| Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 09.11.2017 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Sayın Öztürk Türkdoğan ve Genel Merkez yöneticileri Yüksel Caddesi'nde bir basın açıklaması yapmak isterken gözaltına alındılar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Yüksel Caddesi artık neredeyse Türkiye'de bir yıldır bir direniş hikâyesinin merkezi hâline geldi. Tam bir yıldır, hatta bir yılı aşkın bir süredir hemen her gün Yüksel Caddesi'nde "Yüksel direnişçileri" olarak adlandırılan ve adalet, hukuk ve iş isteyen insanlar gözaltına alınıyor. İşte, Öztürk Türkdoğan da tam da bu direniş hikâyesinde, nasıl hukuksuzca, nasıl temel insan hakları ayaklar altına alınarak, nasıl suçsuzluk karinesi hiçe sayılarak orada bir hukuksuzluk uygulanıyor, bunu dile getirmek istemişti ama tıpkı Yüksel Caddesi direnişçileri gibi Sayın Öztürk Türkdoğan da basın açıklamasını yapmadan arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındı. Peki, nedir bu Yüksel Caddesi'ndeki direniş hikâyesi? Hepinizin bildiği gibi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, AKP Genel Başkanı olağanüstü hâli ilan edeceklerini ve bunu devlete karşı ilan ettiklerini ifade etmişti ama gelin görün ki günümüze gelinceye kadar olağanüstü hâl tam tersine, emekçilere, hak arayanlara, çalışanlara yönelik uygulandı ve bugüne kadar 130 bini aşkın insan işinden edildi. Bunlardan bir tanesi de Nuriye Gülmen'di. Nuriye Gülmen, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde öğretim üyesiydi, kanun hükmünde kararnameyle görevinden alındı ve 9 Kasım 2016 günü işini talep etme amacıyla Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde tepkisini dile getirdi. Daha sonra, Acun Karadağ, Semih Özakça, Veli Saçılık gibi arkadaşları da destek vermek amacıyla İnsan Hakları Anıtı önünde destek sundular. İşte, o günden bugüne sadece orada hak arayanlar değil ama aynı zamanda İnsan Hakları Anıtı da ve Yüksel Caddesi de esir alındı, rehin alındı. Bilmem, içinizden bir zahmet buyurup Yüksel Caddesi'ne giden var mı; orada İnsan Hakları Anıtı'nın nasıl rehin tutulduğunu göreceklerdir.
Tabii, bütün çabalara rağmen haklarına ulaşamayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça daha sonra süresiz açlık grevlerine başladılar, haklarında masumiyet karinesine aykırı bir şekilde İçişleri Bakanı onları terör örgütü üyesi olarak âdeta yargısız infaz etti, akabinde tutuklandılar ve hâlâ Nuriye'nin tutukluluğu devam ediyor. Sadece bir yıl içinde bakın, Yüksel Caddesi'ndeki bu hikâyeye 232 defa müdahale edildi, 586 gözaltı gerçekleştirildi ve kötü muameleye, gaza, suya, coplamaya, işkenceye maruz kalındı. Bu 232 müdahale sonucunda 586 gözaltı gerçekleştirildi. Bununla yetinilmedi, bu hak arayan, sadece tek bir talebi olan "İşimi geri istiyorum." diyen bu direnişçilerin kendilerine ve destekçilerine değil ama aynı zamanda 16 avukatına da yine müdahale edildi ve 16 avukat gözaltına alındı. Bu avukatlardan Didem Baydar, Şükriye Erden, Ayşegül Çağatay, Ebru Timtik, Aytaç Ünsal, Zehra Özdemir, Yağmur Erenen, Engin Gökoğlu, Süleyman Gökten, Aycan Çiçek, Naciye Demir, Behiç Aşçı, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz hâlâ tutuklular.
Yetmedi, yine bu direnişçilerin avukatı olan, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı da dün gözaltına alındı ve hâlâ gözaltındadır.
Değerli arkadaşlar, bu iktidar, uyguladığı zulümle, hukuk dışılıkla ama aynı zamanda kendilerine karşı gelişen direniş mücadelelerini, direniş destanlarını tıpkı Yüksel Caddesi'ndeki gibi tarihe yazdırıyor. Ama bu iktidar gidecek, direniş tarihe mal olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)