GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:17
Tarih:02.11.2017

DİDEM ENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama derin bir üzüntüyle başlıyorum. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine, sevenlerine ve tüm milletimize güç ve sabır diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Terörü ve terör destekçilerini şiddetle, nefretle bir kez daha kınadığımızı kürsüden tekrar dile getiriyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün İstanbul'un sorunlarını dile getirmek üzere söz aldım.

Yahya Kemal "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul." diye başlayan şiirinde İstanbul'u "Nice revnaklı şehirler görülür dünyada, / Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan." diye anlatır. Evet, İstanbul, eşi ve benzeri bulunmayan bir dünya mücevheridir. Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: "İstanbul'u fetheden komutan ne güzel komutandır, İstanbul'u alan asker ne güzel askerdir." Demek ki İstanbul sadece bir dünya mücevheri değil, onun manevi bir kutsiyeti, değeri ve anlamı vardır.

Sayın Cumhurbaşkanı ise yaptığı itirafta ki herhâlde Allah söyletti "Biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum." itirafında bulunuyor. Dikkatinizi çekerim "Hâlâ da ihanete devam ediyoruz." diyor. "Özrü kabahatinden büyük." diye işte buna derler. Hayır Sayın Cumhurbaşkanı, hayır; öyle iki kelimeyle günah çıkartıp timsah gözyaşları dökerek bu sorumluluktan kurtulamazsınız, bu o kadar basit değil. Hatırlar mısınız Sultanahmet Camisi'nin silüetini bozan kulelerin tıraşlanması emrini vermiştiniz, sonra da o kuleler aradan geçen onca zamana rağmen olduğu gibi yerinde duruyorken, o kuleleri yapan müteahhidi yaptığı bir okulun açılışında övgülerle göklere çıkardınız. Hayır Sayın Cumhurbaşkanı, o sorumluluğu vicdanınızda hissetseydiniz o okulun açılışına gitmez ve o müteahhide övgüler yağdırmazdınız. Hayır Sayın Cumhurbaşkanı, o sorumluluğu ruhunuzda duysaydınız İstanbul'u taş yığınına çeviren belediye başkanını 3 dönem arka arkaya aday göstermezdiniz.

O hâlde tarih önünde soruyorum size: Bir işaretinizle belediye başkanlarınızı, il başkanlarınızı istifa ettiriyorsunuz. İstanbul'un yok edilişine neden seyirci kaldınız ve neden seyirci kalmaya devam ediyorsunuz? Yoksa bu yok edilişi önlemeye gücünüz mü, kudretiniz mi yetmedi? Neden sorumluluğunuzu yerine getirmediniz? Sizi kim engelledi? Hiç mazeret üretmeye kalkmayın, siz rant ve çıkar uğruna İstanbul'un tarihî silüetinin ve İslami dokusunun yok edilmesinin, İstanbul'un bir taş yığınına dönüştürülmesinin baş sorumlususunuz, yirmi üç yıldır İstanbul'u siz yönetiyorsunuz. Üstelik Osmanlı ve İslami hassasiyeti olan bir iktidar olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Siz İstanbul'a ihanet etmekle aynı zamanda İstanbul'un fatihi Fatih Sultan Mehmet'e de ihanet ettiniz, Kanuni Sultan Süleyman'a da ihanet ettiniz, Mimar Sinan'a ihanet ettiniz, Eyüp Sultan Hazretlerine, Yûşa Hazretlerine, İstanbul'da yatan bütün evliyalarımıza ihanet ettiniz. Başta Sultanahmet Camisi, Süleymaniye Camisi, Fatih Camisi, Yeni Cami olmak üzere, tüm camilerimize ihanet ettiniz. Ağzınızdan düşürmediğiniz Osmanlı'ya ihanet ettiniz, Osmanlı'nın bize bıraktığı en kıymetli hazinemizi yok ettiniz ve gelecek nesillerimize sadece bir taş yığını bıraktınız. Ağla İstanbul'um ağla!

İstanbul'un yok edilişinde sorumluluğu olan tüm AKP yöneticilerine sesleniyorum: Ülkemizde onlarca sorun varken sizler İstanbul'un yağmalanması ve parsel parsel satışıyla meşgul oldunuz. Demek ki para, çıkar ve rant sizin yegâne rehberinizmiş. Şimdi İstanbul'a bakarken hiç mi vicdanınız sızlamıyor? İnanıyorum ki sızlamıyordur çünkü bugünkü İstanbul sizin zihin dünyanızın ve hizmet anlayışınızın gerçek bir aynasıdır. İstanbul'u rant ve çıkar için yok eden ve bunu açıkça itiraf eden bir parti olarak tarihin kara sayfalarında yerinizi alacaksınız. Bu şeref size yeter. Siz istediğiniz kadar cami açın, istediğiniz kadar "Biz İslami hassasiyeti olan bir partiyiz." deyin, İstanbul işte sizin alametifarikanız.

Tevfik Fikret'in "Han-ı Yağma" şiirinde yazdığı gibi:

"Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!"

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.