GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/114, 365, 378, 494, 702, 884, 1423, 1431, 1442, 1449, 1597, 1787, 1808, 1949, 1955, 1970, 2056, 2092, 2094, 2095, 2096, 2097, 2098, 2099) No.lu Uyuşturucu Madde Bağımlılığı ve Yeni Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:17
Tarih:02.11.2017

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün şehitlerimiz var, grup başkan vekilleri de bahsetti. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli arkadaşlar, uyuşturucuyla mücadele üzerine verilen araştırma önergesinin dört parti tarafından da kabul görüyor olması, Meclisin bir mutabakat hâlinde bu konuyu gündeme getiriyor olması çok olumlu bir şey, bunun bütün partiler nezdinde doğru bir iş yapıldığının bir kanıtı olarak ortaya konması gerekiyor. Normal şartlar altında salı günü Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu bir önergeydi, diğer partilerden de gelen teklifle Meclisin ortak önergesine çevrildi. Bu konuda ben, grubu bulunan bütün partilere teşekkür ediyorum.

Bir süredir Beykoz Uyuşturucuyla Mücadele Platformu uyuşturucuyla mücadele konusunda imza topluyordu. Bunu geçen hafta 100 bin imza olarak grubumuza getirip teslim ettiler. Onların da yapmış oldukları bu çabalar bugün bir Meclis araştırma önergesini dört partinin de vermesi şeklinde somutlaştığı için onlara da emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan Hükûmet adına yapmış olduğu konuşmada uyuşturucuyla mücadele konusunda şu ana kadar neler yapıldığıyla ilgili bazı veriler paylaştı. Uyuşturucuyla mücadele konusunda Sayın Bakanın ya da başka bir arkadaşımızın yapmış olduğu katkı neyse ondan dolayı teşekkür etmek lazım. Bu uyuşturucu konusuna özel bir önem vermek lazım ve bu konuyu partiler üstü bir mesele hâline getirmek lazım ama bir taraftan da şu ana kadar gelinen noktayla ilgili gerçekleri paylaşmaktan kaçınmamak lazım ki bundan sonra yapılacak olanlara bir ışık tutsun.

Örneğin 2008 yılında Meclis araştırma komisyonu kuruluyor ve onun bir raporu var. Neredeyse on yıl olmuş, o rapordan alacağımız bir sürü örnek var ve o rapordan aldığımız veriler bugün üzerinden dokuz on yıl geçtikten sonra hâlâ yakıcılığını koruyor hatta daha da artmış durumda.

Örneğin 2002'de TÜBİM'in rakamlarına göre 2002'de Türkiye'de genel nüfusun madde kullanımı yüzde 1,3 iken yani toplam nüfus içinde 1,3 iken çok uzun bir zaman sonra değil, 2011 yılında 2,7'ye çıkıyor. Toplam nüfusa oranladığınız zaman 200 bin kişinin aslında bu uyuşturucu madde bağımlılığından etkilendiğini görüyorsunuz.

Madde bağımlılığı konusunda ölümlerdeki artışa baktığımız zaman da benzer bir tablo var önümüzde. Örneğin 2000 yılında madde bağımlılığından kaynaklı ölüm 12 iken 2006'da 51'e, 2013'te 232'ye çıkıyor, 2017'ye gelindiğinde 300'ün üzerinde rakamlar telaffuz ediliyor hatta Birleşmiş Milletler Dünya Uyuşturucu Raporu'na göre 2017 itibarıyla Türkiye, sentetik uyuşturucuya bağlı ölümlerde Avrupa'da maalesef birinci sırada.

Şimdi, Sağlık Bakanlığı eminim birçok şey yapıyordur; Sağlık Bakanımız da çıktı burada anlattı ama rakamlar yapılanların yeterli olmadığını, yapılanlara rağmen uyuşturucu kullanımının tabana daha fazla yayıldığını, bizim gençlerimizin, toplumumuzun daha ağır bir tehditle karşı karşıya kaldığını bizlere gösteriyor.

