GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:21
Tarih:13.11.2017

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yine bir "torba yasa" diye başlıyoruz hepimiz çünkü torba yasalar bizim Meclisimizde, temmuz ayı, Meclis tatile girmeden önce gündeme gelir ya da yılbaşı olduğu zaman yılbaşında "Aman, tarihi uzatmamız gerekiyor. Uygulamada eksiklik var, burada şunu tamamlayalım." diye bakanlıklar bir telaş içinde gelir. Karman çorman, çorbaya dönmüş, torbadan çok çuvala gelen bir yasama mantığıyla bu torba yasa da karşımıza geldi. 130 maddeydi, bir kısmı çekildi. İçinde birçok tutarsızlık ve uygulama hataları kendini gösteriyordu ve yine Merkez Bankasıyla ilgili olarak birkaç maddeden oluşan bir tasarı karşımızda oldu.

Şimdi, ilk önce, bir maddesi şuydu: Denetim. Denetim kurulu oluşuyor ama öyle bir denetim ki, denetim kendi kendini denetleyecek denetim kurulunun oluşması; tam bir tekerleme gibi. Bu çekildi Allah'tan. Şimdi, bilgi ve belge alınması için gerçek ve tüzel kişilerden -o da bir geniş kapsamdaydı- döviz işlemleri için diye sınırlandı ve bugünkü hâliyle karşımıza geldi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, yapılan işlerde bir tutarlılık olmalı. Tutarlılık, öngörü, önümüzdeki süreçte yıllar içinde karşımıza çıkacak riskler, o risklerin getirdiği ön alıcı kararlar ve uygulamalar olarak kendini gösterir.

Şimdi, 2009 yılına dönüyoruz. 2009 yılına döndüğümüz zaman, yine Merkez Bankası... Ki, döviz borçlanmaları ve dövize endeksli borçlanmalarla ilgili olarak Türk Parasını Koruma Kanunu'nun içerisinde 32 sayılı Karar vardır. Bu 32 sayılı Karar'la bir düzenleme yapıldı bundan sekiz sene önce ve denildi ki... O zamana kadar döviz geliri olmayan kimse dövizle borçlanamazdı. Bunun önü açıldı, on sekiz aylık sürenin önü açıldı ve herkes gelsin, dövizle borçlanabilsin imkânı tanındı. Öyle bir dolarizasyon oluştu ki, her işlemde, her konuda dövize bağımlılıkla kendini gösteren bir tablo yaşadık. O zaman döviz varlığı boldu, iki dönem. Ki iki dönemde bize fırsat veren yani 2001-2002 kriz döneminden sonra oluşan dünyadaki dolar artışı, döviz artışı, ikincisi de 2008 krizinden sonra yine dünyada ortaya çıkan döviz artışının getirdiği fırsatları kullanmak için imkân varken biz o iki dönemde de treni kaçırdık. Gelen parayı, "Aman ne kadar güzel, bol." dedik, "Borçlanalım." dedik ama nereye yatırdık? Taşa toprağa yatırarak bir yerde baktığımızda bugün likit sıkıntısıyla karşı karşıya geldik.

Doğrudan sermaye yatırımı on beş senede 187 milyar; bunun 40 milyarı gayrimenkul, geri kalan yüzde 60'ı banka ve finansal kuruluş alımları, diğer kısmı da gerçek anlamda üretim ortaya koyan yatırımlar. Şimdi, üretim ortaya koyan bir model olmadan tüketime ve gayrimenkule, taşa toprağa yatırılan bir dış varlığın, bugün dünyadaki değişen rüzgârla ihtiyacı söz konusu olduğunda Merkez Bankasının "Ben önlem alayım." diye ortaya çıktığı kararlar... Birincisi, 6 Kasım. 6 Kasım tarihinde bir karar alındı ve dendi ki: 1 Şubat 2018 dâhil olmak üzere, o güne kadar reeskont kredisi almış yani Merkez Bankasından kredi kullanma imkânı sağlamış olanlara bir imkân veriyoruz, doları 3,7 TL sabit kur... Bakın, Türkiye'de sabit kur uygulamasına kadar giden bir düzenlemeyle bir ön alış çıktı ve burada da yine dövizle borçlanma olayı yok. Yani normalde, eğer bu şirketlerin döviz geliri getiren bir kaynakları olsa dövizle borçlandığında onları hiçbir zaman etkilemez, aldığı döviz verdiği döviz olacak. Demek ki açık bir borçlanma var.

Bu düzenleme, geçmişte, 2009'da muslukları açan düzenleme, bugün ticari sırra varan, Merkez Bankasına geniş bir yetki tanıyan düzenlemeyle baktığınızda özel sektörün üstündeki Demokles'in kılıcını iyi bilmek lazım. 211 milyar net döviz pozisyon açığı var, baktığımızda sadece 216 milyar da uzun vadeli döviz borcu var.

Bir risk var önümüzde. Geçmişe dayalı gayrisafi millî hasıla rakamlarının hesaplanışını kendimize örnek almadan hepimiz şapkamızı önümüze koyup dünya gerçeği içerisinde ne durumdayız, onu kabul etmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Bugün baktığınızda, Amerika'nın kendi Merkez Bankasını yüzde 20 küçültmesi 900 trilyonluk döviz kapasitesinin çekilmesi demektir, 900 trilyon dolarlık rakam bu. Bu çekildiğinde eski parasal genişlik olmayacak. Hem genel, kamu açısından hem de özel şirketler açısından riskli ve önemli bir döneme geçiyoruz.

Bu uyarıları dikkate alın, Merkez Bankası bu uyarıyla bu kanun maddesinin içeriğini istiyor. Siz de sakın kulak arkası etmeyin diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tamaylıgil.