| Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 13.11.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun 30'uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Irak Kürdistan bölgesinde meydana gelen depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Ayrıca, Şırnak'ta kanalizasyon çukuruna düşen Feyzullah Kabul'e Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesinde yapılan düzenlemeyle damga vergisinde değişikliğe gidilmiş ve Bakanlar Kurulu maktu vergilerde 10 katına, nispi vergilerde ise 1 katına kadar artırmaya; uygulanmakta olan maktu vergileri yarısına kadar, nispi vergileri ise sıfıra kadar indirmeye, bu had ve miktarlar arasında yeni had, miktar ve nispetler tespit etmeye yetkili kılınmıştır.
Tabii, şunu belirtmeliyiz ki Bakanlar Kuruluna vergi konusunda maddeyle verilen yetki son derece geniştir. Vergilerin kanunlarla aleni ve şeffaf bir biçimde düzenlenmesi hukuk devleti açısından bir temel koşuldur. Ancak mevcut siyasal iktidar, sürekli olarak torba yasalarla, ekonomik konjonktüre göre vergi oranlarını değiştirme yetkisini Bakanlar Kurulu veya Maliye Bakanına vermekte ve ülkede bir vergi disiplininin oluşmasını kendi eliyle engellemektedir. Bu durum kabul edilemez olup maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, tabii, konu vergiler ve maliye meseleleri olunca ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik vahametin, böyle suni, bütünlükten uzak ve geçici çözümlerle giderilemeyecek durumda olduğunu bir kez daha belirtmek durumundayız.
Ülkemizde gerek sektörel ve bölgesel bazda ve gerekse bir bütün olarak vergi sisteminde büyük bir adaletsizlik mevcuttur ve bu olgu ülkenin en temel sorunlarından birisi olmaya devam etmektedir. Uzun yıllardır TÜİK tarafından kamuoyuyla paylaşılmayan millî gelirin bölgesel dağılımı bilgisi 2017 Haziran ayında yenilenen millî gelir verileriyle birlikte yayımlandı. 2004-2014 dönemini kapsayan bu veriler, millî gelirinin 81 il ve 26 bölge arasında nasıl dağıtıldığını göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, Haziran 2017 TÜİK verilerinin de ortaya koyduğu gibi, AKP döneminde, 2004-2014 döneminde, büyümenin çarpık sonuçlarından birisi de bölgesel farkları azaltamaması, eşitsizliklerin giderilememiş olmasıdır.
Bakınız, TÜİK'in bölgesel millî gelir verileri, 2004-2014 döneminde 26 alt bölge içinde İstanbul'un tek başına millî gelirdeki payını koruduğunu, 2004'te yüzde 30 olan payını 2014'te yarım puan artırarak yüzde 30,5'a çıkardığını ortaya koymaktadır. Buna karşın, örneğin, Doğu ve Güneydoğu'daki 21 ilin millî gelire katkısı ise 2004'te yüzde 6,9 iken, 2014'te ancak yüzde 7,1'e yükselmiştir. Bu veriler, bölgeler arası ekonomik uçuruma ve bölgesel temeldeki çarpıklığa ilişkin alındığı iddia edilen tedbirlerin aslında işe yaramadığının çok önemli bir göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, yine, TÜİK verilerine göre, son on yılda millî gelirdeki yıllık artış ortalama yüzde 5'i buldu. Ne var ki yılda yüzde 5 büyüdüğü söylenen bir ekonomide, tarım ve sanayiden oluşan temel üretici sektörlerinin payı artmamışken inşaat, emlak ile hizmet sektörlerinin millî gelirdeki payı artmıştır. Bu veriler, kamuoyuna sürekli büyüyen bir ekonomi olarak lanse edilen Türkiye ekonomisinin bir üretim ekonomisi değil, aksine, tam anlamıyla bir tüketim ekonomisi olduğunu gözler önüne sermektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye gelişmenin bölgesel dağılımında OECD, AB gibi topluluklar sıralamasında en negatif görünümdeki ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye, üyesi bulunduğu ve kısa adı OECD olan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'ne üye ülkeler arasında Şili'den sonra ilk sırayı alacak kadar büyük ve derin bir bölgesel eşitsizlik sorununa sahiptir.
Tabii, bu veriler aslında çok önemli şeyler söylemektedir. Şimdi, Hükûmet bu verileri önüne koymalı ve yüzeysel popülist yaklaşımlarla kamuoyunu yanıltmak yerine ülkemizin bölgeleri ve sektörleri arasında var olan her türlü ekonomik adaletsizliği gidermeye dönük yapısal ve makul tedbirler almaya yönelmelidir diyor, bir kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Dora.