Değerli arkadaşlar, şu anda inanmazsınız belki ama 5 liraya bonzai satılıyor, 15-20 liraya esrar bulabiliyorsunuz belirli miktarda ve bunları çok uzağa gitmenize gerek yok, okulların köşelerinde bulabiliyorsunuz. Okulların köşelerinde bulduğunuz o bonzaileri okulların içinde, tuvaletlerde uyuşturucu olarak gençlerimizin çektiğini görüyoruz hep beraber.

Şimdi, bu işin bir Türkiye içinde yapılması gereken mücadele boyutu var, bir de uluslararası alanda yapılması gereken mücadele boyutu var. Uluslararası alandaki mücadele boyutunun sadece kurumların birbiriyle iş birliği ya da uluslararası örgütlerle iş birliği olmadığını vurgulamak lazım. Bunlardan bir tanesi şu: Türkiye -en son, 2008 yılındaki raporda da geçiyor, Mecliste yazılan raporda da geçiyor- bir zamanlar transit ülkeydi ama 2008 yılından hemen önce, ortaya konan verilerle birlikte, Türkiye uyuşturucunun üretildiği ülkelerden birine dönüştü. Yani, şu anda -İçişleri Bakanlığının verilerine göre söyleyeyim- 3 tane ana hat var. Bunlardan bir tanesi Balkan hattı, Türkiye'nin de içinde bulunduğu, uyuşturucunun taşındığı hat; bir diğeri "Kuzey koridoru" dedikleri koridor ve bir diğeri de "Karadeniz koridoru" dedikleri koridor. Karadeniz ve Kuzey koridorunda Türkiye bulunmuyor ama ne ilginçtir, adında İslam ülkesi olduğu yazan İran bütün bu koridorların başlangıcı. Yani, dünyadaki, Avrupa'daki uyuşturucunun büyük bir kısmı, İran başlangıç noktası olmak üzere, 3 değişik koridordan dünyaya yayılıyor; öncelikle Avrupa'ya ve ondan sonra da dünyanın daha gelişmiş, daha zengin bölgelerine yayılıyor.

Son zamanlarda alınan tedbirlerle şunu görüyoruz ki: Türkiye'nin üzerinden geçen transit koridorundaki uyuşturucu miktarında azalma var; Kuzey ve Karadeniz üzerinden geçen uyuşturucu miktarında artış var. Ama yakalanan rakamlar o kadar ilginç ki, birkaç tanesini paylaşayım sizlerle. 2011 yılı Dünya Uyuşturucu Raporu'nda Avrupa genelinde gerçekleştirilen eroin yakalamalarının dünya geneli yakalamalarının yüzde 38'ini oluşturduğu ve Türkiye'nin, eroin yakalamalarında ilk sırada yer aldığı ortaya çıkıyor. Yani, bizim ülkemizin üzerinden transit ya da sentetik uyuşturucuların imalatıyla birlikte o kadar yüksek miktarda uyuşturucu geçiyor ki biz bunların sadece bir kısmını yakalayabiliyoruz, yakaladığımız bir kısmıyla da dünyada uyuşturucu trafiği içinde en çok uyuşturucu yakalayan ülkeler arasında istatistiki olarak 1'inci sıraya çıkıyoruz. Olayın vahametini göstermek için söylüyorum.

2012 Dünya Uyuşturucu Raporu'nda, 2010 yılında Türkiye'nin 13 tonla küresel eroin yakalamalarının, tüm dünyadaki eroin yakalamalarının yüzde 16'sını tek başına engellediğini, tek başına gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu, toplam rakamın, bizim gözden kaçırdığımız rakamın vahametini gösteriyor.

Türkiye'de 2013 yılında yakalanan extacy miktarı 4,4 milyon tablet, tüm Avrupa Birliğinde yakalanan toplam miktardan daha fazla. Şimdi, bunlar iyi çalışmalar yani İçişleri Bakanlığının bu konuya önem verdiğini gösteriyor ama bu aynı zamanda bizim üzerimizden giden trafiğin ne kadar yoğun olduğunu gösteriyor ve bizim bir miktarını yakalıyor olmamıza rağmen ortadaki miktarın ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.

