bakanımız da duyuyordur herhâlde, yine para istedik. Gözlük çerçevesinin ve camının fiyatının SUT fiyatlarında artırılması -Sayın Bakanım, gözlüğü de aldınız- talepleri var. Çünkü bunun dışında kaldığında halkın da cepten harcaması artıyor.

Cepten harcamadan bahsederken TÜİK'in bugün yayımladığı verilerde 2016 yılında toplam sağlık harcamalarının cepten harcamasının yüzde 13'ten 16,3'e çıktığını görmekteyiz. Özel hastanelerde fark yüzde 200'e dek çıkmış, bıçak parası resmîleşmiş, üniversite hastaneleri borç batağında, özel işlem yani bıçak parası olmadan neredeyse ameliyat yapılamıyor. Hekimlerin özlük haklarını ve sağlık çalışanlarının özlük haklarını ve taşeron çalıştırılmasını düzeltmezseniz üniversiteleri batırırsınız. Üniversitelerin SUT fiyatlarını düşük tutarsanız -kaç yıldır artırmıyorsunuz- çıkmaza sürüklersiniz. Hekimleri özel hastanelere mahkûm ederseniz... Sağlıkta soygun düzenini kurup sonra "Sağlıkta dönüşüm yaptık." dersiniz.

Zamanında "Doktor efendi, elini vatandaşın cebinden çek." diyen AK PARTİ Genel Başkanının kulakları çınlasın; ne hayal kurmuştu, ne oldu. Vatandaşın sağlık için cepten yaptığı harcamanın artmış olması ise Hükûmetin ısrarla söylediği sağlıkta dönüşümün sonucudur, özelleştirmenin sonucudur dahası.

Geçtiğimiz gün Sağlık Bakanlığı bütçesini görüştük Plan Bütçe Komisyonunda, orada da Sayın Bakana söylediğimizde "Yeni hastane yapacak yer arıyoruz, bulamıyoruz. Gönül istiyor ki şehrin merkezinde hiçbir yere uğramayalım ama bu sefer de şehrin dışına gidiyoruz. Ben belediyelere bir kanun teklifi olarak bu sorumluluğun yüklenmesinden yanayım. Şehirlerde eğitime, sağlığa zorunlu olarak imar planında yeterli yer ayırma zorunluluğunu getirmek lazım." dedi. Sayın Bakan çok haklı, biz de katılıyoruz ve destekliyoruz.

Hekimlik yaptığım dönemde de hep söyledim, "Şehrin ortasına, en büyük arazilere AVM'ler yapılacağına halkın çok kısa sürede ulaşabileceği hastaneler yapılsın." dedik. Bizler "AVM'ler şehrin dışına çıkarılsın." dedikçe Hükûmet hastaneleri şehrin dışına çıkarttı. Şehrin merkezinde yapılan AVM'ler genellikle mülk alanları üzerinde, otopark sorunu yok, ulaşım sorunu yok; oysa şehir hastanelerimiz hep şehrin dışında, ulaşım sorunu var. Sağlığa ulaşım halkın sağlık hakkıdır ve bunu alması gerekir. Hâlbuki sağlık hizmetlerinin ulaşılabilir olması son derece önemlidir. Sağlıkta memnuniyetin arttığını söylüyoruz, gerçi Sayın Bakan da söyledi, son beş yıldır artış yok ama bu memnuniyeti nasıl ölçtüğünün yanıtı da yok.

Sosyal bir devlet olarak il ve ilçe merkezlerinde eğitime ve sağlığa daha fazla alan ayrılmasını memnuniyetle karşılar ve destekleriz ancak burada ortaya çıkan bir tezadı da söylemeden geçemeyeceğim. Geçtiğimiz günlerde dile getirdim, Antalya'nın Manavgat ilçesinde mahallenin ortasına cezaevi yapılıyor. Lütfen bunu durdurun, o gün de söyledim, yine söylüyorum: Hazır Sağlık Bakanı da merkezlerde hastane yapacak alan bulamamaktan yakınmışken gelin Ilıca'da cezaevi ısrarınızdan vazgeçin, buraya hem hastane hem de fakülte yapalım.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)