Bir başkası: Bizim -az önce Sayın Bakan da bahsetti- uyuşturucudan mağdur olan yurttaşlarımız, gençlerimiz AMATEM'de tedavi görüyorlar. 2004 yılında 12.700 kişi tedavi görüyor AMATEM'de, 2013 yılında 258 bin kişi görüyor arkadaşlar, 20 katından fazla artmış. AMATEM'deki tedavilere başvurduğunuz zaman da öyle kolay kolay sıra alamıyorsunuz. Bir yıl içinde size sıra geliyor ve bu AMATEM'de tedavi görenlerin büyük bir kısmı maalesef gençlerimiz. Şöyle söyleyeyim: Madde bağımlılığından ayakta tedavi için başvuranların sayısı son on yılda yüzde 674 artmış, yatan hasta sayısı yüzde 381 artmış. Yatan hastaların yüzde 51'i 19 yaş altında, yüzde 51'i 19 yaş altında.

2008 yılında Türkiye'deki ortalama madde kullanım yaşı 14'ken daha doğrusu ilk başlayan yaş 14'ken -bu rakam 2002'de 16-17'ydi, onu hatırlatayım- bugün, 2017'de uyuşturucu kullanma yaşı 10'a düşmüş durumda arkadaşlar. 10 yaşında çocuklarımız daha ilkokulu bitirip ortaokula başlamadan ya da daha hayatlarında belki de büluğ çağına ermeden uyuşturucu kullanımıyla başlıyorlar ve bunlar maalesef, bu rakamların tamamı 2002 sonrası rakamları.

Şimdi, çok sık söylediğiniz için dilimin ucuna geliyor geliyor, tekrar geri çekiyorum ama artık daha fazla geri çekmenin bir anlamı yok. Biz muhalefet partisi olarak dış politikada sizi bazen eleştiriyoruz. Evet, biliyorum, hoşunuza gitmiyor ama diyorsunuz ki: "Biz millî duruşu olan millî bir dış politika izliyoruz." İçişleri Bakanlığında -gerektiği zaman teşekkür ediyoruz, gerektiği zaman uygulanan politikalardan dolayı eleştiriyoruz- diyorsunuz ki: "Biz büyük tehditler altındayız, millî bir duruş gösteriyoruz." Millî eğitimde zikzaklar yapıyorsunuz, sürekli değiştiriyorsunuz, yine eleştiriyoruz, siz yine dönüp diyorsunuz ki: "Millî değerlerimizi anlatıyoruz gençlerimize." Arkadaşlar, sormak lazım; on beş yıldan beri uygulamış olduğunuz millî uyuşturucuyla mücadele politikası mıdır ki bizi bu hâle getirmiştir? 10 yaşında gençlerimizin uyuşturucu kullandığı bir noktaya gelindiyse eğer, bunun neresi millîdir, neresi yerlidir? Yapılması gereken tek şey tedbir almaktır, tedbiri de sadece polisiye tedbir olarak görmemek gerekir. Bu konuyla ilgili bugün burada konuşan hatiplerden bir tanesi, değerli bir arkadaşımız bazı başlıklar sundu. O başlıkların tamamına katılıyor olmakla birlikte bunların artırılması gerektiğini de ifade etmek lazım.

Ben, bundan bir süre önce, Pendik'te Çamçeşme Karakolu'na gittim çünkü oradaki aileler "Biz uyuşturucudan muzdaribiz." dediler. Ailelerle görüştük. Eskiden uyuşturucu zengin çocuklarının keyif için kullandığı bir madde olarak görülürdü artık öyle fiyatlara düşmüş durumda ki yoksul çocuklar kullanıyor. Çok yakın bir yerdeydi karakol, yürüyerek karakola gittik. 42 personeli var, karakolda 8 kişi vardı arkadaşlar. Başvuru yapıyorsunuz ama karakoldaki polis diyor ki: "Benim bunlarla mücadele edebilecek ne imkânım var ne personelim var."

Buradan çıkacak sonuçların bundan sonra uyuşturucuyla mücadelede hepimizin hep beraber sahip çıktığı bir yola dönüşmesi gerektiğini söylüyorum, temenni ediyorum, sağ olun.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Salıcı.